* Fotoğraflar: Anadolu Ajansı (AA)
Çin'i yöneten Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) 20. Ulusal Kongresi, 16-22 Ekim 2022 tarihlerinde başkent Pekin'de yapıldı.
Bu kongre, ÇKP Genel Sekreteri ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping'in üçüncü dönem devlet başkanlığının ve ülkenin gelecek beş yıldaki siyasi doğrultusunun belirlenmesi açısından önem taşıyordu.
Kongrede alınan kararları ve seçilen Merkez Komiteyi değerlendiren Xi'an Jiaotong-Liverpool Üniversitesi Çin Çalışmaları Bölümü'nden öğretim üyesi Doç. Dr. Ceren Ergenç, diğer iki adayın bertaraf edilmesiyle birlikte Xi Jinping'e yakın isimlerden Li Qiang'ın başbakan konumuna yükselmesinin politika yapım sürecinin daha da merkezileşeceği anlamına geldiği görüşünde.
Ceren Ergenç'e göre, 20. Ulusal Kongreyi diğerlerinden farklı kılan bir nokta da bu yılki kongrenin ana temasının güvenlik olmasıydı.
Ergenç, kongrede güvenlik kavramının geniş anlamda tanımlandığını, ekonomik ve sosyal politikalara dair meselelerin de bir güvenlik meselesi olarak çerçevelendiğini söylüyor ve ekliyor:
Sıfır Covid politikası, sadece kamu sağlığını korumak için değil, aynı zamanda siyasi istikrarı korumak için de bir politika haline geldi... Ama bu politikanın ekonomik faturası çok ağır oluyor... Bu nedenle de Çin'in ekonomi politikaları, daha önceki kongre ve dönemlerde olduğu gibi bir kalkınma önceliği değil, daha aciliyeti olan bir güvenlik meselesi haline gelmiş durumda.
Devamını Doç. Dr. Ceren Ergenç'in kendisinden dinleyelim...
"Politika yapım süreci daha da merkezileşecek"
ÇKP 20. Ulusal Kongre süreci ve yeni seçilen Merkez Komite Çin'in ve Xi Jinping'in siyasi geleceği açısından bize ne söylüyor?
Bu parti kongresi, Xi Jinping'in üçüncü bir döneme devam edip etmeyeceğinin anlaşılacağı ve pratikte - belki daha önemlisi - ona eşlik edecek olan başbakanın anlaşılacağı bir toplantı olacaktı.
Parti içindeki güç dengeleri, Xi Jinping'in üçüncü döneme devam etmesinin zaten garanti olduğunu kongre başlamadan önce de göstermişti. O yüzden, kongreyi takip eden bizler için başbakanın kim olacağı pratikte daha önemli bir konu haline geldi.
Bu bir haftalık süreç içinde - tahminlerin aksine - başbakan olacak gibi görünen iki kişi elendi. Daha önce Xi'ye yakınlığıyla bilinen ama yılın ilk yarısında COVID-19 karantinasını yönetememesi yüzünden çok eleştirilmiş ve neredeyse siyasi kariyeri bitmiş kabul edilen Li Qiang, bu kongrede başbakan konumuna yükseldi.
Bunun asıl sonuçları ne olacaktır? Şöyle ki; Li Qiang, daha önce Xi'yle yakın çalışmış, onun kendi kadrosundan, sağ kolu olmaya yakın bir isim.
Bu yüzden, onun başbakan olacak olmasıyla Xi'nin gücünü tamamen konsolide ettiğini söyleyebiliriz. Bundan sonra politika yapım sürecinin daha da merkezileşeceğini, makro politikaların birbirine yakın ekibi tarafından şekillendirileceğini söyleyebiliriz.
"Otoriterleşme hızlanacak"
Bu bir haftalık süreç içinde kongrede elenen iki aday, bu adaylardan özellikle biri parti içindeki muhalefet hizibine mensuptu.
