Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Antalya Temsilciliği, Antalya bölge cezaevlerinde 2025 yılının Haziran-Aralık ayları arasında yaşanan hak ihlallerine ilişkin raporunu açıkladı.
Bir avukatlık bürosunda yapılan açıklamada basın metnini ÖHD Üyesi Mehmet Baran Sarı okudu. Mezopotamya Ajansı'nın aktardığına göre Sarı, başta sağlık hakkı olmak üzere işkence yasağı, haberleşme, ifade özgürlüğü ve insan onuruna aykırı muamelelerin sistematik hale geldiğini vurguladı.
ÖHD’nin Antalya, Manavgat, Burdur ve Alanya’daki yüksek güvenlikli ve S tipi cezaevlerine yaptığı ziyaretler sonucunda hazırlanan raporda, hasta tutsakların hastaneye erişiminin bilinçli biçimde engellendiğini ifade eden Sarı, kelepçeli muayene, ağız içi arama ve tecrit uygulamalarının yaygın olduğunu belirti.

NAZIM DAŞTAN VE CİHAN BİLGİN'İN ÖLDÜRÜLMESİ
Anmada gözaltına alınan gazeteciler, polislerin 'işkenceden' yargılanmasını istedi
Antalya Yüksek Güvenlikli Cezaevi başta olmak üzere ziyaret edilen tüm cezaevlerinde hastane sevkleri aylarca yapılamadığına işaret eden Sarı, acil endoskopi, diş ve kalp tedavilerinin dahi geciktirildiği, bazı tutsakların bir yıldan fazla süredir hastaneye çıkarılmadığını, revir hizmetlerinin yetersiz olduğunu, ilaçların haftalarca verilmediğini, muadil ilaç dayatıldığı ve kronik hastaların düzenli kontrollerinin yapılmadığını aktardı.
Tecrit derinleşiyor
Tutsakların hastaneye kelepçeli şekilde götürüldüğü, muayene sırasında kelepçelerin çıkarılmadığı, bunu kabul etmeyenlerin muayene edilmeden cezaevine geri gönderildiğini paylaşan Sarı, Jandarmanın doktorlar üzerinde baskı kurduğu, İstanbul Protokolü’nün uygulanmadığı da aktardı. Yüksek güvenlikli cezaevlerinde tutsakların tek kişilik hücrelerde tutulduğu, aynı blokta bulunan tutsakların dahi bir araya getirilmediği, spor ve atölye faaliyetlerinin ya hiç yapılmadığı ya da göstermelik olduğu kaydeden Sarı, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan tutsakların sohbet, kurs ve ortak havalandırma haklarından tamamen yoksun bırakıldığı ifade etti. Sarı ayrıca; atölyelerin işlevsiz olduğunu, spor hakkının haftada bir saatle sınırlandırıldığını, yönetmelik gereği olması gereken ortak faaliyetlerin engellendiğini aktardı.
Kürtçe mektuplara sansür
Kürtçe yazılan mektupların bilinçli şekilde geciktirildiği, sansürlendiği ya da kaybedildiği belirten Sarı, Yeni Yaşam gazetesinin ve bazı yayınların verilmediği, kitap kotasının keyfi biçimde uygulandığı, Kürtçe kitapların "tercüme" gerekçesiyle aylarca bekletildiği kaydetti:
"Burdur Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne ilişkin bölümde ise ağır işkence iddiaları yer aldı. Tutsak İ.D.’nin oda araması sırasında ters kelepçe ile yere yatırıldığı, boğazının sıkıldığı, kaburgalarının tekmelendiği ve ölümle tehdit edildiği aktaran Sarı, işkence sırasında kameraların kapatıldığı, müdürlerin bu duruma talimat verdiği, Benzer uygulamaların özellikle Kürt tutsaklara yönelik sistematik olduğunu vurguladı. Cezaevlerinde suyun kota ile verildiği, hijyen malzemelerinin yetersiz olduğu, kirli su nedeniyle mantar ve cilt hastalıklarının yaygınlaştığı belirten Sarı, yemeklerin kalitesiz olduğu, protein ve sebze-meyve açısından yetersiz kaldığı, hasta ve diyet yapan tutsaklara uygun beslenme sağlanmadığını."
"Tahliyeler keyfi biçimde erteleniyor"
Manavgat S Tipi Cezaevi’nde Gözlem ve İdare Kurulları eliyle tahliyelerin üçer aylık sürelerle ertelendiğini, infaz yakma uygulamasının yaygın olduğu belirten Sarı, çok sayıda tutsağın "iyi halli olmadığı" gerekçesiyle tahliye edilmediğini ifade etti.
Sarı, raporun sonuç bölümünde Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, TİHEK ve Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’ni (CPT) göreve çağırdı.
Ağır hasta tutsakların derhal serbest bırakılması, işkence ve tecrit uygulamalarına son verilmesi ve cezaevlerinde bağımsız denetim mekanizmalarının oluşturulmasını talep eden Sarı, yaşanan ihlallerin münferit değil sistematik olduğunun altını çizerek, sorumlular hakkında etkin soruşturma yürütülmesi çağrısında bulundu.
(AB)

