Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre yalnızlık, artık yalnızca bireysel bir duygu durumu değil; sağlık, refah ve toplumsal dayanıklılık açısından çok boyutlu sonuçlar doğuran bir halk sağlığı sorunu.
30 Haziran 2025’te yayımlanan rapor, yalnızlığın kalp hastalığından depresyona kadar pek çok fiziksel ve zihinsel sağlık sorununu tetiklediğini vurguluyor. Rapor, yalnızlığın yalnızca yaşlı nüfusla sınırlı olmadığını; gençler, yetişkinler ve hatta çocuklarda bile arttığını belirtiyor. Modern yaşamın hızlanması, topluluk bağlarının zayıflaması, kentleşme ve dijitalleşme yalnızlığı derinleştiren başlıca etkenler arasında.
DSÖ, pandemi döneminde sosyal temasın kesilmesinin yalnızlığı keskin şekilde artırdığını; özellikle gençlerde ve düşük gelirli kesimlerde yalnızlığın kalıcı etkiler bıraktığını bildiriyor. Rapor, yalnızlığın: Zihinsel sağlık bozuklukları, bağımlılık davranışları, bilişsel gerileme, erken ölüm riskinde artış ile doğrudan ilişkili olduğuna işaret ediyor.
Bu etkiler, yalnızlığı tıpkı obezite veya sigara kullanımı gibi yüksek riskli bir halk sağlığı faktörü hâline getiriyor. DSÖ, yalnızlığın sadece bireyleri değil, toplumların sosyal dokusunu da zayıflattığını belirtiyor ve ülkeleri yalnızlık göstergelerini ölçmeye ve kırılgan gruplara yönelik özel politikalar geliştirmeye çağırıyor.
Çevrimiçi flört uygulamaları
Yalnızlığın günbegün yaygınlaşması, özellikle genç yetişkinlerde sosyal bağlantı arayışlarının dijital mecralara kaymasına zemin hazırladı.
Gündelik hayatın yorucu temposu, güvencesiz çalışma koşulları, kent yaşamının yalıtılmışlığı ve arkadaş çevrelerinin daralması, yüz yüze tanışma ihtimallerini azaltırken; flört uygulamaları kolay erişilebilir bir temas alanı hâline geldi. Pek çok kişi için bu uygulamalar, romantik bir partner bulmaktan ziyade sohbet etme, gününü paylaşma ya da geçici de olsa bir bağ kurma ihtiyacına yanıt veriyor.
Çevrimiçi flört uygulamaları (dating app), cep telefonu üzerinden kullanılan ve akıllı cihazların GPS, sürekli erişilebilirlik ve fotoğraf galerisi entegrasyonu gibi özelliklerinden yararlanan flört hizmetleri olarak tanımlanıyor.
Uygulamalar, potansiyel partnerlerle tanışma, eleme, sohbet etme ve flört etme süreçlerini kolaylaştırıp hızlandırabiliyor. Bu bağlamda ilk büyük kırılma 2009’da, dünyadaki ilk konum tabanlı flört uygulaması olarak çıkan Grindr ile yaşandı. 2012’de Tinder’ın piyasaya çıkışı ise yeni bir dönemi başlattı. Tinder’ın sağa-sola kaydırma (swipe) mantığı kısa sürede küresel ölçekte benimsendi ve flört uygulamalarının ana akım bir pratik hâline gelmesini sağladı. Böylece çevrimiçi flört, özellikle büyük şehirlerde gündelik hayatın standart bir parçası hâline geldi.
Tinder’ın açık ara domine ettiği dönemin ardından daha “niş” uygulamalar yaygınlaştı: Bumble (ilk mesajı kadınların attığı model), Hinge (ciddi ilişki odaklı) ve OkCupid’in algoritmik eşleştirme yeni sürümleri.
Arkadaşlarımla konuşurken, neredeyse herkesin en az bir uygulamada hesabı olduğunu fark ettim. Buna rağmen birçoğu hâlâ “Hepsindeyim ama yine de kafama göre biriyle eşleşemiyorum,” diyor. Bu da uygulamaların görünür bir çeşitlilik sunsa da pratikte yalnızlığa tam anlamıyla çare olamadığını gösteriyor.
