Yerel seçimler yaklaşıyor, siyasi partilerin aday takvimleri açıklandı. Partiler seçim çalışmalarına, seçmenler ise bu çalışmaları tartışmaya başladı. Bu tartışmaların hiçbiri Türkiye tarihinin en yüksek katılımlı seçimlerinden biri olan 2023 Genel Seçimleri’nden azade değil.
Muhalefet kanadında çok sesli bir ortamda büyüyen seçim hazırlıkları, ilk turda alınan mağlubiyetin ardından durulmuş, ikinci turdaki mağlubiyetle ise toplumun nedeyse yarısı için büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştı.
Muhalefetteki ‘iyimser’ havanın alınan mağlubiyetle kaybolmasını, toplumdaki kutuplaşmayı ve yakın tarihteki genel seçimlerin ardından yerel seçimlerin nasıl bir atmosferde geçeceğini psikiyatrist, yazar Cemal Dindar ile konuştuk.
"Asıl yenilgi örgütsüzlük"
2023 Genel Seçimleri Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı olarak iki grup arasında geçti. Muhalefetin aldığı yenilgi muhalif tabana nasıl yansıdı?
Seçimlerin öfke gibi, düşmanlık gibi, nerede konumlandığınıza göre değişen tam bir iyiler ve kötüler kutuplaşması gibi ya da öncesi ve sonrası yokmuş da bir seçimle her şeyin değişeceğine dair büyük beklenti içine girmek gibi doruk duygu durumları eşliğinde yaşanması en büyük sorunlardan biri.
Hal böyle olunca ve toplumun neredeyse iki eşit parçaya bölündüğü koşullarda seçim sonunda da derin hayal kırıklıkları, çaresizlik hisleri, beyhudelik hali en azından bir yarı için kaçınılmazdı.
Apolitik kişilerin dahi seçim sürecinde aktif katıldığı hatta görev aldığı bir seçimin ardından gelen yenilgi toplumsal mücadelenin yenilgisi olarak yorumlanabilir mi?
Seçim anına yapışmış ve doruk duygu durumları ve aşk halinde politize olmanın bir anlamı var, o da Türkiye'nin siyasetsiz bir ülke oluşu. Siyasetin mafyöz kişiliklerde, ya da yeni moda deyimle fenomenlerde temsilini buluşu da bu siyasetsizliğin semptomu... Bu toplumsal muhalefet için bir yenilgi mi, ondan da emin değilim.
Asıl yenilgi örgütsüzlük ve lider yüceltmesi ile işleri yürütmenin tek seçenek olduğuna siyaset sahnesindeki hemen her grubun ikna olmasıydı. Yani yenilgi seçim öncesine ait.
Muhalefetin hala şu kişi olsaydı kazanırdı bu kişi oldu kaybetti düzlemini aşamamış olması 12 Eylül darbesinden beri topluma zerk edilen 'güçlü lider konsepti'nin bir türevi...
"Mülteci karşıtlığında da sınıfsal bir ayrım var"
Muhalefetin seçim dönemindeki ‘birleştirici’ dili, ilk turdaki mağlubiyetinin ardından yerini dezavantajlı grupları hedef gösteren bir dile bıraktı. Bu durum toplumda nasıl karşılık buldu?
Bir siyasetsizleştirme dinamiği de bu. 6 Şubat felaketi günlerinde de bu nefret söylemi ve eylemleri güçlü bir şekilde körüklenmişti. Toplumun da kolayına geliyor, "kötü bizden biri değil, dışarlıklı biri... o giderse her şey düzelecek" demek.
Oysa olup bitenleri açıklamakta bırakın mültecileri, AKP bile güçlü bir neden değildir, büyük bölümüyle Türkiye'nin AKP serüveni en az elli yıllık siyasi - ekonomik ve hatta sosyokültürel dinamiklerin bir sonucudur. Kendi cumhuriyet ve aydınlanma serüveninden bu kadar ürkmüş çok az devlet vardır herhalde...
Tüm bunlara soğuk savaş günlerinde kilit bir yerde bulunmamızla edinilen 'toplum mühendisliği' reflekslerini de ekleyelim.
Bu durum dezavantajlı grupların psikolojilerini ve siyasete bakışını nasıl etkiledi?
Türkiye'de mülteciler ve temsil ettikleri değerler panislamist siyasetlerin yapıtaşlarından biri. Toplumda yükselen mülteci karşıtlığı gerçekte siyaset sahnesindeki kutuplaşmanın başka bir düzleme ikame edilmesi. Orada da sınıfsal bir ayrım vardır. Varlıklı olanlar AKP merkezli siyasetin bir bileşeni olarak hissedip çok da etkilenmiyordur. Yoksul olanların ise bir belirsizlik içinde zorlandıkları kesin.
"Yerel yönetimler demokratik deneyim alanı haline geliyor"
Tüm bu sürecin toplum ruhsallığına olan etkisini düşünürsek yaklaşan yerel seçimlere dair neler söyleyebiliriz?
Yeni sağ, özellikle metropollerde daha önce yaşanan kayıpları telafi etmek istiyor. Özellikle İstanbul'da Ekrem Bey'in, iktidarın o dönem belki de ikinci adı olan Binali Bey'e karşı seçimi kazanması büyük bir örselenmeydi. Bunu onarmak istiyorlar. Ankara'da, İstanbul'da tekrar kayıp, gücün göreceliliğini, yasayla koşullu oluşunu tekrar cumhur ittifakına göstermiş olur, memleket için hayırlısı da bu. Merkez, keyfiliğe iyice yapıştıkça yerel yönetimlerin birer demokratik deneyim alanı haline gelmesi de umudu diriltebilir.
Yaklaşan yerel seçimlerin nasıl bir atmosferde gerçekleşeceğine dair İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci ile dün yapılan söyleşiyi buradan okuyabilirsiniz.
PROF. DR. PINAR UYAN SEMERCİ İLE SÖYLEŞİ
“Türkiye, siyasi kutuplaşmanın izlerini en güçlü görebileceğimiz ülkelerden biri"
(ZA/HA)