*Stelyo Berber, Laki Vingas ve Ömer Kantik.
AB Sivil Toplum Destek Programı kapsamında Despertar İzmir Pojesi - Cemaat Vakıflar Zivesi'nin ilk günü İzmir'de gerçekleşti.
İzmir Musevi Cemaati Vakfı ev sahipliğinde düzenlenen ve Yahudi, Rum, Ermeni ve Süryani cemaatleri temsilcilerinin katıldığı program üç gün sürecek.
Zirvenin amaçları arasında, Despertar İzmir projesini Türkiye'deki diğer cemaat vakıflarının temsilcileri ve kanaat önderleriyle paylaşmak ve cemaat vakıflarının sorunlarının ve ihtiyaçlarının tartışılması, görüş alışverişinde bulunulmasını kolaylaştırmak da var.
Üç günlük zirvenin ardından bir Desparter Grubu kurulacak ve 4 cemaatin temsilcisi Ankara'da yapılan çalışmaları anlatmak üzere temaslarda bulunacak.
İzmir'de 34 sinagogdan 13'ü bugüne kaldı
Ladino dilinde "uyanış" anlamına gelen "Despertar" çalışmaları kapsamında İzmir Musevi Cemaati bünyesinde yer alan kişi ve kurumların yerel, ulusal ve uluslararası sivil toplum çevrelerinde daha etkin ve katılımcı roller üstlenmesi hedefleniyor. Projenin amacı nüfusu giderek azalan ve yaş ortalaması yükselen İzmir Musevi Cemaati'ni başta İzmir yerelinde olmak üzere ulusal ve uluslararası alanda daha görünür hale getirmek. İzmir'de 34 sinagogdan 13'ü bugüne kaldı. 4,5 milyonluk İzmir'de Yahudi nüfusu bin, bin yüz kişi civarında. Nüfusun yarısından fazlası 50 yaşın üzerinde.
Programın ilk gününde "Gayrimenkuller ve Mazbut Vakıflar" başlıklı panel düzenlendi.
5737 Sayılı Vakıflar Kanunu uyarınca; Genel Müdürlükçe yönetilecek ve temsil edilecek vakıflar ile mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin yürürlük tarihinden önce kurulmuş ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilen vakıflara "Mazbut Vakıf" denilmektedir. (Kaynak: https://www.vgm.gov.tr/)
Yeniköy Panayia Rum Ortodoks Kilisesi ve Mektebi Vakfı Başkanı Laki Vingas'ın moderatörlüğünde düzenlenen panele Antakya Rum Ortodoks Kilisesi Başkanı Fadi Hurigil, Fener Aya Yorgi Kilisesi Vakfı Başkanı Stelyo Berber, Avukat Ömer Kantik ve İstanbul Süryani Kadim Meryemana Kilesi Vakfı Başkanı Sait Susin konuşmacı olarak katıldı.
"Ana amacımız kültürel mirasımızı korumak"
Panel öncesi İzmir Musevi Cemaati Başkanı Avram Sevinti kısa bir konuşma yaptı.
"'Despertar' kelimesinin üstünde durmak lazım. Ladino bir kelime... Bizim İspanya'dan buraya göç eden Yahudilerin lisanı. Franszca, Rumca ve Türkçe kelimeler de girmiş bu dile. Halen bizim yaşıtlarımız kullanıyor. "Uyanış" demek. Yönetim Kurulu olarak bu dönemde değişik bir tarzla genç ve profeyonel arkadaşlarımıza yer verdik bu programda. Bizi uyandırıyorlar. Bu kelime yerinde bir deyim oldu bu nedenle. Bu çalıştaya Ermeni, Rum, Süryani cemaatinden ve İzmir, İstanbul Yahudi cemaatinden arkadaşlar katılıyor.
