"Cezaevinde Bir Buruk Şarkı"
Önceki gün toplam 131 yıl 2 ay ağır hapse mahkum edilen ve işkence gördükleri kesinleştiği için kamuoyunda 'İkinci Manisa' davası adıyla bilinen gençleri mahkumiyetlerinden bir gün sonra cezaevine ziyaretine gidiyoruz.
Barış'ın annesi Ayşe Yıldırım ve Ümit'in annesi Gülter Kanlı ile birlikte İzmir'den Bergama'ya doğru yol alırken anneler çocuklarıyla ilgili anektodları aktarıyorlar. Anlattıklarının hepsi lise yıllarına ait. Üniversite dönemi ise cezaevlerinde geçiyor.
Ayşe Yıldırım, çocuklarının okul başarılarını anlatıyor:
"Barış ve kardeşleri ilkokula beş yaşlarında başladılar. Okumayı erken söktüler. Sınıfları ikişer ikişer geçtiler. Babaları ilkokuldayken onlara İngilizce öğretti."
Sohbetle yol bitiyor. Bergama'ya giriyoruz. Cezaevine giderken çay, sigara, kahve gibi zorunlu hediyeleri almak için durduğumuzda Ayşe Hanım, "Boşuna zahmet etmeyin Nazım Bey, açlık grevindelermiş, hiçbir şey götüremeyiz" diyor.
Her iki acılı kadın da akşam öğrendikleri bu açlık grevi haberiyle daha da sarsılmışlar.
Bergama Cezaevi'nin ilk ziyaretçileri olarak kapıda kaydımızı yaptırıyoruz. Önce bahçeden sonra taş avludan geçip görüşme hücrelerine ulaşıyoruz. Ümit ve Barış'a haber gönderip beklemeye başlıyoruz. Cezaevi arkadaşlarından biri gelip "Şu anda tiyatro çalışmaları var galiba" diyor. Yaklaşık yarım saat bekledikten sonra Ümit ve Barış geliyor. Yanlarında Taner Çadırcı da var. Bu üçlü bir gün önce 12 yıl 6'şar ay ağır hapse mahkum edildiler. Ama yüzlerinde böylesi ağır mahkumiyetin izi bulunmuyor. Gülerek geliyorlar. Annelerine ve bize hatır soruyorlar. Anneler telaşla soruyorlar:
"Oğlum açlık grevindeymişizsiniz doğru mu?"
"Evet Almanya'da Hamburg cezaevinde bulunan İlhan Yelkuvan ağırlaştırılmış müebbet hapse karşı ölüm orucunun 60. gününde onu desteklemek için Avrupa'daki cezaevleriyle birlikte biz de burada süresiz açlık grevi yapıyoruz."
Annelerden biri bu duruma ironik bir yanıt veriyor:
"Çok güzel, Türkiye'deki cezaevi koşullarını düzelttiniz şimdi sıra Almanya'da öyle mi?"
Cezaevi koşulları böylesi dayanışmaları zorunlu hale getiriyor. Annelerle çocukların konuşmaları bitince soruyoruz:
"Mahkumiyetinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?"
"Bu kararı bekliyorduk. Özde değişiklik olmayacaktı. Mahkeme Yargıtay'ın bozma gerekçelerini ortadan kaldıracak düzenlemeleri yaptı. Düşüncelerimizde bir değişiklik yok. Zaten suç işlememiştik. Ayrıca Türkiye'de hapishaneye girmek için suç işlemek de gerekmiyor. Gerçek suçlular dışarıda ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşıyorlar."
"Cezaevinde neler yapıyorsunuz? Bir gününüz nasıl geçiyor?"
"Burada müzik, tiyatro, edebi eğitimler, şiir çalışmaları yapıyoruz. Şarkı besteliyoruz, bestelerimizi ilkel kayıtlarla banda alıyoruz."
Barış annesinin isteği üzerine sazını alıp geliyor, Tamer de gitarını... Görüşme hücresinde annelerine ve bize enfes bir müzik ziyafeti çekiyorlar. Eğer bu ikili dışarı çıkarsa özgün müzik iki değerli sanatçı kazanabilir.
Ziyaretimiz şarkılar türküler arasında annelerin vedasıyla sona eriyor. Şimdi bu çocukların umutları Yargıtay'ın üçünce kez vereceği kararda.(BB/YÖ)