İlk zamanlar, sokaktaki kadın, Tansu Çiller'i çok sevdi. Politik görüş farkı gözetmeksiniz, "başbakan"lık koltuğunda bir kadının oturması herkesi çok mutlu etti, ama su çabuk ısındı. Yüksek politikanın erkek söylemi, hemen kendini sürdü ortaya, Çiller bir kadın-adam oldu, erkek sözlerinden vazgeçmedi, eh bir süre sonra da meclisteki, erkeklerden bir farkı kalmadı Chanel döpiyeslerine, modern saç modellerine, estetikli yüzüne rağmen.
"Üzerinden uçak geçen Trabzonlular..."
Sonra, herkese olan oldu ona da. İktidarda kalmak için yapmadığını bırakmadı, siyasal İslam tehlikesine karşı beni seçin diyerek geldiği iktidarda, siyasal İslam'la koalisyon yaptı, yine de olmadı. Ama genç kitle için hep çok iyi bir eğlence kaynağı oldu. Yıllardır anlatılan, neredeyse efsaneye dönen gaflarıyla, pek çok insanı bol bol güldürdü; "Üzerinden uçak geçen Trabzonlular"dan, "Zabıta" diye selamlanan polis kuvvetlerine kadar... 1998 seçimlerinden sonra ise, meclisteki yeri ana muhalefet koltuklarıydı. Bu kez imajını yönlendirenler kadınlığından dem vurmayı denediler muhalefet yılları boyunca. Miras aldığını iddia ettiği "Kırat"a bir kadının binmesi gerekliydi onlara göre, "Kırat"ın da iktidara yürümesi...
Çiller'in "iktidar yürüyüşü", genel seçimlerin Kasım'da yapılacağı iddialarıyla birlikte meydanlara taşındı. Çiller, Cumartesi günü Taksim meydanındaydı, İstiklal caddesinde "esnafla kucaklaştı".
60 yaşında gençlik kolu...
Miting denemeyecek kadar az bir kalabalıkla gerçekleşen "buluşma", Çiller gelmeden saatler öncesinde başlayan hazırlıklarıyla meydanı panayır yerine çevirmeye yetti. Günün starları "DYP Gençlik Kolları" tişörtleri giyenlerdi. Megafondaki sese göre, herkes tişört alamamıştı, gençler tişört giymek istiyordu, partinin daha yaşlı isimleri aldıkları tişörtleri etraflarındaki gençlere vermeliler, onları bu haktan mahrum etmemelilerdi.
Olan oldu, 12 ila 60 yaş arası "gençler" gençlik kolları yazılı tişörtleri ile meydanda dolaştılar. Kadınlar çoğunluktaydı, 13-14 yaşındaki genç kızlar çoğunluktaydı, türbanlılar çoğunluktaydı. Ama en çok sesi her zaman ki gibi erkekler çıkarttılar, nereden geldikleri belli olmayan, partiyle ilgili ilk bağlantılarını bugün kurdukları ise gün gibi aşikar olan erkek çocukları. 15 yaşını henüz geçmemiş, 70-80 kişilik "çocuk korosu", Çiller'in elinde ilaçlarla meydana gelmesine kadar geçen sürede, bir günlük başkanlarına ellerinden geldiği kadar tezahürat ettiler. "Alemin Kralı Geliyor", dünya kupası dönüşü Milli Takıma ithaf edildikten sonra, bu kez bir partinin genel başkanını, üstelik de bir kadını karşılamanın sloganı oldu. Günün popüler sloganlarından bir diğeri ise, "Kıskananlar Çatlasın"dı. Hayatlarında kitlesel kalabalıkları muhtemelen sadece maçlarda gören "çocuk korosu", doğal olarak bir parti mitinginde ne diyeceğini çok da bilmiyordu. "Megafondaki ses" de, dışarıya bakmadan konuştuğunu kanıtlarcasına, klimalı Kırat otobüsünün serin ortamından ancak "3 metre ileri, 5 metre geri" diyerek yardımcı olabiliyordu "gençlere"...
