Ömer Madra:Bugünkü konuğumuz Ada. Merhaba Ada, hoşgeldin!
Ada Defne Dokuzoğlu: Hoşbulduk!
ÖM: Söyle bakalım kimsin sen?
ADD: Ben 8 yaşındayım, Başkent İlköğretim Okulu'nda, Doğayı Koruma Kulübü'ndeyim.
ÖM: Adana'da değil mi?
ADD: Evet.
ÖM: Çünkü Açık Radyo İstanbul'da yayın yapan bir radyo, dinleyicilerimiz okulunun Adana'da olduğunu da öğrenmeliler. Doğayı Koruma Kulübü nedir peki?
ADD: Doğa konusundaki bazı zararları engellemek için var.
ÖM: Bir kaygınız var yani, doğaya bir şeyler oluyor diye düşünüyorsunuz herhalde. Kaç kişisiniz doğayı koruma klübünde?
ADD: 8 kişiyiz.
ÖM: Ne yapıyorsunuz peki, araştırma mı yapıyorsunuz?
ADD: Doğa ile ilgili araştırmalar yapıyoruz.
ÖM: Ben de dinleyicilere anlatayım; senin adını ilk defa annenin gönderdiği bir e-posta ile duyduk. Küresel ısınma konusunda hem merak hem de kaygı duyduğunu belirten bir sürü soru göndermiştin bana. Nereden geldi o sorular aklına, küresel ısınma, vs. nereden çıktı?
ADD: Aslında küresel ısınma günümüzün bir sorunu.
ÖM: Böyle bir sorun olduğunu düşünerek sen de bir takım sorular sordun. Çok da zor sordun, onu da söyleyeyim! Adam akıllı terlettin! Sonunda da Radikal gazetesinde yayımlandı. Daha sorulara cevap yazamadan ben, -çok zordu çünkü cevaplamak-, 14 Ocak tarihli, Sezen Aksu'nun editör olduğu Radikal gazetesine senin sorularını verdim ben de. "Böyle çevre kaygısı duyan arkadaşlarımız var" diye, onlar da bastılar. Peki neler sormuştun?
ADD: Birinci sorum, dünyamız daha önce küresel ısınmayı yaşadı mı? Yaşadıysa kaç kez yaşadı ve sonucu ne oldu?
ÖM: Bu soruya cevap verebilmek için bir sürü kitap karıştırmak zorunda kaldım, en büyüğünün 251 milyon yıl önce olduğunu ve bu yüzden pek çok canlı türünün yok olduğunu öğrendik, ama en önemlisinin, bu şimdi yaşamakta olduğumuz küresel ısınma süreci olduğunu görüyoruz; çünkü insan kaynaklı, yani bizim faaliyetlerimizden kaynaklanıyor. İkinci soru neydi?
ADD: Küresel ısınma doğal bir olay mıdır? Nasıl gerçekleşir? Sonuçları nelerdir?
ÖM: Sen bu soruları sorduktan, ben de cevaplamaya çalıştıktan sonra bütün dünyada da bu konuşulmaya başlandı, BM Raporu yayımlandı, bakanlar konuşuyorlar, "dünya kötüye gidiyor" vs. diye. Bu son yayımlanan BM raporunda ortaya çıktı ki, bu yaşanan doğal bir olay filan değil, yani güneşteki lekelerden, şundan bundan olmuyormuş, biz çok otomobil kullanıyormuşuz, çok seyahat ediyormuşuz, fabrikalar çok kirletiyormuş vs. o yüzden oluyormuş, yani insan kaynaklıymış.
ADD: Küresel ısınmayla insanlar yok olacak mı?
ÖM: Buna tabii şıpır şıpır terler damlayarak cevap vermek zorunda kaldık. Eğer böyle giderse, bir şey yapmazsak, sen arkadaşlarınla birlikte öğretmenlerini ve bütün çevreni, hatta anneni, babanı da sıkıştırmazsan, onlar da, karar verecek olan bakanları, hükümeti, belediye başkanlarını sıkıştırmazsa insanlığın durumu tehlikede. Yalnız insanlığın değil, kutup ayıları gibi soğuk bölgelerde yaşayan bir çok canlı türü de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
ADD: Küresel ısınma ne zaman başladı?
