Erzurum H Tipi Kapalı Hapishanesi'nde hükümlü olarak bulunan 40 yaşındaki İsmet Ablak, 30 kez ameliyat geçirmesine karşın tahliye edilmeyince, hayatını kaybetti.
Dün erken saatlerde hayatını kaybeden Ablak, Iğdır'ın Yukarı Alican Köyü'nde toprağa verildi. Cenazesine Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) yerel yöneticileriyle birlikte yaklaşık 600 kişi katıldı.
Çağdaş Hukukçular Derneği'nin (ÇHD) verdiği bilgiye göre son üç yıldır cilt kanseri olan Ablak, haziranda hastaneye sevk edilmişti; ancak hastanenin güneş görmeyen, havalandırması ve penceresi bulunmayan bodrum katındaki mahkum koğuşunda tutuluyordu.
Fırat Haber Ajansı'nın (ANF) haberine göre, ablası Hüngül Ablak, yaklaşık 15 yıldır PKK davasından hükümlü olan kardeşinin üç yıl boyunca hastaneye sevk edilmediğini, hastaneye kaldırıldıktan sonra da doktorların daha uygun bir odaya alınmasını söylemesine rağmen askerlerin izin vermediğini söylüyor.
Ablak'ın durumunu Adalet Bakanlığı da, Gül de biliyordu
Habere göre, ailesi, İsmet Ablak için Adalet bakanlığı ve Cumhurbaşkanı'na da başvurmuştu.
Cumhurbaşkanı'nın ağır hasta ve engelli hükümlüleri affetme yetkisi bulunuyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yaşamı tehlike altında olan hükümlü Güler Zere'nin durumu medyada gündeme gelince, dosya önüne Adalet Bakanlığı veya Cumhurbaşkanlığı Sekreterliği tarafından getirilmedikçe bir şey yapamayacağını açıklamıştı. DTP Milletvekili Şerafettin Halis, bir hafta önce yaptığı basın toplantısında, Ablak'ın durumunu gündeme getirmiş ve Gül'ün yetkisini kullanmasını istemişti.
"Adli Tıp raporu diye ısrar etmeyin"
Ayrıca bu durumdaki hükümlüler için cezaevi savcıları da cezayı erteleme ya da geri bırakma kararı vermeye yetkili. Ancak uygulamada, birçok savcı bu karar için Adli Tıp Kurumu kararı istiyor, üniversite hastaneleri gibi tam teşekküllü hastanelerin raporlarını yeterli görmüyor.
ÇHD, Ablak'ın ölümü üzerine yaptığı açıklamada üniversite hastanelerinden alınan bağımsız ve objektif raporlar dikkate alınmasını istedi; aksi halde yeni ölümlerin kaçınılmaz olacağını vurguladı.
Zere için Çukurova Üniversitesi Adi Tıp Anabilim Dalı'nın verdiği, hayatını tehlike altında olduğunu, tedavisinin cezaevi ya da hastanenin mahkum koğuşunda süremeyeceğine dair raporlara karşın, Elbistan savcılığı Zere'yi İstanbul'daki Adli Tıp Kurumu'na yollamış ve rapor istemişti.
Daha önce işkenceyi gizlediği için adı insan hakları raporlarında "kötü örnek" olarak anılan Doktor Nur Birgen'in başkanlığındaki 3. İhtisas Kurulu'ysa, dördüncü evrede kanser olan Zere için beş dakikalık muayene sonrasında, "tedavisi hastanenin mahkum koğuşunda sürebilir" diye rapor vermişti. (TK)