"Kadının üretim sürecindeki sorunlarına çözüm bulmayı" hedefleyen kadın kurultayının açılış konuşmasını, bir erkek, KESK Genel Başkanı Sami Evren yaptı; Kadın Sekreteri Sevgi Göyçe de, Evren'in ardından söz aldı.
Kurultayın ilk günkü oturumlarında Uluslar arası Çalışma Örgütü Direktörü Gülay Aslantepe, Avrupa İşçi Sendikaları Konfederasyonu'ndan (ETUC) Fotini Sianou, İsveç İşçi Sendikaları Konfederasyonu'ndan (LO) Jenny Lindlend, İsveç Kamu Sendikaları Konfederasyonu'ndan (TCO) Jessica Mann, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu'ndan (Türk-İş) Kadın Dairesi Sorumlusu Şule Özkuzukıran, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Kadın Sekreteri Elif Akgül ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Yönetim Kurulu Üyesi Betül Uyar birer konuşma yaptılar.
Kurultaya, Türkiye'nin çeşitli illerindeki sendikalardan temsilcilerin yanı sıra uluslar arası sendikaların temsilcileri de ilgi gösterdi.
Evren: Kadın ve erkekler birlikte mücadele etmeli
KESK Genel Başkanı Evren, sendikalardaki kadınların faaliyetlerinin kadın sorunundan bağımsız düşünülemeyeceğini söyledi; KESK'in hem Avrupa hem de Türkiye'de kadın sorununa en duyarlı yaklaşan örgüt olduğunu savundu.
Kadınların hem sendikal hem de toplumsal mücadelede yer almaları gerektiğini söyleyen Evren, "Kadının siyasete katılımı, toplumun demokratikleşmesinde en önemli sorundur. Sendikalarda da erkek egemen kültürün değişip kadın bilincinin gelişmesi için kadın ve erkeğin birlikte mücadele etmesi gerekir" dedi.
Göyçe: Ortak bir kadın dili ve iradesi gerek
KESK Genel Sekreteri Sevgi Göyçe, kurultayın amaçlarını, "24 Ocak 1980 kararları ile gerçekleştirilen yapısal düzenlemelerin neden olduğu, kadının üretim sürecindeki sorunlara yanıt üretmek" ve "kadının sendikal mücadeleye katılmasının önündeki engelleri kaldırmak" olarak özetledi.
Kamu Personel Rejimi Reformu'nu eleştiren Göyçe, "İş güvencemizi ortadan kaldırmayı, esnek çalışmayı kurumsallaştırmayı hedefleyen Kamu Personel Rejimi Reformu'na karşı ortak bir kadın dili ve kadın iradesini açığa çıkarmalıyız" dedi.
Toplumsal Cinsiyet İnsani Gelişim Endeksi'ne göre, Türkiye'nin 71. sıradan 87. sıraya düştüğünü vurgulayan Göyçe, 15-49 yaş arasında, hiç örgün eğitim almamış kadınların oranının da yüzde 16.7 olduğuna dikkat çekti.
Göyçe, pek çok kamu kuruluşunun Kamu Personel Sınavlarını kazanmış kadınların yerine erkek personel istihdamını tercih ettiğine dikkat çekip bunu, "ayrımcılığın derinleşmesi" olarak nitelendirdi.
Kurultayın kadın ve sınıf mücadelesinin önünü açmasını dileyen Göyçe, "Eşit, demokratik bir Türkiye umudunun kurultayımızda yeşereceğini umuyorum" diye konuştu.
Göyçe sözlerini şöyle sürdürdü: "Kadınları ve kadın emeğini bir kenara iten; kadınların bedenlerini metalaştıran çarkın dişlilerine takılmış bir çakıl taşı olmalıyız. Kamu emekçisi kadınların hayatı değiştirebilme, sözünü örgütleyebilme iradesi vardır. Erkek egemen zihniyete karşı çarkı kadınlardan yana çevireceğiz."
Sianou: Türkiye'nin yeri AB'nin içi
ETUC'dan Fotini Sianou, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) üyelik sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
"Türkiye'nin yeri AB'nin içidir. Yunanistan ve Avrupa'daki sendikalar, Türkiye'deki sendikalarla dayanışma içinde. Kadınların oynayacağı rol çok önemli" diyen Sianou, üyelik sürecinin önündeki engellere de değindi: "Kamu sağlığı, işyeri güvencesi, toplumsal cinsiyet eşitsizliği."
Sianou, sözlerini şöyle sürdürdü:
* 1995'de, 4. Dünya Konferansı'nda bu sorunların çözümüne yönelik kararlar alındığı halde, ilerleme sağlanamadı.