*Avram Sevinti
"Ortak özellik azınlık olmamız. Azınlık olmanın getirdiği sorunlar var. Dört cemaatin hepsi yaşıyor bunu. Bu sorunlara bizim çözüm üretmemiz gerekiyor. Geçmiş deneyimlerden çok haberimiz olmuyor. Geçmişte yaşanan sorunlar nasıl çözüldü, burada birbirimize faydalı olacağını düşünüyoruz. Sivil toplum kuruluşları, merkezi ve yerel yönetimler iş birliklerimiz var. Ana amacımız kültürel mirasımızı koruyup bir sonraki nesillere aktarmak olacak.
"Ana problem şu; İzmir'de 20. yüzyıl başında 200 bin nüfus içinde 20 bin kişiydik. Menkul ve gayrimenkuller vardı. Birçoğu eski. Hastane, okul, hahambaşılık ofisi, sinagog. Bunlar tarihi eser olduğu için bakımı çok güç. Bu da bin yüz Yahudinin sırtına biniyor."
Sevinti daha sonra İzmir'de restore edilen sinagog ve farklı yapılarla ilgili bir sunum yaptı.
Vingas: Ruhsal bir yorgunluk var
Panelde Laki Vingas iki dönem Vakıflar Meclisi Temsilciliği yaptığını hatırltarak paneli şu sözlerle açtı:
"Cemaat vakıflarımızın Osmanlı'dan günümüze gelen bagajlarında çok yük var. Hem siyasi hem sosyal. Cemaat vakıflarımız çok ağır bir yükle yürümek zorunda kaldılar. Tüzel kişilik ve temsil sorunuyla karşı karşıya kaldılar yıllar içinde. Cumhuriyet dönemi süreciyle birlikte de toplumların azalmasından kaynaklı bazı sıkıntılar da oluştu.
"İzmir Vakfı yeni olsa bile bizim gibi eski vakıfçıların yorgunluğu var. Ruhsal bir yorgunluk var. Son yıllarda ciddi kazanımlar elde edildi. 2010 yıllarında inanılmaz ivme kazandı, reformlar oldu. 2013'ten sonra duraklama süreci yaşıyoruz. Cemaat vakıfları bazen öyle şeylerle karşılaşıyor ki geçmişten günümüze, 'acaba sakıncalı vakıflar mıyız' diyoruz.
"Medeni Kanun öncesi kurulan vakıflara mazbut vakıf deniyor. Yönetimleri Vakıflar Genel Müdürlükler tarafından yapılıyor. Yeniden yönetici tayin etme hakları yok. Cemaati, yöneticisi kalmamış ya da kendi misyonunu yapacak bir ortam kalmamış vakıflar var. Ama Rum, Ermeni cemaatleri gibi vakıfları neden mazbutaya alındı. 1980'lerin siyasi ortamıdan dolayı. Bu tüzel kişiliklerin yönetmesi gereken birçok gayrimenkulleri var. Ancak bunlar Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yönetiliyor."
Hurigil: 37 taşınmaz için başvurumuz onay almadı
Panele video ile katılan Fadi Hurigil ise şunları söyledi:
"Gayrimenkuller konusunda ciddi anlamda sıkıntılar yaşıyoruz. Antakya bölgesi ve civarındaki köylerde sıkıntılar mevcut. Hatay'ın 1939 yılında Türkiye Cumhuriyeti'ne bağlanmasından kaynaklı yaşanıyor bu sorunlar. Öncesinde Hatay Türkiye'ye bağlı olmadığı için bütün başvurular reddedildi. Kamu yararına taşınmnazlara el konulmuş. Başvurularımızda kilise ve vakıf isimleri örtüşmediği için, tüm kayıtlarda kilise ismi geçtiği için mazbutaya alınmış. Kilisenin içindeki mezarlık da dahil buna. 37 taşınmaz için başvuru tamamından onay alamadı bu nedenle."
Susin: Aileler köylerine döndüğünde arazilerini işgal edilmiş buldu
Panele video ile katılan Sait Susin ise şöyle konuştu:
"Özellikle Güneydoğu Anadolu'da kadastral çalışmalar sonucu Orman Müdürlüğüne ve hazineye geçmiş taşınmazlar var. Mor Gabriel Manastırında fıstık ağaçları ekili. Manastır taş toprak arazisi. Manastır alanı Orman Bakanlığı'nın mülkiyetinde görülüyor. Çalışmalarımız devam ediyor, Hazine'ye ait görülen yerler yakın zamanda verilecek.
