Sabah Gazetesi Ekler Yazı İşleri Müdürü Murat Çelikkan ve gazeteci Süleyman Arıoğlu devrimci kadınlara yönelik cinsiyetçi, ırkçı, hakaret ve aşağılamalarla dolu bir yazı kaleme alan Engin Ardıç'a yönelik bir yaptırım uygulanması gerektiğinde hemfikir.
Çelikkan, "Kimse köşesi var diye ırkçılık, ayrımcılık, homofobi, mizojini yapmamalı. Yaparsa ya protesto edilmeli ya da artık yazdırılmamalı" diyor.
Ardıç'ın dünkü Sabah gazetesinde yayımlanan yazısını "nefret söylemine dört dörtlük bir örnek" olarak niteleyen Arıoğlu ise, Soner Yalçın'ın tutuklanmasını nefret suçu kapsamında değerlendirenlerin, Ardıç'ın yazısına nasıl tavır alacağını merak ediyor.
Çelikkan: Ya protesto edilmeli ya yazdırılmamalı
Bazı köşe yazarları gazeteci kökenli olsa da köşe yazarları gazeteci sayılamaz ve dolayısıyla onlar için oluşmuş bir "basın meslek etiğinden" söz etmek doğru olmaz. Ancak bir başka etik var: Kimse köşesi var diye ırkçılık, ayrımcılık, homofobi, mizojini yapmamalı. Yaparsa ya protesto edilmeli ya da artık yazdırılmamalı.
Türkiye'de özellikle ana akım medyada konuşlanmış bazı yazarlar, tabu kırmak adına iktidar sahibi olmayan kesimlere saldırmayı, "ilgi çekmek" diye kabul ediyor. Bu yazarların hedefi bazen Kürtler, bazen solcular, kadınlar, eşcinseller olabiliyor. Bunun örneklerini yakın geçmişte de yaşadık.
Bu yazı için somut olarak söylenebilecek şey, en hafif tabiriyle, Engin Ardıç'ın ırkçılık ve kadın düşmanlığı yaptığıdır. Bu konuda meslek ilkeleri çerçevesinde neler yapılması gerektiği ise gazete yönetiminin inisiyatifindedir. Bugüne kadar karşılaştığımız tek yaptırım karşı - eleştiri yazıları yazmak oldu. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin basın ahlak ilkeleri doğrultusunda bir yaptırım uyguladığını ise hiç görmedim.
Arıoğlu: Galiba öpülerek liberal olunca böyle oluyor
Ardıç'ın yazısı, "nefret söylemi"ne dört dörtlük bir örnek. Kadınlar üzerinden sola saldırmak ister bir hali var diyeceğim ama aslında tam tersini yapmış; sol üzerinden kadınlara saldırmış daha çok. Yazısında açık hakaret ve aşağılamalar var.
Ardıç, eleştiride bulunduğunu ileri sürdüğü yazısında kadını idrakten yoksun gören, bir kadın tarafından protestoya tahammül edemeyen ve bildiği bütün küfürleri avaz avaz bağıran birisi görünümünde. Yazıda eleştiri yok; zaman zaman köşelerden dışarıya taşan, Türk basınında yerleşik maço kültürünün, sol düşmanlığının, cinsiyetçiliğin bir tekrarı var.
Ardıç, yazıda Fransa'da 68'in yarattığı cinsel özgürlüğe değinmiş ama öykündüğü örnekten nasibini hiç almamış. Solcu kadınların değil ama Engin Ardıç'ın, erkek egemen dilin, feodal ahlakın en yoz biçimini sergilediği bu yazıda çok açık görülüyor.
Soner Yalçın'ın tutuklanmasını nefret suçu kapsamında değerlendirenlerin, Ardıç'ın yazısına nasıl tavır alacağını merak ediyorum. Emre Aköz'e yumurta atılması doğru olmayabilir, çünkü bir gazeteci. Ama bu eylemi "faşizm" olarak değerlendirmek ya da "faşizme hizmet olarak" ele almak da tuhaf bir yaklaşım.
Bir de Ardıç'tan "öpülerek liberal olunduğunu" öğreniyoruz. Bizde her aykırılığı darbecilikle suçlayan, tahammülsüz, saldırgan bir liberal tip var. Sanırım "öpülerek liberal olunca" böyle olunuyor.
Sabah Gazetesi Ombudsmanı Yavuz Baydar'ın görüşüne "ilke olarak köşe yazılarının içerikleriyle ilgili görüş bildirmediğinden", Sabah Gazetesi Yayın Koordinatörü Şule Talu'nun görüşüne ise telefon ve maillerimize yanıt alamadığımızdan haberimizde yer veremedik. (BB)