OdaTV davasından yargılanan ve 200'ü aşkın gündür Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan gazeteci Nedim Şener, iddianamenin ek klasörlerini irdelediği bir mektup yazdı. Şener, "Gazeteci meslektaşlarıma" diye başladığı mektubunda, "1,5 yıldır bekleyen telefon kayıtlarım neden OdaTV baskınından hemen önce tape edildi?" diye soruyor. Şener'in mektubu şöyle:
2009 Mayıs ayından 3 Mart 2011'e kadar kaydedilen telefon görüşmelerimi, meslektaşlarımın sabırla okumalarını öneririm.
Ocak 2009'da "Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları" kitabını yayınladıktan sonra ihmalleri ortaya çıkan ve aynı zamanda Ergenekon soruşturmasını yürüten polislerin Şubat ve Mart (2009) şikayetleriyle Nisan ayında 30 yıla varan hapis istemiyle dava açılmasının ardından 6 Mayıs 2009'da yine aynı polislere M.YILMAZ sahte ismiyle gönderilen bir e-posta ile dinlemeye alınan telefonlarım, bir muhabirin nasıl köşeye sıkıştırıldığını gösteriyor.
Bu konuşmaların sokağa düşmesinden gocunmuyorum, yalnızca benimle konuşanlar adına üzgünüm.
Hrant Dink'in kardeşi Orhan Dink, eski Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) milletvekili Azmi Ateş, gazeteciler, eski Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti, TMSF'den bürokratlar ve Enerji Bakanlığı avukatı adına üzgünüm.
Bu konuya tekrar döneceğim ama önce gazeteci olarak bir soru sormak istiyorum:
Benim telefonlarım 6 Mayıs 2009 tarihli bir ihbar ile 22 Mayıs 2009'dan itibaren dinlenmeye başladı. Dosyada 2009 sonuna kadar kaydedilen telefon dinlenmelerinden yalnızca biri, BBC'de belgesel çeken Julia Rook ile yaptığım görüşme deşifre edilerek yazıya döküldü. 2009 Mayıs ve Aralık döneminde yaptığım telefon konuşmalarından yalnızca 15 tanesi 2010 yılı Ocak ayında deşifre edilerek kağıda dökülmüş.
2009 yılına ait toplam 250 telefon görüşmesi ise 2011 yani bu yılın Ocak ayında deşifre edilmiş. Bunu, her görüşme dökümünün altındaki "Bu iletişim tespit tutanağı ********* tarihinde *** saat *** sahife olarak tarafınızdan tanzimle imza altına alınmıştır" notundan anlayabiliyoruz.
Madem benim (ve tabii Ahmet Şık'ın) tutuklanmanın 14 Şubat 2011'nde OdaTV'ye yapılan baskında bilgisayarda bulunan, "Hanefi", "Nedim", "Sabri Uzun" isimli word dokümanları sonucunda gerçekleşti, polis neden Ocak ayında bana ait 2009 yılı telefon görüşmelerini hem de sabahlara kadar varan çalışmayla deşifre etti? Sabahlara kadar diyorum çünkü kağıda döken polisler tarih yanında saatini de yazmışlar.
"Yoksa OdaTV operasyonu için son hazırlıkları yapanlar oradaki bilgisayarlarda neler çıkacağını biliyor muydu?" gibi bir soru aklıma geliyor. Belki de yersiz bir soru...
2009'da kayıt altına alınan telefon görüşmelerimin Ocak 2011'de tam da OdaTV baskınından önce kağıda dökülmesinin başka bir cevabı varsa elbette dinlemeye hazırım.
Başka siyasetçilerle de görüştüm
Şimdi gelelim görüştüğüm kişilere ve içeriklerine...
Öncelikle belirtmeliyim ki, görüşmenin yapıldığı tarihte Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili olan Kemal Kılıçdaroğlu'nun bahsettiği Eyüp'te yaşanan olayla ilgili haber yapılmadı. Kemal Bey mağdurların iletişim bilgilerini gönderdiğini söyleyip, erkek ve kadın muhabir gönderme önerisi yaptığında benim, "Hallederim" dediğim şey mağdurlarla görüşme konusudur. O görüşme de yapılmadı ve öyle bir haber yazılmadı.
Ayrıca benim telefon konuşmalarında, "üstad", "şef", "abi", "kardeş" gibi kelimeler kullanmam alışkanlıkla ilgilidir. Karşımdakiler ile kavga ederken bile bu tür kelimeler kullanırım, merak edenler Savcı Zekeriya Öz'e de sorabilirler. Tapeleri okuyun, gazeteci büyüklerime AKP'li Azmi Ateş'e, Milli İstihbarat Teşkilatı'ndan (MİT) Mehmet Eymür'e, Milliyetçi Hareket Partisi'nden (MHP) Oktay Vural'a, Sadettin Tantan'a, bürokratlara da bu tür hitaplarım olmuştur. Hatta Silivri'deki infaz koruma memurlarına, müdür ve müdür yardımcılarına bile bu tür hitaplarım oluyor. Alışkanlık işte.
Telefonda konuştuğum haber amaçlı görüştüğüm tek siyasetçi o tarihte CHP Grup Başkan Vekili olan Kemal Kılıçdaroğlu değildi. Nitekim telefon dinleme kayıtlarına girdiği için burada yazmamda sakınca yok.