"Öte yandan yurtdışına gitmiş ve mülkiyeti, tapusu şahıslarda olan yerler var. Aileler köylerine döndüğü zaman yerlerinin işgal edildiğini görüyorlar. Yerel yönetim ve kolluk kuvveterinin yardımcı olması lazım bu konuda. Tapusu olduğu halde işgal edilmiş pek çok yer var. Bu konuyla ilgili resmi kurumların desteği gerekiyor."
Av. Kantik: Mahkeme kanunu dar yorumluyor
Vakıflar Hukuku alanında çalışan avukat Ömer Kantik de "Bütün cemaatlerin ortak sorunu; 1936'dan sonraki yasal düzenlemeleri gerek idare gerekse de mahkemelerin kanunu dar yorumlamasından kaynaklanıyor. Olumsuz kararlar çıkıyor bu nedenle. Ama bunların aşılacağına inanıyoruz. Mazbut vakıflarla ilgili sorunların çözülmesi gerekiyor. Güvenlik nedeniyle ülkeyi terk edenler ve tekrar dönenlerle ilgili inisiyatifle çözülebilecek bir sorun bu" dedi.
Berber: 49 yıl sonraki mucize
Son olarak söz alan Stelyo Berber ise
"Rum, Yahudi, Ermeni... Aslında hepimizin ortak bir kader paylaştığımızı tekrar görmüş olduk. Burada konuşulanlardan anlıyorum. Tek cümleyle; bir dokun, bin ah işit misali konularımız, iç açıcı değil.
"Ben size Türkiye'nin en Batı noktası İmroz'dan söz etmek isterim. İstanbul'da doğdum ailem Adalı. Rumca yasaklandığı için 1964'te okullarımız kapatıldı. İmroz'da iki yıldır yaşıyorum ve müzik öğretmenliği yapıyorum. 7-8 yıldır İmroz'da küçük bir mucize yaşıyoruz. Okulların 49 yıl sonra yeniden açılmasından yaşıyoruz bu mucizeyi. 2013'te Patrik'in de doğduğu Zeytinli Köyünde 4 öğrenci ile faaliyete geçti. Bu kolay bir aşama değil. Doğal hakkımız olan anadilimizi öğrenme 2013'te gerçekleşti. Hepimiz aynı coğrafyada, sıkıntılı, aynı psikolojinin mağduruyuz. El ele verince daha güçlüyüz. Rum cemaatinin İmroz cemaatiyle birlikte adım atmasıyla oldu bu gelişme.
"Şu anda Gökçeada'da 7 cemaat vakfı, Bozcaada'da ise 1 cemaat vakfı var. Topla 8 vakıftan, ikisi mazbut. Bazı taşınmazların mahkemeleri sürmekte. 64'te okulların kapatılmasıyla Rumlar gitmek zorunda kaldı. Bu arada Ada'daki arazilerimizin büyük bir kısmı istimlak edildi. Kaleköy'e giderken büyük bir ova vardır, oranın külliyatı istimlak edilen bir bölge. Herkesin bir bağı, bahçesi, zeytin ağacı vardı, bugün artık yok.
"600'den fazla Rum yaşıyor İmroz'da"
Ada'nın nüfusu hakkında da bilgi veren Berber sözlerini şöyle noktaladı:
"Ada'nın nüfusu on bin Türk, 200 Rumdu. Okulların açılmasıyla birlikte 4 öğrenciyle başlayan ana, ilk, orta, lise derecelerindeki okullarımız şimdi toplamda 57 öğrenciyle faaliyet gösteriyor. Okulların açılışı İmroz'da tekrar var olmamızın başlangıcı oldu. Şu an 600'den fazla Rum yaşıyor Ada'da."
(AÖ)