ÖM: Bu son küresel ısınmayı kast ediyoruz, yani şu anda içinde bulunduğumuz çağdakini, çünkü daha önceki, tarihte insan yokken olmuş, ama dinazorlar varken de böyle şeyler yaşanmış çok eski zamanlarda. Bu şu anda yaşamakta olduğumuz sonuncusu, endüstri devrimi diye bildiğimiz, buharlı makinenin bulunduğu zamana dayanıyor. Kömürle işleyen makineler bulununca, kömür atmosfere karbondioksit gibi gazların veriyor. Aslında bazı bilim insanları da, "ta ilk tarım yapan insanlardan, ormanları açıp 'biz buraya yerleşelim artık, avcılık yapmaktan ve meyvaları, sebzeleri bulup toplayıp yemekten vazgeçelim, oturup kendimiz ekelim' diyen insanlardan, itibaren, bundan 8 bin yıl önce başladı" diyorlar, ama asıl hızlanması, bizim şimdiki medeniyet dediğimiz, arabalı, trenli, buharlı, gemili, sanayili toplumla beraber başladı ve son 50 yılda da çok arttı. Sana cevap yazarken unutmuşum, hazır burada seni bulmuşken ekleyeyim; küresel ısınma son 50 yıldır çok artmış durumda.
ADD: Küresel ısınma kimin suçu? Biz çocukları buna bulaştıran ne?
ÖM: Galiba hepimizin suçu bu, beni en çok terleten soru da buydu. Arkadaşlara da gösterdim Açık Radyo'da, "bak böyle sormuş Ada, 8 yaşında" dedim, herkes "ne diyeceksin?" dedi, "cevabını bilmiyorum" dedim ben de. Bir suç var tabii ortada, size güzel bir dünya bırakamama tehlikesi var,
yaşanabilir bir dünya bırakamama tehlikesi var. Öncelikle büyük şirketlerin suçu, çok büyük kârlar elde etmek için har vurup harman savuruyorlar dünyanın sınırlı kaynaklarını, çok kötü bir şekilde kullanıyorlar. Ama bizim de suçumuz, yani hepimizin... Büyük olarak kimi görüyorsan etrafında, herkesin yakasına hafifçe yapışıp, eteğinden çekebilirsin, ceketinden filan "hey, ne oluyor?" diyebilirsin. Sonuçta yaşanamaz bir hale gelirse dünya, seller, kuraklıklar, korkunç sıcak dalgaları, eriyen buzullar, ölen hayvanlar, yok olan hayvan türleri vs. ile karşılaşınca, "bütün bunları bol bol alışveriş yapmak için mi yaptınız sabahtan akşama?" diye sorabilirsin ve haksız da sayılmazsın. Yani yaşama tarzımızı biraz değiştirmemiz lazım. Bizim de suçumuz ve sizin hiç hatanız olmamasına rağmen sizi de bulaştıranlar biz, bizden önceki kuşak. Beğendin mi cevabı?
ADD: Evet. Küresel ısınmanın bize şu anda zararı var mı?
ÖM: Var, çok var hem de. Artık bilim insanları da, bütün bu meteorologlar, meteoroloji mühendisleri, önemli gazeteciler vs. hepsi toplanıyorlar ve bu konuyu tartışıyorlar. Adana'da da suların azaldığından sık sık bahsediliyordur herhalde? Yağmurların az ve düzensiz olduğundan, bazen hiç yok, bazen de aşırı miktarda yağış oluyor. Mesela Güneydoğu Anadolu'da bir kaç ay önce, bir sürü insanın da ölümüne yol açan büyük seller oldu. Çünkü az zamanda çok fazla yağış oldu, yani iklimin dengesi bozuluyor. Beklenmedik, pek çok ölümlere yol açan kasırgalar oluyor, orman yangınları oluyor, yazları özellikle çok duyuyorsundur, şimdi mesela Endonezya'da Jakarta 4 metre sular altında kalmış ve 300 bin kişi, her 100 kişiden 3'ü bir yerlere sığınmak zorunda kalmış. Muazzam seller oluyor, bunların da sebebi küresel iklim değişikliği dediğimiz küresel ısınma. Yani çok büyük zararı var ve eğer tedbir almazsak artacak da.
ADD: Ağaçları kesmezsek küresel ısınma önlenir mi?
ÖM: Ağaçları kesmemek iyi bir yol, ama yetmez, çünkü sadece bundan değil; sadece ormansızlıktan olmuyor. Mesela daha geçenlerde bir haber okudum ve gözlerim faltaşı gibi açıldı; Nijerya gibi bir Afrika ülkesinde 2012'ye kadar, yani 5 sene sonra koca ülkede hiç orman kalmayacakmış, hepsini kesip yakıyorlarmış. Üstelik de petrol zengini bir ülke olduğu halde. Yani ağaçları kesmemek çok önemli bir yol, hatta ağaç dikmek daha da iyi bir şey, ama yetmez, mutlaka daha az araba kullanmak, evlerin yazın sıcaktan, kışın soğuktan iyi korunmasını sağlamak gibi bir sürü önlem almak zorundayız, daha az seyahat etmek zorundayız vb. Bunları da yaparsak ancak bir şansımız olabilir. Sadece ağaç kesmemekle olmuyor maalesef.
