Fotoğraflar: Murat Bayram/bianet
Haberın Kürtçesi için tıklayın
İstanbul Bilgi Üniversitesi Türkiye Kültürleri Araştırma Grubu tarafından hayata geçirilen "Bir Dilin Peşinde – 90'lardan Günümüze Kültürel Alanda Anadil Mücadelesi" sergisinin açılışı dün gerçekleşti.
Karşı Sanat'ta 17 Haziran'a kadar açık kalacak sergi, örnek olarak Çerkesçe, Lazca, Hemşince, Ermenice ve Kürtçe'ye odaklanıyor.
Friedrich Ebert Stiftung, İsveç İstanbul Başkonsolosluğu, Açık Toplum Vakfı desteğiyle düzenlenen sergi için bianet ve Karşı Sanat da dayanışma sağlıyor.
Sergi, farklı kurumların ve emektarların bir dilin peşindeyken deneyimledikleri başarılar, hüsranlar, mutluluklarla dolu hikâyelerini merkeze alıyor ve bir kronojiyle sunuyor izleyene.
Araştırma ekibinin başında Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü'nden Prof. Bülent Bilmez'in yanı sıra Bayram Şen, Elif Yıldız, Esengül Ayyıldız, Ferda Önen Cemri, Gül Hür ve Zeynep Yeşim Gökçe yar alıyor. Sergi tasarımı ise Didem Dayı'ya ait.
Sergide bu beş dilin özellikle kültür hayatındaki yansımalarını görüyoruz. Bu noktada proje ekibine, akademi dışından dahil olan isimler de öne çıkıyor: Hikmet Akçiçek (Hemşin Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği), İsmail Bucaklişi (Laz Enstitüsü), Sevan Değirmenciyan (Aras Yayıncılık), Yaşar Güven (Jineps Gazetesi), Zana Farqînî (Kürt Araştırmaları Derneği).
Sergide bianet de var
Sergi, 1990'larda insanların kendi kültürlerini ana dilleriyle ifade etmeye başlaması, dernekler, vakıflar kurması, dergiler çıkarması, yayın yasağının kalkmasıyla çıkan pek çok ürünü bir araya getirmiş. Neler mi var sergide? Kalan Müzik'in farklı dillerde çıkardığı albümlerden örnekler, anadil mücadelesi içinde çıkan Çerkesçe, Lazca, Hemşince, Ermenice ve Kürtçe dergiler, bu dillerde yapılan filmler, yayımlanan kitaplar, haberler...
bianet için de ayrılmış bir köşe de dikkat çekiyor sergide. Anadili meselesi üzerine yayınlanan haberlerden örneklerden ve bianet Proje Danışmanı Nadire Mater ile yapılmış kapsamlı bir video röportajı da ziyaretçiler izleyebilir.
Bülent Bilmez serginin, akademisyen olmayan araştırmacılar ve STK'lara yönelik bir eğitim projesinin uzantısı olduğunu aktarıyor.
Sergi dışında bir internet sitesi ve derleme kitap da yolda.
"Yıllardır farklı kültürler üzerine beraber çalıştığımız arkadaşlarımızı bu sergiyle anadil meselesi üzerine bir araya getirdik."
"Tek bir dil ile ilgili çalıştığınızda biliyorsunuz ki daha büyük bir resmin parçasını çalışıyorsunuz.
Tematik bir sınırlama da çiziliyor sergi. Tasarımı yapan Didem Dayı, dikkat çekici insan hikayelerini dinleyince sergi konusunun da anadil üzerine olması gerektiğe karar vermiş.
Bülent Bilmez: Gümbür gümbür dil mücadelesi verilen bir dönem
"Hepsinin çocukluktan, üniversite hayatından farklı hikâyeleri olduğunu gördük ve o dilin peşine düşmeye karar verdik."
"Öte yandan ortada devlet politikası diye bir şey var. Çok romantik olmaya gerek yok, 'bir çocuk dilini merak ediyordu ve peşine düştü' gibi değil konu. Gümbür gümbür dil mücadelesi verilen bir dönemden söz ediyoruz bu ülkede.
"O dönemde yaşanan diğer meseleler, azınlık politikaları ile ilgili ya da genel anlamda Türkiye'deki meseleleri vermezsek havada kalacaktı her şey. Bu nedenle sergi kapsamını genişlettik ve kronolojik bilgi kartları hazırladık."
"Bu noktada izleyene, ziyaretçiye şunu diyoruz aslında: 'Sana çok büyük bir denizden bir damla sunuyoruz, haberin olsun. İki damlayı da al eve götür ama bu bir deniz, haberiniz olsun.'
"Aslında 'haberiniz olsun' bile kendi başına bu memlekette devrimci bir şey. Zaten bu tespiti yapabildiğimiz için bu yola çıktık. Şunu söyleyebiliyoruz, çıkış noktamız bu habersizlik.
"Bu masum bir habersizlik de değil, seçilmiş bir habersizlik. İnsanların işine geliyor bu habersizlik. Habersizliği dert ederek yola çıktık yani.
"Yıllarca Laz dili peşinde koşan biri, yanı başında Boşnakça ve Kürtçe peşinde koşandan neden kopuk? Bunlar tesadüf değil. Onu mümkün olduğunca vermeye çalıştık."
Didem Dayı: Kahramanları görünür kılmak istedik
Tasarımcı Didem Dayı ise sergideki beş dil üzerine araştırma yapanlarla görüşmeler sırasında dil üzerine söylediklerinin ilgisini çektiğini aktarıyor:
"Kendi anadillerini öğrenmek, sözlüğünü, gramerini oluşturmak için verdikleri çaba, emek ilgimi çekti. Bu nedenle anadil üzerine oluşturduk sergiyi.Özellikle 90'lardan bugüne hız kazanan dil panaroması çizmek istedik. Kültürleri, üretimleri ve verdikleri mücadeleyi görünür kılmak istedik. Bu sergi muhakkak eksik kalacaktır. Bu hikayenin kahramanları var ve onları görünür kılmak istedik."
Zeynep Gökçe de serginin 90'lardan başlamasının sesebini ise kendi seçimleri olmadığını Cumhuriyet tarihinin ekibi bu noktaya getirdiğini aktarıyor.
"Türkiye'de yaşanan gelişmeler ve sonrasında insanların kendi kültürlerini ana dilleriyle ifade etmeye başlaması, dernekler, vakıflar kurması, dergiler çıkarması, yayın yasağının kalkması, 2006'da televizyonların açılmasına izin verilmesi gibi gelişmeler var. Cumhuriyet tarihi bizi bu noktaya getirdi aslında." (AÖ)