İstanbul Kültür Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yunus Emre Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 35. Olağan Kurultayı'nın sonuçlarını değerlendirdi.
Üniversitede "Siyasete Giriş", "Türkiye'de Siyasi ve Sosyal Yaşam" ve "Türkiye'de Siyasi Düşünce Tarihi" gibi dersler veren Doç. Dr. Emre'nin, "CHP, Sosyal Demokrasi ve Sol: Türkiye'de Sosyal Demokrasi'nin Kuruluş Yılları 1960-1966" (İletişim Yayınları, 2013) başlıklı bir çalışması bulunuyor.
Doç. Dr. Emre, Türkiye’de liderlere etkili bir meydan okuma üretilemediğini belirtiyor, Kılıçdaroğlu’nun Parti Meclisi’nde listesinin delinmesinin delegelerin gerçekten seçme imkanı olduğunda parti yönetiminin çizgisini kabul etmediklerini gösterdiğini söylüyor.
CHP kurultayında Genel Başkan Kılıçdaroğlu tek adaydı. Muharrem İnce ve Umut Oran kurultaydan önce çekildi, Mustafa Balbay da aday olmak için yeterli imzaya ulaşamadı. Parti içi muhalefetin aday üretememesini nasıl değerlendirmek gerekir?
Türkiye'de siyasal partiler lider merkezli örgütleniyorlar. Örgüt, ideoloji ya da program gibi bileşenlerin büyük önem taşımadığı liderliğin önemli olduğu görüşü genel kabul görüyor. Liderler gerek siyasi partiler ve seçim yasalarından gerekse de parti tüzüklerinden kaynaklanan büyük bir güçle donatılıyor.
Bunun yanında ülkemizdeki egemen siyasal kültür ve kutuplaşmış siyaset ortamı da liderlerin elini güçlendiriyor. Bu şartlarda liderlere etkili bir meydan okuma üretilemiyor.
Sonuçta Kemal Kılıçdaroğlu seçilirken geçerli oyların hepsini almayı başardı. Ancak 248 geçersiz oy çıktı. Geçersiz oylar için yüksek bir rakam olduğu düşünülürse bu oylar neyi ifade ediyor?
Bu oylar genel olarak partinin izlediği politikalardan ve seçim performansından hoşnutsuzluğu ifade ediyor.
Bu hoşnutsuzluk henüz lider değişikliği gibi önemli bir sonuç üretemedi ancak liderlik üzerinde geniş bir uzlaşmanın bulunmadığını ortaya koyuyor.
Genel başkanlıkta Kılıçdaroğlu'nu kabul eden delegelerin Parti Meclisi şekillenirken farklı tavır göstermesini nasıl değerlendirmeliyiz?
Delegelerin gerçekten seçme imkanı olduğunda parti yönetiminin çizgisini kabul etmediklerini görüyoruz. Bu çizginin dışındaki kimseleri yönetime taşımalarını böyle yorumlamak gerekir.
Parti liderliğine etkili bir karşı koyma olsa bu alanda da aynı sonuçlar izlenebilirdi.
Ancak etkili bir muhalefet için hem parti içinden hem de dışından büyük bir destek gerekiyor. Ayrıca böyle bir dönüşümün uzun bir fikri hazırlık üzerinde temellenmesi gerekiyor.
Partinin güçlü isimlerinden Genel Sekreter Gürsel Tekin'in Parti Meclisi'ne girememesini nasıl okumak gerekir?
Parti yönetimlerinin önde gelen isimleri genelde en çok tepki çeken kimseler olurlar. Lidere tepkisini yöneltmeye cesaret edemeyen politikacılar liderlerin etrafındaki kimseleri hedef alırlar. Gürsel Tekin'in durumu bundan çok da bağımsız değil.
Genel başkanın listesini delerek Parti Meclisi'ne giren isimlerin CHP'de "daha sol" kanadı temsil ettiği yorumları yapıldı. Yakın gelecekte Türkiye gündeminin Kürt sorunu, anayasa gibi önemli konularında ve/veya örgütlenme biçiminde CHP'den bir politika değişikliği, farklı bir yaklaşım beklenebilir mi?
Daha önce belirttiğim gibi fikri hazırlık ve parti içinden ve dışından destek oluşturmak önemli. Bu kimselerin böyle bir hazırlığa sahip olduğuna ilişkin elimizde bir veri yok.
Politika ne yazık ki iyi niyet ya da iyi hasletlerden fazlasını gerektiriyor. Ayrıca CHP gibi partilerde değişim yapabilmek için gerekli hazırlık da başlı başına yeterli değil. Böyle bir programı uygulamak için güçlü olmak gerek.
Bu güç unsurları günümüz politikasında daha çok parti içinden ve dışından değişim projesine destek sağlayabilmekle ilgili. Bunu başarabildikleri ölçüde önleri açık olur kanaatindeyim. (YY)