Ortada işine yeniden kavuşmak için yeniden canlanmayı, büyümeyi bekleyen 3 milyona yakın işsiz var. Kentlerde eğitimli gençler arasında işsizlik yüzde 30 gibi dudak uçuklatıcı bir oranı bulmuş durumda. Hane gelirleri dolar bazında yüzde 25 düşmüş durumda. Herkesin canı burnunda!
Küçülmenin boyutları moral bozuyor
O nedenle, büyüme, canlanma, evet bir an önce? Ama nerede? Bunun için IMF icazetini dinlemeden kararlı bir tavır, bir plan gerek. Bir kere, ortada bir kıpırdanmanın, canlanmanın somut göstergeleri yok. Öyle onun bunun demeciyle, gözlemlerle ekonomik tahlil yapılmaz. Canlanma varsa, göstergeleri nerede?
Bir kere, 2001'in son çeyreğindeki küçülmenin boyutları, 2002 için de moral bozuyor.
2001'in ilk çeyreğindeki yüzde 3.1'lik küçülmenin ardından ikinci çeyrekteki küçülme oranı yüzde 12.1'i bulmuştu. Toparlanırız, denilen üçüncü çeyrekte de ekonomi yüzde 9 daraldı ve son çeyrekte toparlanma yerine bu kez yüzde 12.3'lük daralma yaşandı.
Son çeyreğe ilişkin ayrıntılar, 2002 için de endişe verici. Hatırlanacağı gibi, Kasım ve Aralık'ta KDV indirimine gidilerek piyasaya gaz verilmek istenmesine rağmen, ticaret sektöründe canlanma olmadı. Bu sektörde en dehşetli daralma yüzde 14.4 ile bu son çeyrekte yaşandı.
Sanayi ve tarımda da en kötü performanslar bu son çeyrekte görüldü. Özetle Türkiye, 2002'ye hızlanmış bir küçülme trendiyle girdi ve bir ay kadar sonra 2002'nin ilk çeyrek sonuçları açıklanınca yeni bir karamsarlık dalgası beraberinde gelecek. Geriye 2002 baharı kalıyor. Bakalım baharda canlanma olacak mı? Ama onun da göstergesini görmek gerekiyor.
Keşke öyle olsa illüzyonu
Deniliyor ki, tüketimde canlanma var. İyi ama eğer öyleyse bu, kendisini KDV tahsilatında göstermez mi? Ocak'ta 885 trilyon TL olan KDV tahsilatı, Şubat'ta yüzde 48 azalışla düşmüş 457 trilyona. Satışlar canlandıysa, niye KDV tahsilatına yansımadı?Demek ki, "wishfull thinking", yani "keşke öyle olsa!" illüzyonuna kaptırdı kendini bazıları.
Üretimde de göstergeler, canlanma müjdesi vermiyor. Geçen Şubat'ta yüzde 4.9 küçülen sanayi, bu yıl yüzde 4.5 daha küçülmüş. Kapasite kullanım oranlarında da bir gelişme yok. Hala kapasitelerin üçte biri kullanılamıyor.
Daha fazla küçülmeyi önleyen tek kalem ihracat. Ama ona da yakından bakıldığında ya da ihracatçılara kulak kabartıldığında yok pahasına ihracat yapıldığı, tam bir "yoksullaştıran ihracat"la ayakta kalınmaya çalışıldığı gerçeği ortaya çıkıyor.
Demek ki, soğukkanlı ve sağduyulu bakmayı becerip, göstergelerle konuşursak, henüz maalesef bir toparlanma belirtisi yok.
"Olsa" ile "bulsa" bir araya gelse?
Enflasyondaki düşmeyle birlikte Merkez Bankası faizlerinin düşürülmesinin Nisan'dan itibaren tüketime ve üretime ivme kazandıracağı görüşü için de bekleyelim görelim. Peki şu bankaların hali ne olacak? Batık krediler , İstanbul yaklaşımları, batıkları devralma şirketi falan, bunlar 6 aydır konuşuluyor da ne oluyor?
Kim toparlayacak bu ekonomiyi, nasıl toparlayacak?
Bu dağınıklık ve büyümemeye tek sevinen var. O da IMF. Onlar, ekonominin büyümeyerek, kaynak harcamamasını ve borçların tahsilatının böyle daha mümkün olduğunu görüyorlar, istedikleri ekonomik Darvinizmin, yani "çürükler"in ayıklanması, büyüklerce alınmasını, işgücü dahil her şeyin fiyatının düşmesinin, değersizleşmesinin, daralmayla mümkün olduğunu görüyorlar.
Dolayısıyla ekonomiyi büyütecek hiç bir çabaya da destek vermiyor, lafla gemi yürütmeye kalkanlarla da acayip dalga geçiyorlar. (MS/NU)