Yola çıkmaya hazırlanan çocuk politikası dergisi Çember, çocuk hakları mücadelesinde yeni bir alan açmayı hedefliyor.
6 ayda bir okurla buluşacak derginin ekibi, uzun zamandır çocuk hakları alanında çalışan kişilerden oluşuyor.
"Her birimiz farklı alanlardan doğru buraya katkı sunmaya, bu mücadeleyi büyütmeye çalışıyoruz" diyen Hatice Göz bianet'in sorularını yanıtladı.
"Bütünlüklü bir çocuk politikasına ihtiyaç var"
Çember dergiden ve içeriğinden söz eder misiniz? Yola çıkmaya nasıl karar verdiniz?
Epeydir içinde olduğumuz bir yolda verdik bu kararı. Yoldaydık, ilerledikçe böyle bir fikir şekillenmeye başladı. Çocuk hakları alanında birlikte çalıştığımız hem politika üretme noktasında hem de pratik işler yapma konusunda yan yana olduğumuz bir ekiple başladık sürece.
Çocuk haklarına dair çalışırken, çok farklı ve parçalı pek çok yerden bilgiler, kaynaklar toparlamaya çalışıyorduk hep. Çocuklara dair nerede kimler neler yapmış, neler söylemiş, devamında ne olmuş, başka alanlarla bağlar kurulmuş mu, raporlar var mı... Tüm bu soruların yanıtlarını her seferinde başka yerlerden tekil tekil bulmak zorunda kalıyorduk.
Bütünlüklü bir çocuk politikası ihtiyacını gören, içinden geçtiğimiz zor zamanlarda çocuk hakları mücadelesinin giderek daha da önem kazandığını bilen, çocukların haklarını esas alan, ülkedeki diğer pek çok mücadele ile de bağlar kuran/kurmaya çalışan, hem çocukların güncel acil ihtiyaçlarının karşılanabilmesi ama hem de bunların çocukların yaşamda özneleşmesi noktasında ön açıcı olması için ufku genişleten, çocuklarla ilgili sorunların sınıfsal arka planını da gören ve buna göre politikalar üretmeyi önüne koyan ve aslında çocuk hakları mücadelesine katkı sunan, onu büyütme, güçlendirme dersi olan, buna kafa yoran herkesin yan yana durabileceği bir zeminden bahsediyorum.
Çocuk politikasına dair çok fazla üretim var, birçok dergide, internet sitesinde, sempozyum ya da kitapta... Bianet Çocuk bölümü mesela, en fazla baktığımız mecralardan, yeri gelmişken emeğinize teşekkür edelim.
İyi ki de böyle. Biz de elimizden geldiğince buraya katkı sunuyoruz.
Bunların içinde, sanıyoruz, Türkiye'de bu bütünlükte çıkacak ilk çocuk politikası dergisi olacak Çember.
İşte böylece istiyoruz ki bu dergi çocuk hakları mücadelesinde yeni bir alan açsın, çemberin etrafında buluşalım ve mücadeleyi büyütelim.
7 ilde, onlarca mahallede binlerce çocuğa ulaşıyorlar
Çember dergi ekibi, uzun zamandır çocuk hakları alanında olan kişilerden oluşuyor. Nasıl bir ekip? Yazarlar kimler? Hangi alanlardan isimlerden oluşuyor?
Her Yer Çocuk adında, yaklaşık 6 yıldır yazları çocuklarla etkinlikler, atölyeler, şenlikler düzenleyen bir ekibimiz var. Türkiye genelinde çocuk hakları alanında olup da atölye yürütücülüğü yapan, üniversiteli olup da bu atölyelerde gönüllü yer alan, bir şekilde işin ucundan tutan yüzlerce kişilik bir ağ bu.
7 ilde, onlarca mahallede binlerce çocuğa ulaşılıyor her yaz: Buralarda hak temelli, çocukların potansiyellerine katkıda bulunup özneleşmelerine yardımcı olabilecek içeriklerde işler yapılıyor. Mesela bu yıl "barış" temasını seçtik ve atölyelerin hepsinin içinden geçmesini sağladık...