Yolsuzluklar konusunda çok önemli çalışmalar yapmış olan Ateş'in de adı var, yine yolsuzluklar konusunda çalışan Vural, eski bakan Sadettin Tantan da bulunuyor. CHP'den Kart ve MHP'den Deniz Bölükbaşı ile görüşmeler de dosyada. Tebrik için beni arayan ve dertleşme içerikli bir görüşmeyle İlhan Kesici de dosyamda. CHP'den Gürsel Tekin ve Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu ile görüşmeler kayıt altına alınarak dosyaya konmuş tıpkı eski bakan Ufuk Söylemez ile yaptığım görüşme gibi.
En üzücü konulardan birisi de TMSF'de görev yapan ve Ahmet Ertürk başkanlığı döneminde hortumculardan 15-20 milyar dolar tahsilat yapan bürokratların isimlerinin de dosyada yer alması.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın çalışmalarıyla gurur duyduğu TMSF'cilerin Ergenekon gibi bir konuyla ilgisi olmadığı açık. Konuşmaların içeriği de soruşturmayla ilgili konular değil. Peki neden TMSF'cilerle konuşmalara yer verildi?
Öte yandan Libananco Davası'nda Enerji Bakanlığı'nın avukatlığını yapan Aydın Coşar ile haber amaçlı görüşmelere de dosyada yer verildi.
Enerji Bakanlığı'nın kazandığı bu davada Türkiye'yi 10,5 milyar dolar yükten kurtaran ve hükümetin üst düzeyi ile de yakın olan Coşar'ın benimle haber amaçlı konuşmasında ne gibi suç unsuru yer alıyor?
Coşar'ı hatırlayacaksınız, Başbakan'ın danışmanlarından Cüneyt Zapsu'nun ve Başbakan'ın "Kendisine kefilim" dediği Suudi işadamı Yasin El Kadı'nın da avukatıdır. Ama polis Coşar ile konuşmalarımızı da Ergenekon ile ilişkilendirmiş olmalı ki dosyaya koymuş.
Konuştuğum kişilerden Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti'nin telefon konuşması da Ergenekon dosyasına girdi. MİT'çi Mehmet Eymür ile yaptığım konuşma gibi...
New York Times ve BBC
Polisin dinleme yaptığı Mayıs 2009 ile sonraki altı ayda gazetecilerle çok sayıda görüşme yaptım. 2009 yılına ilişkin toplam 266 konuşmanın 80'i gazetecilerle. Burada en fazla konuşma "konuk" olarak katıldığım Arena programının yöneticisi Uğur Dündar ile gerçekleşmiş. Polis, Dündar ile aramızda geçen toplam 36 konuşmayı dosyaya koymuş.
Gazetecilerle o dönem konuşma sayısının fazla olmasının neden, yazdığım kitap nedeniyle aleyhime açılan davalarla ilgili olduğu gibi aldığım ödüller nedeniyle kutlamalar ve gündeme ilişkin konuşmalardan ibaret. Aşağıda isimlerini vereceğim meslektaşlarımızın, meslek büyüklerimizin Ergenekon dosyasıyla ne ilgisi olabilir?
"Umur Talu, Nail Güreli, Sedat Ergin, Haluk Şahin, Ahmet Hakan Coşkun, Celal Toprak, Yalçın Bayer, Yalçın Doğan, Sabetay Varol, Nurten Ertuğ, Musa Ağacık, Sayım Çınar, Ercan Arslan, Atilla Özsever, Sevilay Yükselir, Erdal Kılıç, Hikmet Çetinkaya, Belma Akçura, Toygun Atilla, Barış Yarkadaş, Utku Çakırözer, Ali Dağlar, Yavuz Baydar, Güngör Uras, Erol Önderoğlu, Atilla Dişbudak, Cüneyt Özdemir, İrfan Bozan, Emin Çölaşan, BBC'den Julia,
NewYork Times'ten Şebnem Arsu."
Gazeteciler listesindeki isimlerle birkaç kez görüşmüşüm, tüm dinleme kayıtlarına bakıldığında aynı örgüt davasından yargılanacağım ve kendisinden talimat aldığım iddia edilen Soner Yalçın ile bir kez haber içerikli görüşmem yer alıyor. Yine OdaTV'den Barış Terkoğlu'nun araması üzerine bir kez olan görüşmenin kaydı dosyada bulunuyor.
Herkesin başına gelebilir
Dinleme kayıtlarında hayli ilginç tapeler var. Televizyonlardan gelen talep üzerine özellikle Dink cinayeti konusunda canlı yayına telefonla bağlanmıştım. Bu televizyon kanalları arasında NTV, SkyTürk, Cem TV ve Hayat TV bulunuyor. Polisler bu kanallara telefonla yaptığım açıklamaları hem de canlı yayında milyonlarca izleyicisi olan televizyon kanallarındaki açıklamalar suç unsuruymuş gibi dosyaya koymuş.
Bu şu demek oluyor; "Biz sizin TV'lere yaptığınız açıklamaları bile takip ediyoruz." Asılsız e-mail bir isimsiz ihbar mektubunun ardından televizyon ve radyolardaki konuşmalarınız herkesin karşısına suç delili olarak çıkabilir.
Orhan Dink ile görüşmeler
Polis ve savcılık Hrant Dink'in kardeşi Orhan Dink ile yaptığım telefon görüşmelerini de dosyaya koymuş.
İddia olunan suç ile ilgisi olmamasına rağmen Orhan Dink ile kardeşinin öldürülmesi konusunda bilgi ve görüş, haber amaçlı görüşmeler suçmuş gibi gösterilmiş. Dinlerken de amirlerinin, bir cinayetin sorumluluğunu taşıdıklarını öğrenmişlerdir. (NŞ/AS)