IPS İletişim Vakfı'nın düzenlediği Okuldan Haber Odasına (OHO) eğitiminin ikinci gününde Doç. Dr. İncilay Cangöz tarafından yönetilen "Hak Haberciliği Atölyesi" yapıldı.
Cangöz, hem yerel hem de uluslararası anlamda haklardan bahsedilebileceğini söyledi. Örgütlenme içinde bireyleri koruyan aynı zamanda bireylerin gelişimine katkı sağlayan haklar olduğunu ifade eden Cangöz, “Tüm dünyada insanlara tanınması gereken haklar var. Aslında insanlar bu haklara sahipler ama kiminin ki engelleniyor kimi de bu haklarını kullanabiliyor. Bir çoğrafyada meşru olan bir şey başka bir coğrafyada kabul edilmeyebilir. Örneğin bir yerde 16 yaşında evililik hak olarak görülebilirken diğerinde suç sayılabilir” dedi.
Siyasiler vs. insan hakları
İnsanların hakları ile yaşayamamasının gerçeğin o olduğu anlamına gelmeyeceğini dile getiren Cangöz, şöyle devam etti:
“Herkes insan haklarına sahiptir ve bunlara saygı gösterilmesi gerekir. Siyasiler bu hakları nasıl tanımlar. Örneğin terörist yakıştırması yaparlar. Berkin örneğinde olduğu gibi. ‘O da eyleme gitmişti şeklinde.’ Sanki eyleme gittiğinde bazı şeyleri hakediyormuş algısı yaratılır.
“Siyasiler kendisine muhalafet edenleri çok rahat terörist olarak niteler. Diğer taraftan insan hakları devletin arzu ettiğinde vereceği arzu etmediğinde vermeyeceği haklar değildir. Bu nedenle habercilik yaparken siyasi aktörlerin söylediklerine dikkatli yaklaşmak gerekir. İnsan hakları onların çizebileceği bir çerçeve içinde değildir.
Güçlü ve güçsüz ikilemi
“Toplumun ihmal edilen kesimleri/ gruptan medyaya erişim olanağına sahip değildir. Medyanın kamusal forumlarına erişim sorunlarını anlatamazlar. Medyada editöryal bağımsılzık son derece kırılgandır.
“Medya önemli bir güçtür ama bu güç ihmal edilenin yanında durduğu zaman siyasi grupları etkileyebilir. Ancak büyük sermaye grupların medya kurumları var. Bu kurumlar kamu kurumlarından ihaleler alırlar ve medya gücünü bu yönde kullanırlar.
“James Curran der ki ‘Medya bizzat kendisi için güçtür.’ Burdan kasıt kendi çıkarı için medya başkasının değil kendi gücünü kullanır.
“Hak” derken...
“Hak odaklı haberciliği nasıl yapacağız? Soma'dan önce kaçırılan çocuklar diye bir gündem maddemiz vardı. Olumladığım bir yönü var ki o da çatışma bölgesinde çocukların görünür olmasıdır. ‘Dağda çocuk elde silah’ diye Hürriyet’in bir haberi var. Bir gün öncesinde örgütün, ‘Kamplarda çocuklar var ama çatışmalara girmiyorlar’ diye açıklaması var. Haberde ise yüzü açık kaleşnikoflu çocuklar. UNİCEF'in çocukları afişe etmemek gibi etik kuralları vardır. Bunları göstermek önemli ve gerekli midir. Bir şeyi eleştriyorsun ama yaptığın haber ve kullandığın fotoğraf da başka bir hakkı eziyor.
Bir başka örnek, Habertürk’ün haberi, ‘Cesur annelere eziyet ettiler’ şeklinde. Başbakan söyledi diye evet haber olabilir ama bu şekilde vermek zorunda mısınız.
“Başka bir örnek de "Analar bu işi başaracak" Buradaki dil bütün misyonu kadınların üzerine yıkan bir dil. Adana'daki çocuk kaçırmada Aileden Sorumlu Bakan ‘Çocuklarınıza çığlık atmayı öğretin’ dedi. Bence bir bakanın ilk cümlesi bu olmamalıydı. Devletin bütün sorumluluğunu devreden bir dil olmamalıydı.” (ZY/EKN)