ADD: Afrika zaten kurak bir kıta, daha da kuraklaşırsa kıta diye bir şey kalmaz.
ÖM: Çok doğru maalesef, orada büyük bir çöl var ve o çöl büyüyor, ama Avrupa da öyle; mesela Güney Avrupa, özellikle İspanya'nın güneyinde ve Yunanistan'da korkunç orman yangınları oluyor. İspanya'da, Portekiz'de de görüyoruz. Ormanlar da bitince, medeniyet dediğimiz, bu uygarlık dediğimiz şeyi de ayakta tutmak çok zorlaşıyor. Tarihe bakıldığı zaman, ormanlarını kötü kullandığı için bir çok ülke yok olup gitmiş, yani medeniyet yok olmuş. Dolayısıyla bu Afrika gibi, özellikle yoksul yerleri tamamen vuracak. Dediğin çok doğru, yani, en yoksullar ilk vurulacak olanlar, baş edecek güçleri de yok çünkü onların.
ADD: Bazıları geleceği umursamadığı için küresel ısınmaya karşı bir şey yapmıyor. Bu nasıl engellenir?
ÖM: Senin burada bulunman, bunları konuşuyor olmamız, bana bu ahret suallerini soruyor olman bir yol. Ben de her allahın günü çıkıp kendi iki saatlik programımda bunları anlatmaya çalışıyorum, ulaşmaya çalışıyorum insanlara ki, çok büyük bir tehlike geliyor. Bizim aptallığımızdan geliyor aslında, "rahat yaşamak" diyoruz bunun adına, medeniyet diyoruz, bol bol alışveriş yapalım, mevsimi gelmeden meyveleri yiyelim, onları dışarıdan getirtelim ne kadar pahalıya mal olursa olsun... Örneğin kış günü çilek getirtmek için uçak, benzin kullanılıyor, bu da küresel ısınmayı arttırıcı bir şey. Bir türlü bu tehlikenin büyüklüğünü anlayamıyoruz. Senin gibi soru soranların sayısı artmaya başlayınca, 'dur bakalım' demek zorunda kalacaklar bu tüketim meraklıları, bütün arkadaşlarınla beraber, "durun artık!" diyeceksiniz siz. Bu sayı belli bir yere gelince bir tedbir almanın zamanı geliyor. En önemli şey, bu konudaki bu kafa değişikliğinin, zihin değişikliğinin yapılması gibi geliyor bana. O yüzden de senin burada bulunman, bu soruları göndermen, gelmen, sorman çok iyi geliyor bana.
ADD: Küresel ısınmanın dünyamıza zarar vermesini engellemek için neler yapabiliriz?
ÖM: Buna zaten daha önceki sorulardan da bir parçacık cevap vermeye çalışmıştım. Hepimize düşen, aileler düzeyinde yapılacak şeyler var; örneğin enerjiyi dikkatli kullanmamız lazım. Mesela yeni tip, daha tasarruflu, enerjiyi verimli kullanan ampulleri kullanmalıyız evimizde. Evlerin ısı yalıtımı çok iyi yapılmalı ki, boşa enerji harcanmasın. Hatta hükümetin bunu mutlaka zorunlu kılması lazım, herkesin evine gidip bakıp, "çift koymuş musun, bu soğukta niye sen dışarıyı, göğü ısıtmaya çalışıyorsun?" diye sorması lazım. Mesela araba kullanımını kısıtlamamız lazım, o 4x4 denilen ciplerin çok kirletici etkisi var, onlardan daha az kullanmak lazım. Küçük model arabalar seçmek lazım. İşe gidip gelirken sürekli arabayla değil, belediye otobüsleriyle, tramvay, vs. gibi araçlarla gidip gelmek lazım, toplu taşıma araçlarını kullanmak lazım. Bütün bunların tek tek yapılması lazım. Amerika'ya zırt pırt, doğum günü partilerine filan gidip gelmemek lazım, bilet ucuz diye. Bunun gibi bir sürü şey yapmak lazım, ama en önemlisi, hükümetlere demek lazım ki "ey başbakan, ey cumhurbaşkanı, dünya kötüye gidiyor, bize bir şey kalmayacak, onun için şimdi kanunları geçirin, sıkı tedbirler alın ve petrol, kömür, doğalgaz yerine çok daha kolay yenilenebilir enerjileri kaynaklarını kullanın, mesela rüzgar enerjisi, pervaneler gibi..." Hükümetin bunları zorunlu kılması lazım, bunlara "yenilenebilir enerji" deniyor; güneş panelleri rüzgâr pervaneleri gibi. Mesela yeraltından çıkan sıcak gazlar, sıcak sular var, onların devreye sokulması lazım ısıtmada vs. Böyle alternatif, farklı enerji türleri kullanmak lazım, petrol ve doğalgaz yerine. Bunları da yapabilmek için, hükümetlerin, devletin bu konuda karar vermesi gerek, bunun için de onları zorlamamız lazım. "Burası demokrasi değil mi? Bizim oyumuzla gelmediniz mi, şimdi de bu gidişatı engellemelisiniz" dememiz lazım. Senin maalesef oy hakkın yok, o yüzden de kimse seni dikkate almıyor, "nasıl olsa benden sonra, 4 sene sonra başka biri gelebilir" diyor politikacılar, senin oy hakkın olmadığı için senin sözlerini de dikkate almıyorlar ama aldırmamız lazım beraberce.