Şu anda en hızlı büyüyen ve en yaygın kullanılan uygulamalardan biri Hinge. “Silmeye yönelik tasarlandı” (designed to be deleted) sloganıyla çıkan Hinge, amaç olarak “uzun vadeli ilişkiyi kolaylaştıran” bir yapı sunduğunu iddia ediyor. Tinder ve Bumble’daki sağa-sola kaydırma sistemi yerine, kullanıcıların profillerindeki belirli öğelere yorum veya beğeni bırakılabiliyor. Bu da daha kişiselleştirilmiş ve diyalog ağırlıklı bir iletişimi teşvik ediyor.
“Birinin seni gerçekten dinlemesi bile lüks”
Düzenli olarak uygulamayı kullanan 37 yaşındaki Kemal (cishet bir erkek), şöyle diyor:
“Yakın zamanda birine aşık olabileceğimi pek sanmıyorum. Uygulamayı kullanma nedenim aslında çok daha basit: Kafamın uyuştuğu biriyle doğru düzgün sohbet edebilmek. En azından o gün biriyle bir-iki bira içip zihnimi biraz sakinleştirmek iyi geliyor. İki saat boyunca karnım ağrımadan, gerilmeden, rahatça konuşabilmek; yeri geldiğinde kahkaha atabilmek ve tabii ki bütün bunların mümkün olduğu biriyle sevişebilmek istiyorum. Ama bunu yapabileceğim insan sayısı gün geçtikçe azalıyor. App’lerde en azından birinin ulusalcı mı, Kürt düşmanı mı, homofobik mi olduğunu baştan anlayabiliyorsunuz. Ama buluşmaya geçtiğimizde bu kez başka bir duvarla karşılaşıyorum: Saatlerce eski sevgilisini anlatanlar ya da burcumu analiz edenler.
“Bugünlerde birinin karşında oturup seni gerçekten dinlemesi, anlayabilmesi bile başlı başına bir lüks. Anlaşabilmek artık neredeyse imkânsız gibi. Bir-iki gün sonra mutlaka bir arıza çıkıyor. Ya tuhaf beklentiler ya garip bir tavır ya da tamamen uç bir istek. Özellikle benim yaş grubumda bir anda evlenmek ve çocuk yapmak isteyen insanlara denk gelebiliyorsunuz. Her şeyi kendi hızında, tatlı tatlı yaşayabilecekken bu yükseklik bir anda tüm ihtimalleri dağıtıyor. Bazı insanlar hayatları boyunca evlenmeyebilir, herkesin çocuk sahibi olması gerekmiyor; dünyada zaten milyonlarca çocuk var. Ne bileyim…”
“Seks gibi bir gündemim yok”
Uygulamayı kullanan 34 yaşında Arzu (cishet bir kadın) ise şöyle diyor:
“Uzun zamandır derin bir yalnızlık yaşıyorum. Evde bozulan en küçük şeyi bile tek başıma tamir etmek, hayatın tüm yükünü tek başıma taşımak beni giderek daha karamsar biri hâline getiriyor. Hayatıma giren erkeklerin dengesizlikleriyle uğraşmak da başlı başına ayrı bir yük. Artık en ufak bir anlaşmazlıkta bile insanlar emek vermek yerine kaçmayı tercih ediyor. Bir konuda fikir ayrılığı yaşadığınız anda karşınızdaki kişinin topuklaması, neredeyse rutin hâline geldi. Sanki kimse konuşarak sorunlara çözüm üretmek, ilişkide sorumluluk almak, iki yetişkin gibi meseleleri masaya koymak istemiyor. Herkes ilk fırsatta yok olmanın konforunu seçiyor.
“Geçmişte çok sağlıklı ilişkiler yaşadığımı düşünüyorum. Anlaşamadığımız konuları bile saatlerce konuşarak çözdüğümüz, emek verilen, duygusal emeğin paylaşıldığı ilişkilerdi bunlar… Bugün böyle bir ilişki neredeyse lüks. Hinge’i kullanma nedenim ise buradaki insanların meseleye daha ilişki odaklı yaklaşması. Seks gibi bir gündemim yok, sadece kendimi kasmadan biriyle konuşabilmek bana iyi geliyor. Politikadan mizaha, sinemadan edebiyata; anlaşabileceğim insan sayısı sanırım üç kişi falan. Bu bana korkutucu geliyor ve her şey için artık daha da karamsarım. Belki Mamdani gibi ben de hayatımın aşkını burada bulurum! (gülüyor).”