* "Eşit işe eşit ücret" uygulamasını gerçekleştirebilmek, karar mekanizmalarında kadının konumunu güçlendirmek çok önemli.
* Sendikalarda, güç ve yetki dengesi bakımından, kadınların güçlenmesi gerekiyor. ETUC'da 10 koltuk kadınlara ait, bunun için mücadele ettik.
* Kadınlara yönelik ayrımcılıkla mücadele edebilmek için, iş ve aile hayatının düzenlenmesi, kadınların endişelerinin azaltılması, kadınların karar süreçlerine katılımının sağlanması gerekiyor.
* Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı kadın bilincinin oluşması için kaynaklar yaratılmalı, finans ve insan kaynakları artırılmalı.
Mann: Eşitlik mücadeleyle geliyor
TCO temsilcisi Jessica Mann ise, İsveç'te kadınların iş piyasasındaki oranlarının yüzde 30'dan yüzde 76'ya yükseldiğini, çalışma hayatında kadın - erkek eşitsizliğinin azaldığını söyledi.
"Cins ayrımcılığını yaşadık, ancak mücadele ederek bu durumu değiştirmeyi başardık" diyen Mann, şöyle konuştu:
* Her sendikada kadın-erkek oranı eşdeğer. Kadınların oranı parlamentoda yüzde 40, hükümette yüzde 50, belediyelerde yüzde 80'ler civarında. Kongrede, yüzde 40-60 arasında bir kadın temsili söz konusu.
* İsveç, dünyanın en ayrımcı pazarına sahip, kadınlar daha az ücretle çalışıyor. Mücadele ettik ve eşit işe eşit ücret kuralının yasalaşmasını sağladık.
* Konfederasyonumuz, iş güvenliği, yasal - düzenli iş, eşit işe eşit ücret hakkı için mücadele ediyor.
* Göçmen işçiler genellikle kısa süreli işlerde çalışmaya zorlanıyor; kadınlar da, tam gün çalışma gücüne sahip oldukları halde yarım gün çalışmak zorunda bırakılıyor. Çalışma saatlerinin insanın rengine, cinsine göre değişmemesi gerekiyor.
Aslantepe: Kadınlar için erkeklerin eğitilmesi gerek
ILO'dan Gülay Aslantepe ise, ILO hakkında bilgi verdikten sonra eşitlikçi ve koruyucu sözleşmeler hakkında bilgi verdi; çalışma konularını sıraladı:
"Eşit işe eşit ücret, istihdam politikalarında ayrımcılığın engellenmesi, kadınlar için daha çok, geniş ve nitelikli iş imkanları yaratılması, analığın korunması, kadın sorunlarına çözüm üretilebilmesi için erkeklerin eğitilmesi..."
Lindlend: Erkekler kadınlara yer açmalı
LO'dan Jenny Lindlend, ise temsilcisi olduğu örgütün faaliyetleri hakkında bilgi verdi:
* Çocuk bakımı, ev işlerinin kolaylaştırılması, her toplumsal konum ve statüden kadının eğitimi, eşit işe eşit ücret verilmesi için mücadele ediyoruz.
* Kadınlar için "yaşam boyu eğitim" yaygınlaşıyor. Böylece kadınlar hem çalışıp hem okuyabiliyorlar ve konumlarını tercihleri doğrultusunda değiştirebiliyorlar.
* Faaliyetlerimiz sonucunda gördük ki, kadınlar daha düşük gelir getirecek işleri tercih ederken, erkekler daha çok özel sektörü tercih ediyor. Erkeklerin de kadınlara daha fazla yer açması bekleniyor.
Özkuzukıran: Pozitif ayrımcılık gerekli ve önemli
Türk-İş Kadın Daire Sorumlusu Şule Özkuzukıran ise, sendikalarda erkeklerin ellerindeki yetki ve gücü kadınlarla paylaşmak istemediklerini; kadınların ise birbirleriyle dayanışmakta "tutucu" davrandıklarını söyledi. Özkuzukıran, şöyle konuştu:
* Erkekler, ellerindeki yetki ve gücü kadınlarla paylaşmak istemiyor. Kota ve kadınlar arasında dayanışma gerekli, erkekler değişik şekillerde birlikleriyle dayanışırken kadınlar bu konuda tutucu davranıyorlar.
* Sendikalarda kadınların yönetimlere seçilme oranı yüksekse bile, karar mekanizmalarında yer almaları zor. Bu da erkeklerin kendilerini karar alma organı, kadınları uygulayıcı olarak gördüklerini gösteriyor. Bu nedenle, pozitif ayrımcılığa yer verilmesi gerekli ve önemli. (BB/EÜ)