ADD: Siz küresel ısınma ile ilgili neler yaptınız?
ÖM: Bu da zorlayıcı sorulardan biriydi, anlatmaya çalıştım; ben de evde mesela camları daha az ısı kaybedecek şekilde yapmaya çalışıyorum, ampullerin hepsini yeni tip, enerji tasarrufu sağlayan ampullerle değiştirdik evde, bu çok fark ediyor. Böyle tedbirler var, küçük model motorlu bir arabam var ve mümkün olduğu kadar daha çok sayıda insanla birlikte kullanmaya çalışıyorum. Eskisinden daha az seyahatlere gitmeye çalışıyorum, ama en çok yapmaya çalıştığım şey, bunu anlatmak, anlatmak, anlatmak... Radyodan, gazetelerde, televizyonlarda... Ben sordukları zaman hiç çenemi kapatmıyorum, söylüyorum; "bu gidiş gidiş değil" diye. "Ada ve arkadaşlarının kuşağına çok berbat bir dünya bırakacağız, bunu yapamayız" diyorum ve kafaların değişmesine kendi yapabildiğim kadarıyla katkı yapmaya çalışıyorum. Sen burada bulunmaktan memnun musun?
ADD: Evet.
ÖM: Ne olacak peki, ne düşünüyorsun Ada? Başarabilecek miyiz dünyayı iyi bir yere götürmeyi? Küresel ısınmayı engelleyebilecek miyiz?
ADD: Eğer insanlar ikna olursa başarabiliriz, ama ben insanların rahatıntan vazgeçmek isteyeceklerini sanmıyorum.
ÖM: Eyvahlar olsun! Burayı kes Eli, burasını sansür edelim. Yani çok iyimser değilsin? Ama tek çaremiz bu, yani insanların bu kadar aptal olmadığını varsaymak zorundayız; kendi bindikleri dalı kesmeyeceklerine inanmak zorundayız. Nasreddin Hoca fıkrasındaydı galiba? Hakikaten bindikleri dalı da kesiyor olabilirler mi insanlar? Biraz daha ümitli bir nota ile, çizgiyle kapatalım bu söyleşimizi; bir şans var herhalde değil mi, şimdi harekete geçersek?
Buraya gelip burada bizimle bu sohbeti gerçekleştirmiş olman çok mutluluk verici. Beraberce uğraşmamız lazım. Doğayı Koruma Kulübü'nde 7 arkadaşınla birlikte uğraşıyorsun. Sayılarınızı arttırmanın yolunu bulacaksınız, başka çare yok, bizde burada konuşacağız. Haberleşeceğiz, neler yapıyorsunuz, gelişmeleri bize bildirirsen sizden haber almış olmaktan ve bunları dinleyicilere duyurmaktan mutlu olacağız. Mesela biz burada iki senedir Kasım ayında yapılan yürüyüşe katılıyoruz, Küresel Isınmaya Karşı Küresel Eylem Günü'nde protesto için. İskelet maketleriyle filan yürüdük ve buna bir son vermek için oralarda konuşmalar yaptı arkadaşlarımız, ben de konuştum. Asıl bu sene çok kritik bir sene, yani can alıcı seneye 2007'de girdik. Geçen sene "küresel ısınma, iklim değişikliği, felakete gidiyoruz" vs. diyorduk ama daha azdı sayımız, bu sene bir uyanma senesi oldu. Şimdi 2007 harekete geçme yılı, eylem yılı olabilir, onun için de çok umutluyum. Burada yine konuşma fırsatımız olur belki.
Çok teşekkür ederiz, seni burada görmek fevkalade umut vericiydi bizim için, her ne kadar iyimser olmasan da. Haklı olarak belki...
Adana Özel Başkent İlköğretim Okulu 3. sınıf öğrencisi Ada Defne Dokuzoğlu ile, küresel ısınma üzerine bir mülakat gerçekleştirdik.(ÖM/DH/EÜ)
* 7 Şubat 2007 tarihinde Açık Radyo'da Açık Gazete programında yayınlanmıştır.
** Deşifre eden: Dilek Hepgüler