“Ülkedeki herkes biraz delirmiş gibi”
Uygulamayı kullanan 27 yaşındaki Nalan (lezbiyen bir kadın), uygulamayı tercih etme nedenini şöyle anlatıyor:
“Türkiye’de yaşayan bir lubunya olarak zaten yeterince yalnız ve karamsar hissediyorum. Bu uygulama bana en azından görece güvenli bir alan sunuyor. İnsanların size yaklaşımını önce yazışırken görüyorsunuz, sonra bir güven oluşursa buluşmak için sözleşiyorsunuz. Benim için bu, gündelik hayatta kolayca erişemediğim bir temas biçimi. Ama tabii sorunlar da yok değil. En büyük sıkıntılarımdan biri, uygulamada çok fazla erkek olması ve kadınlardan hoşlandığımı açıkça söylediğim hâlde bazı erkeklerin buna rağmen ısrarcı davranması. Bu hem rahatsız edici hem de çok yorucu.
“Genel anlamda ise herkes biraz sağlıksız davranıyor. Ben de tamamen bunun dışında kalıyorum diyemem; ama şunu çok yaşıyorum: Eğer biri ilişki istemiyorsa zaten kimseye yazmasın. Kimse kimsenin kafa karışıklığıyla uğraşmak zorunda değil. Örneğin en son, ciddi bir ilişki yaşayacağıma gerçekten inandığım biri tarafından kademeli olarak ilişkiden soğutuldum. Bence biraz aklımla da oynandı. Bu yaşadığımı kimseye anlatmadım, çünkü artık ilişkilerde yaşadığım hayal kırıklıklarını arkadaşlarıma anlatmaktan da yoruldum. Geçmişte yıllara yayılan bir ilişkim olmadı. 27 yaşımdayım ama geleceğe dair de çok umutlu değilim. Libidomun da öyle çok yüksek olduğunu söyleyemem. Aşık olmak istiyorum; ama üzgünüm, ülkedeki herkes biraz delirmiş gibi geliyor bana.”
Bu uygulamalara neden ihtiyaç duyuluyor?
Kullanıcı deneyimleri, uygulamaların çoğu zaman yalnızlığı gidermek yerine yalnızlıkla baş etmenin geçici bir formuna dönüştüğünü ortaya koyuyor. Bir yandan sohbet etmek, anlaşılmak ve temas kurmak isteyen insanlar; diğer yandan belirsizlik üreten ya da duygusal sorumluluk almak istemeyen ilişki kültürü… Yalnızlık büyürken, çevrimiçi flört ekosistemi hâlâ bu sorunun içinde bir semptom ile bir çözüm arasında gidip geliyor.
Fakat şu soruyu tekrar sormakta fayda var: Bu uygulamalara neden ihtiyaç duyuluyor? Bazen yalnızca biriyle sevişmek için. Ama bazen de mutsuzluk, yalnızlık, güvencesizlik ve gündelik hayatın ağırlığı insanları “dijital bir sığınağa” itiyor. Sokakta, işte, toplu taşımada, hayatın tam içinde tesis edemedikleri güveni bu uygulamalarda arıyorlar.
Özellikle kadınlar, LGBTİ+’lar ve gençler için bu platformlar bir tür nefes alma aralığına dönüşüyor. Kimse buraya mükemmel bir ilişki bulmak ya da hayatının aşkını milimetrik bir algoritmanın içine sıkıştırmak için girmiyor; çoğu yalnızca iyi bir sohbet edebilmek, biriyle gerçekten anlaşabilmek ya da akşam eve döndüğünde kendini biraz daha az yalnız hissetmek için orada.
Flört uygulamaları tam da bu ihtiyacın merkezinde duruyor: Fiziksel dünyada çatlayan, kopan, yorulan sosyal bağların dijital bir zeminde geçici de olsa onarılabildiği bir temas alanı sunuyor. Belki de bu yüzden, tüm eleştirilere rağmen hâlâ bu kadar yaygınlar. (TY)








