Gerçi seçimlerden bahsetmediğiniz zaman politik bir yazı yazmış sayılmıyorsunuz şu aralar. Ama ben küresel ısınmayı sınır ötesi operasyondan, milliyetçilikten ya da askerin siyasete müdahalesinden daha az politik görmediğim veya "çevre sorunu" adını taktıkları bu meseleleri politik mücadelelerinde bir renk olarak taşıyanlardan biri olmadığım için fark etmez.
Üstelik küresel ısınma artık bizim çıkıp nelere yol açtığını anlatmamıza gerek bırakmayacak kadar net bir şekilde kavuruyor bütün dünyayı. Yaşanan iklim değişikliğinin özellikle Türkiye'yi ne kadar ağır bir şekilde kuruttuğunu da gözlerimizle görüyoruz. Ama pek çok insan hala neler olup bittiğini Çırağan Sarayı'na kadar gidip Al Gore'u dinledikten sonra kavramaya başlayabiliyor. Buna da şükür mü demeli?
Ne yapmalı=Konser
Sıcaklık rekorunu kırmaya hazırlanan 2007'de küresel ısınma konusu herkesin endişelenmesine neden olacak kadar görünür hale gelince, bir şeyler yapmak gerektiğini düşünenlerin sayısı da arttı.
Bir şeyler? Mesela konser. Bir prodüksüyon şirketi, dünyanın birkaç şehrinde aynı anda yapılacak bir konser dizisinin Türkiye ayağını düzenlemeye karar verip ünlü bir mankenin sözcülüğünü üstlendiği bir tanıtım kampanyası başlatmış. Konu ciddi olduğu, konser organizasyonunun da ciddi görünmesi gerektiği için, şirket yetkilileri zaman zaman çıkıp konu hakkında bir şeyler söyleme ihtiyacı hissediyorlar. Söyledikleri sözler küresel ısınmayı bu organizasyona kalkışmadan önce hiç duymadıklarını veya düşünmediklerini gösteriyor. Tıpkı kimi büyük çevre örgütlerinin "CEO"ları gibi.
Ama kendileri küresel ısınmayı bu 5 milyon dolarlık organizasyon sayesinde duymuş adamlar, şimdi Türkiye insanını ve dünyayı uyarmaya kalkıyorlar. Tabii tıpkı hükümetin bakanları gibi, ilk duydukları, en az politik olan, hükümetlere, sisteme, tüketim düzenine dokunmadan yapabilecekleri düzeyde uyarıları özenle seçip alarak.
Küresel ısınmaya karşı alınabilecek bireysel önlemleri ezbere sayıp dökebilen bu tip girişimciler, hükümetin her bulduğu tarım arazisine çimento fabrikası ve kömürlü termik santral dikme planları konusunda acaba ne düşünüyorlar? Ama onlar "dünyayı düşünüyor". Hükümetin Kyoto Sözleşmesini imzalamaktan bile kaçmasına, Türkiye'nin emisyonlarını arttırmasını sağlayacak her türlü politikayı çığrından çıkarmasına ya da sanayicilerin yangına körükle gitmesine diyecekleri bir şey yok. Çünkü aynı sanayi dünyasının, "entertainment" endüstrisinin bir parçası olan veya olmaya can atan, küresel ısınmadan da çok "korkup", sanatçıların kalacakları otel odalarının ampullerini tek tek değiştirmek gibi şirinliklerle uğraşan kişiler bunlar.
Küresel ısınma politik bir sorun
Birileri küresel ısınmanın politik bir sorun olduğunu, endüstriyel kalkınma mantığını ve tüketim çılgınlığıyla ayakta duran kapitalist sistemi sarsmayı öngörmeden hiçbir yol alınamayacağını ilan ettikçe, bu tür karşı hamleler artarak gelmeye devam edecek gibi görünüyor.
Siz "termik santral" dedikçe, onlar "ama ofiste süveter giyin, böylece daha az ısıtma yaparsınız" diyecekler. Siz otomobilsiz kentler dedikçe, onlar tek başına binmeyin otomobilinize, yanınıza birini alın diyecekler. Siz çimento sanayi, betonlaşma, orman katliamı dedikçe, onlar ağaç dikin, sitelerinizin çevresini yeşillendirin, balkonda domates yetiştirin diyecekler. Siz sokağa çıkalım, yürüyelim, hükümetleri uyaralım dedikçe, onlar eğlence diyecekler, şov diyecekler. Siz Kadıköy'de miting var, vapura atla gel dedikçe, onlar biletler Biletix'te diyecekler.
Organizasyonu yapanlar, hayır konseri yapıyoruz diyorlarmış. Sosyal sorumluluk da denen ezbercilik böyle bir şey işte. Kimin hayrına acaba? Aslında her şey daha fazla tüketim için, piyasada sağlam bir yer kapmak, müzik endüstrisini canlandırmak, bu hızla bir ara mesela Madonna'yı Türkiye'ye getirmek için olacak, ama kılıfınız dünyanın geleceğini yok eden, önümüzde yaşanabilir kimbilir kaç sene kalmasına neden olan, insan yapımı küresel ısınma olacak.
Sözün özü
Asıl söylenmesi gereken sözü gizleyip, dünyaya bir on sene daha kaybettirecek yeni trend belli oldu: Küresel ısınma duyarlığını kullanacak büyük organizasyonlar dönemi başlıyor. Büyük çevrecilere büyük organizasyonlar yakışır. Zavallı kutup ayılarının iznini bile almadan bastığınız resimleriyle dizayn ettiğiniz kredi kartı reklamlarıyla Al Gore konferansı sponsorluğu yapabilirsiniz mesela. Öyle bir rıza imalatı ki bu, dünyanın elden gitmesi sayesinde kârlarını arttırmayı düşünenleri kahraman ilan edebiliriz.
Bence yine de bu çılgınlığa karşı alternatifler üretmekten, hiç yorulmadan gerçekleri tekrar etmekten ve insanları sokağa çağırmaktan başka yolumuz yok. 8 Aralık tarihini şimdiden bir yere not edin.(ÜŞ/EÜ)
* Ümit Şahin, Türkiye Yeşilleri, Küresel Eylem Grubu