19 Mayıs Provaları...
Uzun süren hazırlık saatlerinden sonra ortam, 19 Mayıs provalarını andırsa da, hani çocuklar çok sıkılır ama beden öğretmenlerinin korkusundan bir şey diyemezler ya, Çiller'in gelişiyle belli ki renklenecekti, öyle de oldu.
Günün pankartlara taşınan sloganı "Türkiye'ye ehil doktor gerek", büyük puntolarla cevabını hemen buluveriyordu, "Profesör Doktor Tansu Çiller". "Doktor" kelimesinin en iri puntoyla ve kırmızıyla yazıldığını söylemek de kör gözlere girmeyen parmakları sağlamlaştırmak açısından önemli tabi.
Çiller, megafondaki sesin adını ve sanını 7 kez ard arda söylemesinden sonra Fransız konsolosluğunun önünde görüldü. Megafondaki ses, "sayın genel başkanı" konsolosluk önünde karşılamak için sadece il yönetimine izin verdi, gençler tıpkı tişört olayında olduğu gibi, yine mahrum kaldılar bu gururdan. Onlar da, megafondaki sesin, Tarkan diye anons ettiği, ama Mustafa Sandal çıkan şarkılarla eğlendiler, dans ettiler. Zaten aslında belli ki onlar mavra yapmaya gelmişlerdi, belki bir de bir haftalık harçlıklarını çıkartmaya...
Botoxluların güneşe çıkması sakıncalı
Sonra, üzerinde bembeyaz döpiyesi ile Çiller göründü, yüzüne yaptırdığı Botoxlardan artık belli ki ciddi zehirlenme risklerine giriyordu, ama o, doktorların botoxlular çok güneşe çıkmasın uyarılarına karşın, halkıyla bütünleşmeye, el sıkışmaya gelmişti.
İlk adımlarından İstiklal caddesinde son seçimlerden beri yürümediği hemen belli oldu. Caddenin taşları yenilenmişti, Çiller bir iki defa tökezledi, sonra politikanın altın kuralı gereği -tarlada da, madende de, ana yolda da yürünür, yeter ki oy gelsin- hemen kendini toparladı, ama muhtemelen akşam "imaj meykırına", bir daha ki halkla kucaklaşma için daha kısa topuklu ayakkabılar ayarlamasını söyledi.
Çiller, caddeden emin adımlarla ilerledi, kendisini bekleyen "mahşeri kalabalığı yardı", imaj meykırının gün için verdiği en doğru karar olan beyaz döpiyesinin - ki döpiyes doktor imajını güçlendirmek için seçilmişti muhtemelen- ceketini şöyle bir savurdu, tüm güzelliği ile objektiflere baktı, sonra da bir paket ilaç çıkarttı bir yerlerden. Anlaşıldı ki, ehil doktor sosyal siyasal iletişim kampanyası çerçevesinde bir parti çalışması yapmaktaydı ve parti programlarının yazılı olduğu kağıdı, DYP amblemli "Acil Reçete" adlı bir ilaç kutusunda dağıtıyordu.
Annelerden hayır duası!!!
Sağlıkla direkt ilgili bir kampanya yapan bir partiden beklendiği üzere, tam bunlar olurken, bir anda sarı sis bombalarının isleri sardı ortalığı. Bebeklerini tamamen talihsiz bir tesadüf eseri İstiklal caddesinin girişinden o anda geçirmekte olan pek çok annenin hayır duasını!!! aldılar o gün DYP'liler, bebeklerin zehirli dünya ile erken tanışmalarına vesile oldular diye...
Caddenin hemen girişindeki en eski eczanelerden birinin sahibi, yaşlı kadın ise Pazartesi ilk işinin Eczacılar Odasını aramak olacağını söylüyordu....