Engin Çeber'i işkencede öldürenlerin yeniden yargılanmasına bugün başlandı.
Çeber ailesinin avukatları, davanın uzatılmaya çalışılarak sanıkların kurtarılmak istendiğini düşünüyor, çünkü dört tutuklu sanığın, beş yıllık tutukluluk süresinin dolmasına bir yıl kaldı ve hüküm giymezlerse hepsi serbest kalacak...
Ayrıca, tutuksuz yargılanan 41 sanığın aldığı cezalar da dava uzadığı takdirde zamanaşımına uğrayacak.
60 sanıkla başlayan davada, tutuklu yargılanan dört kişi müebbet hapis, 41 sanık da 7,5 yıla kadar ceza almıştı. Ancak dava Yargıtay'dan imza eksikliği, bir ismin yanlış yazılması ve "sanıkların aynı avukatlarca savunulması" gerekçeleriyle dönmüştü.
Çeber'in 10 Ekim 2008'de öldürülmesiyle ilgili açılan dava, 1 Haziran 2010'da karara bağlandı, ancak 28 Eylül 2011'de Yargıtay 8. Ceza Dairesi kararı bozdu. İlk duruşma, karardan 16 ay sonraya verildi.
Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde tekrar görülmeye başlanan davanın bugünkü ilk duruşması öncesinde açıklama yapan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi'nden avukatlar, "İşkencenin cezasız kalmaması gerektiğini" söyledi.
"Yasalar kamu görevlileri yararına olunca hatırlanıyor"
Bakırköy Adliyesi 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde bugün görülen duruşma, Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin bozma kararının okunmasıyla başladı.
Yargıtay, 28 Eylül 2011'de verdiği bozma kararını, davada üçüncü taraf olan Çeber'in ablasının isminin mahkeme kararına yanlış yazılması, karar tarihinin 1 Haziran 2010 yerine 3 Haziran yazılması ve "menfaatleri çakışabilecek sanıkların aynı avukatlarca savunulması" olarak gerekçelendirmişti.
Mahkeme heyeti başkanı Recep Karaman, bugünkü duruşmada, Çeber'in kız kardeşi Şerife Çeber'in ismini "Şerife Tekin" olarak telaffuz edince, Çeber'in avukatları tepki göstererek, kararın zaten bir isim nedeniyle tehlikeye girdiğini söyledi ve "Bu kez de yanlış yazılmasın" dedi.
Dördü tutuklu 45 sanığın yargılandığı davada, Avukat Taylan Tanay, "menfaati zıt sanıkların aynı avukatlarca temsil edilmesiyla ilgili, daha dava sürerken mahkemeye başvuru yaptıklarını, ancak mahkemenin 'sanıkların menfaatlerinin çelişmediği' yönünde karar verdiğini" belirtti.
Daha önce menfaatlerinin çakışmadığını söyleyen sanıklar, bu kez Yargıtay kararıyla ilgili fikirleri sorulduğunda ifadelerini değiştirerek Yargıtay kararına uyulması taleplerini dile getirdi.
Yargıtay'ın uluslararası sözleşmelere dayanarak bu kararı verdiğini hatırlatan Tanay, "Sadece kamu görevlileri lehine olduğunda bu sözleşmeler hatırlanıyor" dedi.
Menfaat çatışması bir var bir yok
Çeber ailesinin avukatları, sanıkların beyanlarını değiştirmesi karşısında, bunun davayı uzatarak zamanaşımına uğramasına hizmet edeceğini söyledi.
"Ergenekon, OdaTV davaları olması gerektiği gibi kesintisiz duruşmalar halinde sürüyor" diyen avukatlar, bu davanın da öyle görülmesini talep etti.
Ayrıca, dava sonucunun açıklanmasının ardından dosyayla ilgili yedi ay hiçbir işlem yapılmadığına ve Yargıtay'a gönderilmediğine, Yargıtay kararının ardından da yine dört ay duruşma tarihinin belirlenmediğine dikkat çeken avukatlar, "Basit bir usul yanlışlığının belirlenmesi 16 ay sürdü" dedi.
Uluslararası Af Örgütü'nden Andrew Gardner ile Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Erol Ekici'nin de izlediği duruşma, Yargıtay kararına uyulup uyulmayacağının karar verilmesi için 19 Mart'a bırakıldı ve sanıkların tutukluluğunun devamına karar verildi.
Duruşmanın ardından açıklama yapan Çeber ailesi avukatları, müebbet hapis cezası almış olan ve tutuklu yargılanan dört sanığın, eğer karar çıkmazsa yasa gereği bir yıl sonra tahliye edileceğini, diğer sanıkların aldıkları cezaların da zamanaşımına uğrayabileceğini açıkladı ve herkesi davaya duyarlı olmaya davet etti.
İşkenceyle öldürülmüştü
Çeber, 28 Eylül 2008'de bir basın açıklamasına katıldığı ve Yürüyüş Dergisi dağıttığı için gözaltına alındı. İstinye Şehit Muhsin Bodur Polis Merkezi'nde ve Metris Cezaevi'nde 7 Ekim 2008'e kadar kesintisiz işkence gördü. Kaldırıldığı Şişli Etfal Hastanesi'nde 10 Ekim 2008'de hayatını kaybetti. işkenceyle öldürüldüğü, bilirkişi raporuyla kanıtlandı.
Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 39 gardiyan, üç cezaevi müdürü, 13 polis, dört asker ve bir doktor toplam 60 sanık hakkında dava açıldı. Metris Cezaevi İkinci Müdürü Fuat Karaosmanoğlu, infaz koruma memurları Selahattin Apaydın, Sami Ergazı ve Nihat Kızılkaya işkenceyle insan öldürmek suçundan 1 Haziran 2010'da müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
İşkence yapmak, kasten yaralama, görevi ihmal ve suçu bildirmemek suçlarından da gardiyan Yavuz Uzun ve Murat Çise 7.5 yıl, polis memurları Abdulmuttalip Bozyel ve Mehmet Pek 7.5 yıl, polis Aliye Uçak 2 yıl 6 ay ceza aldı. Cezaevi doktoru Yemliha Söylemez de sahte evrak tanzim etmekten 3 yıl 9 ay hapse mahkum edildi. Karar, 28 Eylül 2011'de Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nce bozuldu.
Bugün yapılan ilk duruşmada, mahkeme heyeti başkanı Recep Karaman, Yargıtay kararının değerlendirilmesi için duruşmayı 19 Mart'a bıraktı.
"Değeri" 36 bin 270 TL çıktı!
Çeber'in babası Ali Tekin, annesi Kamile Tekin ve kız kardeşi Şerife Çeber, İstanbul 6. İdare Mahkemesi'nde İçişleri ile Adalet bakanlıkları aleyhine "destekten yoksun kalma tazminatı" davası açtı. Aile, toplam 750 bin TL maddi ve manevi tazminat talep etti.
Habertürk'ün haberine göre, mahkemenin görevlendirdiği bilirkişi, tazminat talebiyle ilgili raporunu tamamladı. Raporda, Adalet Bakanlığı'nın "Çeber'in desteğinden yoksun kalmaları söz konusu değil, tazminat talebi zenginleşme sebebi olmamalı", İçişleri Bakanlığı'nın da "Dava reddedilmelidir" yönündeki görüşü yer aldı.
Bilirkişi raporunda, iki bakanlığın "tam kusurlu" kabul edilmesi halinde anne için 19 bin 359 TL, baba için 16 bin 911 TL olmak üzere, toplam 36 bin 270 TL maddi tazminat ödenmesi gerektiği ifade edildi. (AS)