"Seçim sonuçları CHP'ye, başarının, dolayısıyla da iktidarın, öyle hazırdaki bazı kesim ve olaylara sırtını dayayarak tepside hazır gelmeyeceğini de gösterdi."
30 Mart yerel seçimlerinde resmi olmayan sonuçlara göre İstanbul ve Ankara yarışını kaybeden Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) oy oranı yüzde 27,9'da kaldı. Geçen seçimlerde 14 ili kazanan CHP bu seçimde 13 ile düştü.
Dokuz Eylül Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nde Doç. Dr. Ayşen Uysal, CHP'nin yerel seçim stratejisini ve seçim sonuçlarını bianet'e değerlendirdi.
Uysal, şaibeler bir kenara bırakılırsa seçim sonuçlarının Erdoğan'ın cemaat karşısındaki savaşı kazandığını ancak muhalefetin güçlenmesine zemin hazırlayan böyle bir siyasi konjonktürde CHP’nin muhalefet etme becerisini kullanamadığını gösterdiğini söyledi.
"Sağdan aday ithal etme"
Seçimin aynı zamanda CHP seçmeninin ve olası oy verebileceklerin iki şeye karşı çıktığını gösterdiğini belirtti: "Partinin sağa kaymasına ve sağdan devşirdiği adaylara, sadece tepkisel siyaset yapmaya/gündem belirleyememeye."
"CHP başta Ankara olmak üzere, sağdan 'ithal' aday getirmekte sakınca görmedi. Baykal döneminden beri CHP’nin sağ seçmeni oy tabanına çekmek kaygısı, bu tür bir strateji izlemesine neden oluyor. Mansur Yavaş bunun en tipik örneği idi ki, 'kazanırsam parti rozetini çıkaracağım' sözü aslında CHP’li olmadığını ortaya koydu. Dolayısıyla Yavaş kazansaydı bile, Ankara’da CHP kazanmış olmayacaktı. Sadece Melih Gökçek devrilmiş olacaktı. Zaten seçmenin önemli bir bölümü bu nedenle Yavaş’ı tercih etti.
"İzmir'de başarı sorgulanmalı"
"Aday belirlemede CHP'nin ikinci hatası, yıpranmış isimleri yeniden aday göstermede ısrarcı olması. Mersin bunun en tipik örneği. İzmir de aynı durumda. Her ne kadar İzmir’de seçimi yüksek bir oranla CHP kazanmış olsa da merkez ilçeler dışındaki ilçelerin bir önceki seçimin aksine kaybedilmesi, bu 'başarıyı' sorgulattırıyor. Bu Aziz Kocaoğlu’nun kendi başarısından çok, Gezi’den beri ortaya çıkan kutuplaşmanın sonucu.
"Tapenin ötesine gidemedi"
"İkinci nokta, tepkisel siyaset. Yani iktidarın diline hapsolup, onun belirlediği gündemle muhalefet etmek. Bu anlayış, Baykal dönemi CHP’sinin en eleştirilen yönüydü. Kılıçdaroğlu da partinin başına geldikten kısa bir süre sonra bu kısır döngüye kendini kaptırdı. Seçim kampanyası da yolsuzluk eleştirilerinin ve tapelerin ötesine gidemedi. Anadolu’nun birçok yerinde seçmenin yolsuzluklara ya inanmadığı ya da 'herkes yiyor, hiç olmazsa bunlar hizmet edip de yiyor' dediği düşünüldüğünde, aslında CHP’nin kampanyasını çok kaygan bir zemine oturttuğu görülebilir."
"Gezi ve cemaat rahatlığı"
Uysal, CHP'nin seçimlerde "sırtını Gezi ve Cemaate yasladığı"na dikkat çekerek şöyle konuştu:
"Seçim sonuçları CHP’ye, başarının, dolayısıyla da iktidarın, öyle hazırdaki bazı kesim ve olaylara sırtını dayayarak tepside hazır gelmeyeceğini de gösterdi. Cemaate dayanarak ve Cemaat ile AKP arasındaki kavgadan nemalanarak kolaylıkla iktidara ulaşabileceğini düşündü. Bunun rahatlığı içinde seçim sürecine girdi ve seçim kampanyasını bu düşünceden hareketle biçimlendirdi.
"Gezi’nin rahatlığı da vardı. Gelişen toplumsal muhalefetin otomatik olarak kendisinin oy oranlarına yansıyacağını düşündü ki durum böyle olmadı. Hatta bazı kentlerde CHP’li yöneticiler Gezi eylemlerinin kendi tabanlarında MHP’yi normalleştirdiğini gözlediklerini söylüyor. MHP’nin kazandığı Adana bu kentlerden sadece biri. Dolayısıyla CHP yönetiminin, toplumsal muhalefetin kendiliğinden ve otomatik olarak muhalefet partisinde birleşmeyebileceği, bu birleşmenin olabilmesi için başka bir dizi etmene ihtiyaç olduğu gerçeğinin farkına varması gerekiyor.
"CHP ve MHP’nin oy tabanları arasındaki farkın daha da muğlâklaştığını söylemek mümkün. Ancak Urfa gibi birtakım yerlerde MHP seçmeni kolaylıkla AKP adayı arkasında birleşebiliyor. Yani CHP-MHP çizgisini toptan ve homojen bir AKP karşıtı blok olarak değerlendirmek hatalı olur.
"Kısaca seçim sonuçlarının Gezi’den beri ortaya çıkan kutuplaşmanın daha da artacağına işaret ettiğini söylemek mümkün. Zira hükümetin izlediği siyaset de bu yönde. Önümüzdeki süreç siyasal muhalefetin kendini ancak sokakta ifade edebildiği günlere tanıklık edecek." (NV)