Buralarda çocukların katılımını gözetmenin yanında ebeveynlerden mahalle muhtarına herkesle de çocuk hakları noktasından iletişim kurup yerelde böyle bir bakışı geliştirmeye çalışıyoruz. Başladığımızdan beri öğreniyoruz, zenginleşiyoruz, büyüyoruz. Şimdi artık çoğu yerde çocuklar bizzat kendileri bu işleri yapıyor, mekanizmalara dahil oluyorlar.
Dergi ekibinde henüz çocuklar yok
İşte Çember'in arkasında böyle bir bakış ve pratik var. Ekibimizdeki hemen herkes bu pratiğin içinden geçmenin yanında, çocuk hakları alanına dair yazılar üretip, yetişkinlerden ebeveynlere kadar pek çok alanda kişilere atölyeler veren kişilerden oluşuyor. Her birimiz farklı disiplinlerde aldığımız eğitimler ve yaptığımız çalışmaları burada birleştirmeye, derinleştirmeye çalışıyoruz.
Aramızda öğretmen de var psikolog da öğrenci de var mimar da. Ortaklaştığımız yer çocuk politikası.
İlk sayımız için hem bu alanlardan, dergimizin içinden isimler yazacaklar hem de çocuk hakları alanında uzun yıllardır mücadele eden dostlarımız. KHK ile kapatılan Gündem Çocuk'tan Emrah Kırımsoy'un da bir yazısı olacak mesela Ezgi Koman'ın da. Ve daha pek çok isim.
Aramızda, en azından dergi ekibinde henüz çocuklar yok. Bunun eksikliğini hissediyoruz... Bunu başarmanın yolunu, yöntemini de ayrıca tartışıyoruz.
"Çocuklar türlü biçimlerde görünmezleşiyorlar"
20 Kasım Çocuk Hakları Günü'nün bu yıl 32. yılıydı. Türkiye çocuk hakları alanında en çok nerelerde eksik kalıyor sizce?
Bu cevaplaması epey zor, ağırlığı cevabın içinde bir soru. Çünkü maalesef Türkiye çocuklar için neredeyse bir cehennem...
Gün geçmiyor ki bir çocuğun istismara uğratıldığını, ihmal edildiğini, çalışırken öldüğünü, evlendirildiğini, çatışma ortamından etkilendiğini, yoksulluk nedeniyle çeşitli hak ihlallerine maruz kaldığını duymayalım.
Çocuklar münferit hallerde ihmal ya da istismara uğratılmıyorlar; onlar pek çok farklı egemenliğin çıkarının korunduğu bir sistemde, sadece çocuk oldukları için bunları yaşıyorlar.
Bir bütün olarak sistemin ve egemenlik ilişkilerinin korunduğu yerlerde, çocuklar türlü biçimlerde görünmezleşiyor, hak ihlaline uğruyor.
Hak ihlalleri hemen her alanda oldukça yaygın ama güncel olarak öne çıkan birkaç başlık var:
Çocuk yoksulluğu
Derinleşen yoksulluk çocukların yaşamını her koldan zorlaştırıyor. İhmal ve istismarın, hak ihlallerinin önünü açıp bunların yoğunlaşmasına zemin hazırlıyor. Ekonomik krizin, halkın büyük çoğunluğunu kırıp geçirdiği, pahalılık ve zamların günlük yaşamı giderek daha da zorlaştırdığı bir ortamda girdiğimiz kış koşullarında yoksulluğun acısını en çok çocuklar çekiyorlar.
Haneye giren gelir azaldıkça çocukların payı da azalıyor. Barınma, ısınma, beslenme, ulaşım gibi temel ihtiyaçlardaki fiyat artışları katlandıkça çocukların evdeki besini, okuldaki ihtiyaçları kısılıyor. Faturayı ödemek zorunda olan bir işçi ailesi, çocuğunun besin ihtiyaçlarından kısarak günü geçirmeye çalışıyor. Kirayı zor ödeyen bir ebeveyn, çocuğunu okula gönderirken çantasına ancak yarım simit koyabiliyor.
"Sosyal yardımlarla çözülebilecek bir sorun değil"
Çocuk yoksulluğundan söz etmişken, çocuk hakları alanında güncel bir konu, güvenilir gıdaya erişim ve bedava okul yemeği. Okulların açılmasıyla birlikte bu konu defalarca gündeme geldi, geliyor. Çocukların gıdaya erişimi ve çocuk yoksulluğu konusunda sahadan deneyimleriniz var mı?