Hem parti içi güç dengeleri hem de bu hiziplerin siyasi programları farklı olduğu için eğer bu aday seçilseydi karar alma mekanizmaları daha kapsayıcı olacaktı. Xi, devlet ve parti içindeki diğer grupları ve toplumsal aktörleri daha fazla kapsayan bir karar alma süreci yürütmek zorunda kalacaktı. Yani gücünün bölüneceği bir senaryo olacaktı. Olmadı.
Şimdi, var olan sonuca göre tahminimiz, Çin'de daha merkezileşmiş bir karar alma mekanizması olacağı yönünde. Bu da elbette pratikte otoriterleşmenin hızlanmasına, konsolide olmasına yol açacaktır.
"Güvenlik, artık baskın tema"
Hem iç hem dış siyaset açısından bakarsak, kongrenin sonuçlarını politika yönelimleri açısından nasıl değerlendirirsiniz?
Önümüzdeki beş yıllık dönemin yöneliminin ne olacağına dair geçtiğimiz beş yılda elde ettiğimiz ipuçları sunulan iş raporları ve Xi Jinping'in konuşmaları. Bunların içeriğine baktığımız zaman baskın bir tema görüyoruz gerçekten.
Daha önceki parti kongrelerine kıyasla söyleyecek olursak, bu baskın tema, kalkınma temasının yerini güvenlik temasının almış olmasıydı. Daha önce kalkınma temasının ağırlıklı olmasının nedeni Çin'in kendisini gelişmekte olan ülke olarak görmesi, sürekli ekonomik büyüme, kalkınma, sanayileşme, sanayinin modernleşmesi gibi kalkınma ağırlıklı temalar üzerinde durmasıydı.
Bu yılki kongrenin teması ise güvenlikti. Güvenlik deyince; şöyle bir nokta dikkat çekti: Daha önceki kongrelere kıyasla askeri güvenlik çok fazla konuşuldu. Bu, Xi için gerçekten yeni bir şey. Buradan da tabii "Dış politikaya yönelik çıkarımlar yapabilir miyiz?" sorusu akıllara geliyor.
"Güvenlik, geniş anlamda tanımlandı"
Özellikle kongreye giden süreci düşünecek olursak; ilk önce, hatırlarsınız, "Ukrayna savaşında Çin Rusya'nın yanında duracak mı durmayacak mı?" sorusu çok tartışıldı. Üzerine bir de "[ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy] Pelosi'nin Tayvan ziyareti ile acaba Çin'in Tayvan'ı ana karaya katma süreci hızlanacak mı?" sorusu geldi.
Bir yandan, ABD'de Demokrat Parti iktidarda olduğu için, hem ABD'nin bastırmasıyla hem de ülke içinde otoriterleşmenin hızlanacağını öngördüğümüz için bu durum bize gerçekten "Acaba bu iki iç ve dış faktör birleşerek Tayvan'a askeri bir müdahale getirir mi?" sorusunu sordurdu.
Ama benim kongrede okunan raporlar ve yapılan konuşmalara dair yorumum şu: Evet, bir askeri güvenlik boyutu var gerçekten; daha önceki kongrelerde olmayan ya da bu kadar ağırlıkta olmayan bir boyut... Ama bu güvenlik kavramı kongrede yine de geniş anlamda tanımlandı. Yani, ekonomik ve sosyal politikalara dair meseleleri de bir güvenlik meselesi olarak çerçevelediler.
Bu da tabii daha önceki kongrelere göre şöyle bir farklılık gösteriyor: Daha önce elbette kalkınma meseleleri ve ekonomik politikalar gündemin odağındaydı. Ama geldiğimiz noktada, pandemiden önce, 2019 yılında dahi Çin ekonomisinin beklenen ya da hedeflenen büyüme oranlarına ulaşamadığını ve bir küçülme trendine girdiğini biliyorduk. Üzerine pandemi geldi.
"Sıfır Covid, güvenlik politikası olarak sürdürülüyor"
Çin - daha doğrusu, Xi Jinping yönetimi - bu pandemiyi bir kamu sağlığı politikası olarak değil, bir güvenlik politikası olarak, yani ülke içinde siyasi istikrarı koruma amaçlı devam ettiriyor.
