Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Özgür Gündem gazetesiyle dayanışmak amacıyla bir günlük “Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği” kampanyasına katılan ve bu nedenle yargılanan Celalettin Can, "örgüt propagandası yapmak” suçlamasıyla 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Can, cezanın kesinleşmesi üzerine sağlık sorunlarına rağmen 1 Eylül'de cezaevine girdi.
Can: "Cezaevi yönetimi bizleri ikinci kez yargılıyor"
Mezopotamya Ajansı'na cezaevi koşulları ve infaz uygulamalarıyla ilgili gerçekleri açıklayan Can, hapiste tutulmanın doğrudan doğruya Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla bağlantılandırıldığını söyledi. Cezaevindeki işleyiş ve tutukluların geleceğinin bu kurulun kararlarıyla şekillendiğini belirten Can, koşulları değerlendirdi.
"Kurul içerisinde yer alan kişilerin bizimle ne ilgisi var? En çarpıcı olanı bir teknisyen mesela. Bizim hakkımızda nasıl bir karar verebilir? Bir teknisyenin ben ve benim gibi insanlar hakkında karar vermesini anlamak mümkün değil. Yargıtay kararlarını, kanunları, yasaları, mahkeme kararlarını bu insanlar uygulamıyor. Denetimli serbestlikle ilgili koşullar uygunken bu insanlar keyfi olarak uygulamayabiliyor. Mahkemeler bizleri zaten hukuksuzca yargılıyor. İnfaz gerçekleştikten sonra cezaevleri de hukuk dışı yöntemlerle bizi ikinci kez yargılıyor.”
Denetimli Serbestlik için üstü örtük pazarlık
Cezaevine konulmasından sonra yönetimin kendisiyle birçok kez görüşme gerçekleştirdiğini ve hapiste tutulmasının pazarlık konusu haline dönüştürüldüğünü aktaran Can, "Üstü örtük pazarlıkçı bir çıkış modeli önüme konularak, ‘Bizim iyi niyetimize güven, kısa bir süre için bağımsız koğuşa geç, orada kal. Denetimli serbestlik hakkı uygulansın, yoksa cezaevinde kalacaksın’ anlamında cümlelerle karşılaştım” dedi.
Siyasilere yönelik "özel bir konsept" oluşturulduğunu değerlendiren Can, "Özellikle PKK davasından yargılanan siyasi hükümlüleri ayrıştırmak için ‘taraflı-tarafsız’ adı altında bir koğuş sistemi inşa edil[diğini]" söylüyor.
78'liler Girişimi Sözcüsü, "Denetimli serbestlik" üzerinden bir tercih dayatıl[dığını]" söylüyor. "Devlete karşı iyi niyet testinden geçmenin yolu ‘tarafsız (bağımsız)' koğuşa gitmekten geçiyor. ‘İyi niyet’ imajı ile dışarı çıkma özlemi işlenerek, siyasi hükümlülerin ‘tarafsız’ koğuşa geçmeleri sağlanmaya çalışılıyor."
Can kendisinin "‘taraflı’ koğuşa gitme[sinin] bu bakımdan da sıkıntı kaynağı oldu[ğunu] anlatıyor. "Ayrıştırma siyasetinin Kurdî davalardan yargılananlara uygulanmasının sonuçları da var: Kürtleri kendi içinde ayrıştırma, ağırlıklı [olarak] da Kürtleri ayrıştırmaya yöne[len] bir Kürt-Türk ayrımını beraberinde getiriyor.”
"Çok ciddi izolasyon"
Can, geçmişte yaklaşık 20 yıl cezaevinde kaldığına işaret ederek, şu anki cezaevi koşullarının çok daha ağır olduğunu dile getiriyor. Hak ihlallerinin çok arttığına dikkati çeken Can, bir tecrit sisteminin uygulandığını kaydediyor:
"Uzun yıllar cezaevinde kaldığım dönemlerde ağır işkenceler yaparlardı, ağır şiddet olurdu, direnirdik. İşkence görürdük ama kazanımlar da elde ederdik. Şimdi artık burada yöntem çok farklı. Çok ciddi bir izolasyon var. Bu da cezaevindeki baskının yeni görünümü." diyor.
Yaşam hakkı tehdit altında
Can infaz uygulamasının keyfiliğine örnek veriyor: "Mesela her dilekçenizi alırlar, her talebinizi alırlar ama cevaplar ne zaman gelir asla belli olmaz. Başka koğuşlardan, cezaevinin geri kalanından haberiniz olmaz. İzolasyon çok boyutlu, diğer bir deyişle yüksek tecrit sistemi uygulanıyor. Özellikle hasta tutuklular açısından bu uygulamalar çok ağır. Yaşam hakları tehdit altında.”
Tedavi yetersiz
Cezaevi koşullarının özellikle hasta siyasileri olumsuz etkilediğini belirten Can, kendisinin de kısa süre önce geçirdiği rahatsızlıktan dolayı hastaneye kaldırıldığını anımsattı. Can, bu süreçte yaşadığı ihlalleri şöyle anlattı:
"Uyku apnesinin de tetiklediğini düşündüğüm bir rahatsızlık yaşadım. Kolumda başlayan ağrılar, uyuşmayla birlikte kalbime vurarak ayakta kalmamı dahi zorlaştırdı. Öncesinde ara sıra olan bu ağrılar, şimdilerde sıklaştı. Bu rahatsızlığım öncesinde sarsıntıyla sırt üstü yere düştüm. Geç vakit olduğu için hastaneye gitmek istemedim. Çünkü yeterli, ciddi bir tedavi yapılmıyor. Ağrı kesici benzeri ilaçlarla durumun idare edilmesi yoluna gidiliyor. Bu rahatsızlıklarda tam teşekküllü hastanede tedavilerimin yapılması gerekiyor. Adli tıpa gidişimin üzerinden bir ay geçmesine rağmen cezaevi müdürü, raporu sorduğumda 'gelmedi' diye yanıt vermekle yetiniyor."
Dayanışma çok önemli
Tüm olumsuz koşullara karşın siyasilerle beraber üretmek ve mücadele etmekten vazgeçmediklerini vurgulayan Can, bu anlamda dışarıdan gelecek dayanışmanın çok önemli olduğunun altını çizdi:
"Cezaevinde ne kadar kalırım bilemiyorum, burada olmamız mücadelenin ertelenmesi anlamına gelmiyor. Bazı zamanlar cezaevi koşulları kendimizi yenilememizi sağlayabilir diye düşünüyorum. Yaşanılan zamanın ruhu bambaşka buralarda.
"Özgürlük çok kıymetli, bunu farklılıkların pozitif birleştiriciliğinde görüyoruz. Dışarının dayanışması da çok önemli. Buralarda bir dosta mektup yazmak, dışarı hayatla bağlarını kurmak bir beklenti. Dışarı hayatın yoğunluğu yadsınamaz olsa da küçük zamanları ayırabilmek güç katıyor buradaki yaşamlara.”
(AEK)