Hareketin Dönem Sözcüsü Arif Ali Cangı, siyanür liç yöntemiyle altın madeni işletmeciliği izni veren idari işlemlerin mahkeme kararıyla iptal edildiğini, kararın Danıştay'dan geçerek kesinleştiğini; işletmenin buna rağmen sürdürülmesinin Anayasa'ya aykırılığını vurguladı.
"Hukuk devleti olmanın 'olmazsa olmaz' koşulu, idarenin işlem ve eylemlerinin yargı tarafından denetlenmesi ve denetim sonunda verilen mahkeme kararlarının bağlayıcı olmasıdır" diyen Cangı, duyarlı kişi ve kurumlara, İzmir Valiliği'ne benzer dilekçeler göndermeleri çağrısı yaptı.
Dilekçede imzası bulunan sivil toplum kuruluşları, meslek birlikleri ve İzmir Barosu Çevre Komisyonu da, işletme faaliyetinin durdurulmasını ve bugüne kadar mahkeme kararlarını uygulamayan, gerekli izinler olmaksızın işletmenin faaliyetlerine göz yuman kamu görevlileri hakkında soruşturma başlatılmasını istediler.
Dilekçe örneği
100 imza ile İzmir Valiliği'ne sunulan dilekçe şöyle:
İZMİR VALİLİĞİNE
İZMİR
Konu: Bergama-Ovacık Altın ve Gümüş Madeni İşletmesi için başlatılan Açılma Ruhsatı verme işlemleri ile işletmenin faaliyetinin durdurulması ve sorumlular hakkında soruşturma açılması istemidir.
İzmir İli, Bergama İlçesi, Ovacık-Çamköy-Narlıca Köyleri yakınlarında bulunan, yasadışı olarak çalışan siyanür liç yöntemiyle altın ve gümüş madeni işletmeciliğine (Bergama-Ovacık Altın ve Gümüş Madeni İşletmesi) Gayri Sıhhi Müesseseler Yönetmeliğinin 12. ve devamı maddeleri uyarınca, açılma ruhsatı verilmesi için hazırlık çalışmalarına başlandığı öğrenmiş bulunuyoruz. Buna ilişkin olarak oluşturulan İnceleme Kurulu tarafından mahallinde inceleme yapılmıştır. Yapılan bu çalışmaların hiç birisi yasal değildir. Şöyle ki;
Söz konusu siyanür liç yöntemiyle altın madeni işletmeciliği izin veren idari işlemler, yargı denetiminden geçmiştir. Yargılama sonunda, iptal edilmiş ve iptal edilmektedir. Konuyla ilgili Çevre Bakanlığı'nın izni; Bergamalı 652 yurttaş tarafından, açılana dava sonunda, İzmir 1.İdare Mahkemesi'nin 15.10.19997 Tarih ve 1997/636-877 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Karar; Danıştay'ın denetiminden de geçerek kesinleşmiştir.
Kesinleşen bu mahkeme kararı ile artık bu konudaki tartışma bitmesi gerekmekteydi. Çünkü; Anayasanın 138/son maddesinde; "...yasama ve yürütme organları ile İdarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu, bu organların mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği..." kuralı yer almaktadır. 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası'nın 28. maddesinde de; "...Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare ve Vergi Mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idarenin, kararın tebliği tarihinden itibaren otuz gün içinde işlem tesis etmek ve eylemde bulunmak zorunda bulunduğu, aynı maddenin 4. fıkrasında, mahkeme kararların otuz gün içinde yerine getirmeyen kamu görevlisi hakkında, tazminat davası açılabileceği..." hükme bağlanmıştır. Ayrıca, Yargıtayın yerleşik içtihatlarına göre; ceza hukuku yönünden, yargı kararlarının gereklerini yerine getirmeyen kamu görevlilerinin eylemleri, keyfi davranma olarak nitelenerek, Türk Ceza Yasasının 228. maddesi kapsamında suç sayılmaktadır.
Bu yasal düzenlemelere karşın; Başbakanlık Müsteşarlığı'nın 05/04/2000 gün ve B.02.O.MÜS.0.13.00.00-263 No. Talimatına dayanılarak, söz konusu işletmeye, Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün 22.12.2000 gün ve 18847 Sayılı yazıları ile GSM Yönetmeliği'nin 11. maddesi gereğince 1 yıl süre ile deneme izni verilmiş, ve deneme çalışmalarına 16.04.2001 tarihinde başlanmıştır. Bu işlemin iptali için İzmir Barosu tarafından açılan davada İzmir 3.İdare Mahkemesi'nin 2001/401 Esas sayılı ve 10.01.2002 günlü kararıyla, yürütmeyi durdurma kararı verilmiştir. Bu yürütmeyi durdurma kararına, tebliğinden itibaren en geç 30 gün içinde (03.04.2002 tarihine kadar) uygulanması gerekirken, bu kez; Bakanlar Kurulu tarafından; "29/03/2002 tarih ve P.2002/4 sayılı Prensip Kararı" alınmış ve bu karara dayanılarak, mahkeme kararları yok sayılmıştır. Bu arada, deneme izni süresi 16.04.2002 tarihinde dolmuştur. Buna rağmen işletme, GSM Yönetmeliğine göre verilmiş bir izin olmadan faaliyetini sürdürmektedir.
Bilindiği gibi; Gayri Sıhhi Müesseseler Yönetmeliği'nin 12/3 maddesine göre; "... Deneme izni veya açılma ruhsatı belgesi olmayan birinci sınıf gayri sıhhi müesseseler faaliyete geçemez..." , 22. maddesine göre de; "...ruhsatsız olarak faaliyete geçen müesseseler kapatılır. Sorumluları hakkında gereken kanuni işlemler yapılır...Bu maddenin gereği mahallin en büyük mülki amirince yerine getirilir ve yapılan işlemler hakkında yetkili makama bilgi verilir..."