Yoksulluk derinleştikçe daha ucuz gıdaya yöneliyor ebeveynler, daha ucuz da ülkemizde kalitesiz, sağlıksız hatta zehirli gıda anlamına geliyor. Zaten giderek yapaylaşan, kanserojen içerikli besinler yaygınlaşıyor, ancak belli bir sınıftan insan temiz, güvenli, sağlıklı gıdaya erişebiliyor. Geriye kalan milyonlar ne bulursa onu tüketmek zorunda, seçim şansı yok. Hele okul çağında çocuğu olan yoksul, işçi ailelerinin hiç yok.
Bizler de çocuklarla yan yana geldiğimiz yerlerde, mahallelerde evlerde bu konuya dair konuşuyor, somut politikalar üretmeye çalışıyoruz. Ebeveynler, okul idareleri, öğretmenler, mahalle muhtarları, esnaflar ortaklığında çözümler üretilebilir mi diye tartışıyoruz. Yapabildiğimiz yerler var yapamadığımız yerler var.
Ama olayı sosyal yardımlarla çözülebilecek bir sorun olarak görmediğimiz için çok boyutlu ele almaya çalışıyoruz, acil ihtiyaca çözüm de üretmeye çalışarak. Bunun da yolu mahallelerde dayanışma ağları, takas köşeleri, mahalle kumbaraları kurmakla ilerliyor genellikle.
"Çocuklar okul kantinindeki pahalılıktan yakınıyor"
Çevremizdeki ailelerde müthiş bir zorlanma, yetememe hali var. Yoksulluk ve pahalılık derinleştikçe çocukların ihtiyaçları daha da büyük bir kalem halinde ebeveynlerin sırtına biniyor. Bunun gerilimini, ruhsal ve yaşamsal baskısını hissediyorlar. Çoğu ebeveyn "çocuğum bir şey isteyecek" diye korkuyla yaşadığını söylüyor. Ya da evin faturası ile çocuğun okul ihtiyacı arasında devamlı bir öncelik sonralık ilişkisi kurmak zorunda kaldıklarını.
Bu çocukların da gündemi. Çocuklarla yaptığımız atölyelerde mutlaka konusu geçiyor pahalılığın, zamların, ekonominin... Çocuk kendisi çalışmıyorsa bile çalışan çok fazla çocuk olduğunu ama aslında öyle olmaması gerektiğini söylüyor mesela. Çoğu çocuk okuldaki kantinlerin pahalılığından yakınıyor.
"Çocuklar da savaşları, seçimleri deneyimliyor"
Çocuk hakları mücadelesi farklı pek çok alanı da kapsıyor. Çocuklarla ilgili konuların bu alanlardan azade olamayacağını belirtiyorsunuz. Bu konuyla ilgili neler söylemek istersiniz?
İşçi sınıfından kadınlara, doğa savunucularından Alevilere, LGBTİ+'lardan gençlere kadar pek çok alanda mücadeleler veriliyor, uzun yıllardır. Çocuk hakları mücadelesi ve maalesef çocuklar buranın çok dışında görülüyorlar. Oysa onlar da her şeyi, savaşları, seçimleri, yoksulluğu, işsizliği deneyimliyorlar.
O halde sınıfsız, sömürüsüz, sınırsız, barış ve demokrasi içerisinde bir ülke mücadelesinin içinde de yer alabilmeliler. İstedikleri kadar, kendilerine uygun biçimde. Haliyle çocuk hakları mücadelesini de bu alanlardan ayrı düşünemeyiz.
Elbette tüm alanların kendi özgünlükleri, talepleri, dinamiği, tarihi, yöntemi var; ama yan yana gelebileceğimiz ortak zeminler de fazlaca.
Mesela yoksulluktan kaynaklı okula aç giden çocuklarla ilgili bir şeyleri değiştirmek istiyorsak işçi sınıfı mücadelesiyle bağlar kurmamız gerekir. Bu tek başına çocuklarla ilgili değildir çünkü. Ya da kadın hareketiyle birlikte düşünelim. Bakım emeğinin toplumsallaştırılması, mahallelere kreşler açılması mücadelesi aynı zamanda doğrudan çocuklarla ve onların haklarıyla ilgili.
Bu röportaj vesilesiyle, derdimizi derdi bilen, benim de yapabileceğimiz bri şeyler vardır kesin diyenleri çembere davet edelim.
(AÖ)