“Aklıma 90’ların başlarında polislerin ‘Kahrolsun insan hakları’ sloganı atarak eylem yaptığı günler geliyor”.
Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Doç. Dr. Ceren Sözeri, iktidara yakın medyanın dün (5 Temmuz 2017) hak savunucularının Büyükada’da gözaltına alınmasını haberleştirme şeklini yorumlarken sözlerine böyle başlıyor.
TIKLAYIN - BÜYÜKADA'DA İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARINA GÖZALTI
1992 yılının 19 Kasım günü polisler, öldürülen dört meslektaşları için düzenlenen cenaze töreninde bu sloganı atmışlardı. “İnsan hakları”nı savunan herkesin “düşman” ve “terörist” görüldüğü günlerdi. Ancak o gün polisler iktidarı istifaya da davet etmişti.
Ceren Sözeri, İstanbul Büyükada’daki gözaltı olayını haberleştiren gazetecilerin 1992’deki polislerin gösterdiği yaklaşımına yakın bir tavır takındıklarını söylüyor.
“İnsan haklarını savunan insanların bu şekilde gözaltına alınması zaten sorunlu. Bildiğimiz kadarıyla dijital güvenlik konuşuluyormuş. Bugün dijital güvenlik bireylerin en temel haklarından biridir. Bireyin güvenliğinin karşısına devlet güvenliği kavramını çıkarmak; haber yaparken buradan hareketle insanları ‘ajan’, ‘devlet düşmanı’ ya da ‘vatan haini’ olarak tanımlamak açık bir hedef göstermektir. Yaptıkları çok bariz bir hedef gösterme…”
“Kimse bilgi alamazken, suçlu ilan etmek”
İstanbul Büyükada'da, insan hakları savunucularının korunmasına yönelik eğitim toplantısı yapan farklı hak örgütlerinden insan hakları savunucuları dün gözaltına alındı.
Tüm bu belirsizliklere rağmen Adalet ve Kalkınma Partisi'ne (AKP) yakın medya hak savunucularının Büyükada’da gözaltına alındığını duyurduğu haberlerde benzer yorumlar yaptı.
Ceren Sözeri haberi dün gece öğrendiğini ve o andan itibaren gözaltına alınanların durumu hakkında bilgi almaya çalıştığını ama gizlilik kararı nedeniyle alamadığını hatırlatıyor ve soruyor “İktidar medyasında çalışan gazeteciler avukatlar dahil kimse bilgi alamazken bu insanları nasıl ‘suçlu’ ilan edebiliyor ve bu yaptıklarına nasıl gazetecilik diyebiliyorlar merak ediyorum!”
Dün gece gözaltı işleminin tam olarak ne zaman yapıldığından gerekçesine, gözaltına alınanların nerede tutulduklarına ve ne zaman avukatlarıyla görüştürüleceklerine dair bilgi alınamıyor.
İktidara yakın medya ne yazdı?
bianet, hak savunucularının gözaltına alınma haberini ulaşabildiği bilgiler ve hukukçu Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak’ın sosyal medyadan yaptığı duyurudan yola çıkarak haberleştirdi.
İktidara yakın medya haberi duyururken “15 Temmuz darbe girişimi akşamı CIA’cıların toplandığı Büyükada’da dün akşam hareketli saatler yaşandı (Milliyet)”, “İstanbul'da ajan avı (a Haber ve beyazgazete)”, “PKK sözcülüğüne soyunmuşlardı / 15 Temmuz toplantısını akıllara getirdi (beyazgazete)”, “Polis Büyükada'daki esrarengiz toplantıyı bastı (habervitrini)”, “Büyükada'da Gizli Toplantı, Polis Baskın Yaptı (tevhid haber)”, “Büyükada'da bir otelde, 15 Temmuz darbe girişiminin yapıldığı gün giriş yapan, çoğunluğu yabancı 17 kişilik grup, 2 gün boyunca toplantı yapmıştı (iktidara yakın medyanın ortak cümlesi” gibi yorumlarla hak savunucularını peşinen “suçlu”, “ajan” ilan etti.
Bu haberlerdeki ortak vurgulardan biri de “Alınan istihbarat üzerine polis Büyükada'daki bir otele baskın düzenledi” şeklindeki “kalıp cümle” oldu. Haberlerde genellikle fotoğraf yoktu; fotoğraf kullananlar ise bianet’in hak savunucuların fotoğraflarından ürettiği kolajı kullandı.
"Türkiye'nin seçimini bir kez daha gösterdi"
Ceren Sözeri 15 Temmuz sonrası ilan edilen olağanüstü halin bu uygulamaya gerekçe olamayacağını da sözlerine ekledi:
“Bakın Avrupa Parlamentosu bugün Türkiye ile ilişkileri askıya alma çağrısını kabul etti. Aynı günlerde hak savunucularını bu şekilde insanları temel haklarını ihlal ederek gözaltına almak açık bir mesajdır. Türkiye seçimini bir kez daha açıklamış oldu. Türkiye’ye evrensel hakları gözetmeyen, demokrasiden uzaklaşan, baskıcı bir ülke olduğunu ilan ediyor.” (HK)