Öncelikle Gayri Sıhhi Müesseseler Yönetmeliği gereğince, hiçbir hukuksal dayanağı olmayan maden faaliyetinin durdurulması ve sorumluları hakkında gereken kanuni işlemin yapılması gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen Başbakanlık Müsteşarlığı'nın 05/04/2000 gün ve B.02.O.MÜS.0.13.00.00-263 No. Talimatına dayanılarak verilen maden işletmesi ile ilgili olarak; Normandy Madencilik A.Ş. adına verilen Maden ile ilgili izinlerin uzatılmasına ilişkin Orman Genel Müdürlüğü'nün işlemi de; İzmir 1.İdare Mahkemesi'nin 28.03.2003 gün ve 2001/239 E. 2003/429 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
Anayasa'nın 17/1. maddesine göre; ".. Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.." Anayasa'nın 56/2. maddesine göre; "...çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir..." Bu anayasal kurallar çerçevesinde, söz konusu işletmeye izin veren işlemler idari yargı tarafından denetlenmiş, "insan ve çevre sağlığı göz önüne alınarak çevrenin bozulması ile dolaylı olarak insan yaşamını etkileyeceği kesin olan siyanür liç yöntemi ile altın madeni işletilmesine izin verilmesi yolundaki işlemlerin kamu yararına uygun olmadığına" karar verilmiştir. Ne var ki bu mahkeme kararları hiçe sayılmış ve sayılmaya devam edilmektedir.
Çağımızda bir devletin siyasal meşruluğunun ilk koşulu Hukuk Devleti olmasıdır. Hukuk Devleti deyimi, yönetilenlere hukuk güvenliği sağlayan devlet düzenini anlatır. Anayasa Mahkemesi'nin 11.10.1963 tarihli 1963/124 Esas ve 1963/243 Karar sayılı kararında belirtildiği gibi; "...Hukuk devletinin temel unsuru, bütün devlet faaliyetlerinin hukuk kurallarına uygun olmasıdır...."
Yüzyıllardan beri çeşitli aşamalardan geçen ve bu güne ulaşan Hukuk Devleti'nin varlığı ve işlerliği, hukukun üstünlüğü anlayışının uygulamaya geçirilmesi, hukukun tüm devlet organlarının etkinliklerinde egemen kılınması ile olasıdır. Hukuk Devleti ilkesinin temel özelliği, devlet içinde tüm kamusal yaşamın ve idarenin yargı denetimine tabi tutulmasıdır. Bu amaçla Anayasa'nın 125/1. maddesinde "...idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır..." düzenlemesi getirilmiştir. Hukuk Devleti olmanın "olmazsa olmaz" koşulu, İDARENİN YAPMIŞ OLDUĞU İŞLEM VE EYLEMLERİN YARGI TARAFINDAN DENETLENMESİ VE BU DENETİM SONUNDA, VERİLEN MAHKEME KARARLARININ BAĞLAYICI OLMASIDIR.
Anayasasının Başlangıç Bölümünde ve 2.maddesinde kendisini "HUKUK DEVLETİ" olarak tanımlayan, Anayasasının diğer hükümlerinde ve yasalarında mahkeme kararlarının gecikmeksizin ve eksiksiz uygulanması kuralını koyan devletin; kendi idari kurumlarının ve kamu görevlilerinin kesinleşmiş mahkeme kararını zaman geçirmeksizin ve eksiksiz uygulaması gerekmektedir.
Bergama'da siyanür liçi yöntemiyle altın madeni işletmeciliğine izin veren idari işlemler yargı denetiminden geçmiş, yargılama sırasında tartışılmıştır. Bundan sonra bu konuda yapılacak her işlem, "kesinleşmiş yargı kararının uygulamada değiştirilmesi anlamına gelen ve dolayısıyla hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayan bir durum ortaya çıkartan" bir işlem olacaktır. Bu da Hukuk Devleti ilkesi ile bağdaşamaz.
Şimdi söz konusu işletmeye Açılma Ruhsatı verilmesine ilişkin yapılan işlemler de "kesinleşmiş yargı kararının uygulamada değiştirilmesi sonucunu ortaya çıkaran" bir işlem niteliğindedir.. Hukuk Devleti ilkesine aykırı çok büyük bir yanlışlık yapılmaktadır. Bu yanlışlıktan bir an önce dönülmesi gerekmektedir.
Sonuç ve İstem: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1.Bergama-Ovacık Altın ve Gümüş Madeni işletmesine, Gayri Sıhhi Müesseseler Yönetmeliği'nin 12. maddesi gereğince "Açılma Ruhsatı" verilmesine ilişkin tüm işlemlerin durdurulmasını,
2.Gayri Sıhhi Müesseseler Yönetmeliği gereğince, deneme izni süresi dolmuş ve hiçbir hukuksal dayanağı olmayan işletme faaliyetinin durdurulmasını,
3.Bu güne kadar, mahkeme kararlarını uygulamayan, gerekli izinler olmadan işletmenin faaliyetine göz yuman, kamu görevlileri hakkında gereken soruşturmanın başlatılması yönünde kanuni işlem yapılmasını,
4.4982 Sayılı Bilgi Edinme Kanunu ile 3071 Sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun hükümleri gereğince dilekçemiz üzerine alınan karar ve yapılan işlemler hakkında bilgi verilmesini dileriz. Saygılarımızla. (BB)