Siyasi partiler, Barış ve Demokratik Toplum süreci kapsamında Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'na raporlarını sundu. Partilerin sunduğu bu metinler, sürece özgü yasal düzenleme önerilerini içeriyor. Komisyon'nun önümüzdeki günlerde ortak raporunu hazırlayıp Meclis'e sunması bekleniyor.

30 yıllık mahpusların tahliyelerine engel: İdare Gözlem Kurulu kararı AYM'ye taşınıyor
Partilerin sürecin gidişatını yakından ilgilendiren söz konusu raporda nasıl ortaklaşacağı tartışılırken, yazım ekibi haftabaşı bir araya geldi. Raporların öne çıkan başlıklarını ve sonrasında izlenecek yol/yöntemi, aynı zamanda rapor yazım ekibinde de yer alan DEM Parti İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek bianet'e anlattı.
Komisyon dinlemeleri tamamladı, bundan sonra yasal düzenlemeler üzerinde çalışması bekleniyor. Süreç nasıl ilerleyecek Meclis'te bundan sonraki aşamada?
Sürece dair gerek komisyon faaliyetleri gerekse de Kürt hareketinin aldığı kararlar ve attığı adımlar bağlamında iktidar bloğunun daha somut siyasi ve hukuki irade, inisiyatif geliştirmesi gerektiği bir döneme girdiğimizi belirtebiliriz. Açıkçası içerdeki sürecin kaderinin tamamıyla Suriye’deki gelişmelere bağlanması, “silahlar tamamen bırakılmadan yasal adımlara geçilmeyecek” gibi tek taraflı, şartlı yaklaşımların terkedilmesi gerektiği bir döneme de girdiğimizi belirtebiliriz.
"Temel ilke 'karşılıklılık' olmalı"
Özellikle silahların bırakılması sürecini de olumlu anlamda etkileyecek bir çerçeve yasanın şimdiden tüm partilerin katkısıyla hazırlanması kritik önemde. Barış yasası, özel yasa, geçiş süreci yasası… Adına ne dersek diyelim bu yasanın çıkması için "ilkesel eşik", "kritik eşik" gibi şartlar koşulması, sürecin doğasına ve mantığına aykırı olur. Yanı sıra AİHM kararlarının uygulanması, kayyım rejimine son verilmesi gibi toplumun sürece dair güvenini, desteğini arttıracak kimi idari ve hukuki adımların atılması da bu dönemin kritik gerekliliklerindendir. Özetle içine girilen yeni sürecin temel ilkesi, karşılıklılık ilkesi olmalıdır.
Özellikle iktidar ortakları MHP-AKP ve ana muhalefet partisi CHP'nin raporları beklentinizi karşıladı mı? Metinlerin tamamını her parti paylaşmadı, özellikle umut hakkı konusunda detaylar neler?
Raporları toptan iyi ya da kötü olarak değerlendirmek de kolaycılığa kaçmak olur. Her raporun eleştirdiğimiz, katılmadığımız ve olumlu karşıladığımız yönleri var. Ancak bizim için raporların değerlendirilmesindeki temel ölçütlerden birisi, sürecin ihtiyaçlarını, gerekliliklerini ne düzeyde karşılayıp karşılamadığı; ne düzeyde bütünsel yaklaştıklarıdır.
Öne çıkan eğilimler
Buradan ele alındığında kimi genel çıktılardan bahsedebiliriz. Raporlarda iki ana eğilim öne çıkıyor; birinci eğilim "Kürtsüz demokrasi" eğilimidir, ikinci eğilim ise "Kürt kardeş ama eşit değil" eğilimidir. Kürt meselesine dair somut önerisi olmayan demokratikleşme çabaları sonuç vermeyeceği gibi Kürt halkını eşitlik hukukunun içine dâhil etmeyen anlayış bu meseleyi çözemeyecektir.
Yine bir diğer bağlam da şu olabilir raporların analizinde: Bir eğilim raporu "beka" üzerinden inşa ederken, bir başka eğilim ise pratikte sürece mesafeli ve dokunmayan "demokratikleşme" bağlamında karakter kazandırıyor. Kürt meselesini "beka" politikalarının aracısı yapan anlayış ile meseleyle mesafeli ilişki kuran yaklaşımın dışında bir çözüm aklı devreye girmelidir.
Umut hakkı, MHP'nin raporunda
MHP'nin raporunda 'umut hakkı' başlığı var. Mahpusun ölünceye kadar mutlak bir biçimde hapishanede tutulmasının AİHM’in insanlık onuruyla bağdaşmaması (işkence) olarak değerlendirdiğinden de bahsedilmiş MHP raporunda. Yine aynı raporda 'terörle mücadele' ve 'infaz kanunu'ndaki kimi maddelerin yürürlükten kaldırılmasıyla umut hakkının uygulanmasının gündeme getirilebileceğinin vurgulanması, müzakereye açık bir politik yaklaşımın göstergesi olarak değerlendirilebilir.
"Amasız-fakatsız savunması önemli"
Hakeza bağlantılı olarak MHP raporunda "kararın öznesi olan kişiye bakılmaksızın" AİHM kararlarının hukukun üstünlüğü ilkesinin ve hukuk devleti olmanın bir gereği olarak yerine getirilmesi gerektiğinin vurgulanması önemsenmelidir. Çünkü AİHM 2014 yılında verdiği karar ile Sayın Öcalan’ın umut hakkından yararlandırılmamasını işkence yasağının ihlali olarak değerlendirmişti. Umut hakkı bağlamında da AİHM kararının yerine getirilmesi gerekiyor. MHP’nin AİHM kararlarına uyulmasını amasız-fakatsız raporunda savunması, buna açık olması, sürecin seyri açısından da kayda değer önemdedir.