Sıfır Covid politikası, sadece kamu sağlığını korumak için değil, aynı zamanda siyasi istikrarı korumak için bir politika haline geldi. O yüzden üçüncü dönemin en azından ilk yarısında bu sıfır Covid politikasından vazgeçilmeyecek gibi duruyor - ki bunu Xi Jinping de açıkça ifade etti.
Ama bu sıfır Covid politikasının ekonomik faturası çok ağır oluyor. Küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ), özellikle daha az gelişmiş olan orta ve batı Çin'de iflas ediyor. Genç işsizliği, Mao sonrası dönemin en yüksek rakamlarına ulaştı 2022'de. Yüzde 22'lerdeki bu rakamın içinde gizli işsizlik rakamları yok. Yani, aslında pratikte bundan çok daha fazlası var.
Xi Jinping, özellikle bilişim sektörü ABD'nin yaptırımlarından çok etkilenmesin diye daha çok devletin sürdürdüğü bir makro politika izlenmesini istiyor. Bu nedenle özel sektörü kısıtlıyor. Ama özel sektör, yani sermaye bunu bir tehdit olarak algılayarak ülkeyi terk etmeye çalışıyor.
Bu, kongreden önce, son altı aydır, bir yıldır devam eden bir trend idi. Kongreden sonra da bunun hemen hızlanmış durumda olduğunu görüyoruz.
"Ekonomi politikaları, acil bir güvenlik meselesi oldu"
Bu gibi nedenlerle Çin'in ekonomi politikaları, daha önceki kongre ve dönemlerde olduğu gibi bir kalkınma önceliği değil, daha aciliyeti olan bir güvenlik meselesi haline gelmiş durumda. Ekonomik güvenlik, sosyal güvenlik gibi...
Bunların içinde benim dikkatimi şöyle bir şey çekti: Çin'in güçlenmek istediği ya da tekeline almak istediği ve bu yüzden ABD ile doğrudan bir çatışmaya girdiği iki sektör var: Bilişim sektörü ve yenilenebilir enerji ve sürdürülebilir sanayileşme gibi konuları içeren yeşil sektör.
Çin, bu ikisinde ABD'nin kendisini köşeye sıkıştırmasını engellemek için tedarik zincirini yerelleştirmeye çalışacağının, yabancı aktörlere bağımlılığı azaltmaya, en aza indirmeye çalışacağının, kendi içinde yeterli tedarik zincirleri kurmaya çalışacağının sinyallerini verdi.
Bunu da hemen şununla bağlantılı olarak düşünebiliriz: ABD, kongrenin hemen öncesinde bir dizi Çin bilişim şirketinin ABD menşeili tedarik zincirlerine erişimini engelledi. Tüm dünyada olmakla birlikte bu, Çin'in çip krizini derinleştirmiş oldu. Kongredeki kendi kendine yeterlilik teması buna doğrudan bir yanıttı.
"Bu, Çin izolasyonu anlamına gelmiyor"
Xi Jinping'in sosyal ve ekonomik politikalar anlamında iki vurgusu vardı; biri eğitim, biri inovasyon. İkisi de kendi sanayilerini üretmek anlamında. Tabii bu, Çin'in Soğuk Savaş zamanında olduğu gibi bir izolasyona gireceği anlamına gelmiyor.
Yine kuşak ve yol girişimi üzerinden uluslararası ticareti devam ettirecek ki zaten amacı küresel piyasaları domine etmek. Ama bunu yaparken tedarik zincirini güvence altına almaya çalışıyor. Çünkü oradan bir tehdit hissediyor.
Bunun dışında tabii bir de sosyal politikalara vurgu vardı, sosyal güvenlik anlamında... Nüfusun yaşlanması, özellikle süregiden pandemi politikaları çerçevesinde yoksulluğun artması ve Çin'in hedefi olan orta sınıflaşma sürecinin yavaşlaması, hatta geriye doğru gitmesi gibi konulara da değinildi. (SD)