Uzun süredir yasal adımların atılması gündemde ancak henüz atılmış somut bir adım görünmüyor. Sürecin atıl ilerlediğine dair eleştiriler de mevcut. Kanun teklifi aşamasında tüm partilerin ortaklaşabileceği başlıklar neler olabilir?
Partilerin ortaklaşabileceği başlıklar her bir partinin hazırladığı raporlar titizlikle incelendiğinde çıkacaktır. Burada önemli olan, "olmazları oldurma", "mümkün görünmeyeni mümkün hale getirme" yaklaşımıdır. Bunu sağlayabildiğimiz oranda ortaklaşacak çok başlık çıkacaktır.
Ortaklaşılabilecek başlıklar
Bizler de raporları bu gözle inceledik ve ana hatlarıyla şu başlıklarda ortaklaşabileceğimizi düşünüyoruz:
- Silahlı çatışmanın sonlandırılmasına (negatif barış) hizmet edecek bir yasanın çıkarılması. Bu yasanın adı, kapsamı, süresi, içeriği konularında farklı görüşler olsa da bir çerçeve yasada tüm partiler ortaklaşabilir.
- Kimi idari ve hukuki adımların atılmasında ortaklaşmak gayet mümkün görünüyor. Bu bağlamda Kayyım rejiminin tasfiyesi ve bu rejime cevaz vermeyecek kimi yasal değişikliklerin yapılması; AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarına uyularak haksız tutukluluklara ve eşitsiz uygulamalara son verilmesi; OHAL KHK’lerinin yarattığı mağduriyetlerin ortadan kaldırılması ve başka başlıklarda ortaklaşma olabilir.
- Terörle mücadele, İnfaz ve Ceza kanunlarında sürecin hem pratik hem de demokratikleşme ilkesi temelinde ayıklamalara, değişikliklere gidilmesi de bir başka ortaklık alanı olarak tarif edilebilir.
- Yine Kürtçe anadilinin öğrenimi ve anadilinde eğitim konusunun yasaların ve devletin tam güvencesine alınması ve bu konuda gerekli siyasi ve hukuki adımların atılması konusunda ortaklaşmanın sağlanabileceğini düşünüyoruz.
Şüphesiz bu başlıklar çoğaltılabilir, daha da somutlaştırılabilir. Nihayetinde ortaklaşılacak başlıkları, başta çatışmalı süreç olmak üzere bir daha benzeri sorunların yaşanmaması için siyasi ve hukuki gereklilikler çerçevesinde belirleyebiliriz.
Süreç başladığından bu yana iki yargı paketi de Meclis'ten geçti. Ayrı bir yasal düzenleme gündemde ama 11. Yargı paketinden de beklentiler vardı. Özellikle TMK'den geri adım ve infaz düzenlemelerinde eşitlik gibi... Son dönemin hukuk tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Meclis’teki yasa yapım süreçlerini, ‘demokratik bir sistemin tesisine hizmet etmesi ilkesi’ üzerinden ele alıyoruz. Sonuç itibariyle yasaların da bir ruhu var. Salt teknik, kuru bir yaklaşım içerisinde olamayız. Her yasa, kanuni düzenleme, sizin politik tahayüllerinizin de bir yansıması oluyor.
İçinde bulunduğumuz barış ve demokratik toplum sürecinin de bir ruhu ve siyasi-hukuki gereklilikleri var. Bu sürecin gerekliliklerinden birisi de çatışmasızlığın sağlanması hedefiyle sistemin karakterinden kaynaklı ortaya çıkan siyasal, ekonomik, kültürel eşitsizliklerinin ortadan kaldırılması çabalarının bir aradalılığıdır. Bu bir aradalık, birisi diğerisiz olmaz ilkesidir. Yani sürecin, silahlı çatışma zeminini ve benzeri zeminleri yaratan sistemsel eşitsizliklerin giderilmesi temelinde ele alınmasıdır.
"Barış isteyenlerin güveni önemli"
Bu nedenle Meclis’ten geçen her yasal düzenlemenin, adı ister yargı paketi olsun ister başka bir şey, mevcut sürecin ruhuyla, toplumun sürece dair beklentileriyle uyumlu olması gerekir. "Barış olsun" diyenlerin "barış sürecine güveniyorum" dedikleri bir noktaya gelebilmesi önemlidir. O nedenle bu tür yargı paketleri, sürece dair toplumsal güvenin, desteğin arttırılması perspektifiyle de içerik kazanmalıdır.
Meclis’te görüşülen kanunlar ve yargı paketleri, bu sürecin gerektirdiği güven tesisini, eşitlik duygusunu ve adalet ihtiyacını karşılamıyorsa burada iktidarın demokratikleşme perspektifinin zayıflığından ya da böyle bir niyeti olmadığından bahsedilebilir. Ki mevcut sürece karşı kimi toplumsal ve siyasal kesimlerden yükselen en temel itiraz başlıklarından birisi de budur.
Kaldı ki, infazda eşitlik ilkesini ihlal eden ve ayrımcılığı kurumsallaştıran uygulamalar için, sürece ilişkin kapsamlı bir yasal düzenlemenin beklenmesine de gerek yok. İnfazda eşitliği sağlayacak, ayrımcı uygulamaları giderecek ve siyasi saiklerle yaratılmış farklılıkları ortadan kaldıracak düzenlemeler, 11. Yargı Paketi'nde giderilebilirdi. Eleştirimiz bu bağlamda teknik değildir; Kürt meselesinin doğrudan bir sonucu olan siyasi mahpusluğu gözetmeyen yasal düzenlemeleredir; hukuk politikasında değişmeyen yaklaşıma ve yönsüzlüğedir.
(AB)






