* Fotoğraflar: Tuğçe Yılmaz / bianet.
"Akşam eve geldiğimde ayakkabımın üstü külle kaplı oluyor. Üzerini çıkarırsın kül saçılır, ellerini yıkarsın çamur akar. Çamaşırları asarsın, sabaha kadar simsiyah olur külden. Bir hafta yağmur yağmadığında gör burayı, ot göremezsin."
"Çocuğumu beş yaşına kadar hava makinesiyle büyüttüm. Beyaz tenli bir çocuk ve hava kirliliğinden daha fazla etkileniyor. Ne yazık ki burada yaygın bir yöntem bu."
Çanakkale'nin Çan ilçesinde kurulu ve aktif olarak çalışan iki termik santral var: 2003 yılından beri Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ) bünyesinde faaliyet gösteren 18 Mart Çan Kömürlü Termik Santrali ve 2013 yılından beri ODAŞ grubu bünyesinde faaliyet gösteren Çan 2 Termik .
Kurulu termik santrallerin insan sağlığına, hayvanlara ve çevreye verdiği zarar bilimsel verilerle ortaya konmuş durumda.
Çanakkale çevre aktivistlerinin aktarımlarına göre Çan'dan Uludağ Üniversitesi Hastanesi'ne kalkan bir otobüs var: "Hasta Otobüsü". Haftada bir –geceleri– seyir halinde olan bu otobüste herkesin hasta olduğu ve yolculuk boyunca kimsenin kimseyle konuşmadığı söyleniyor.
Çevre aktivistleri, artık Çan'dan kalkan otobüs firmalarının güzergâhında doğrudan hastane durakları olduğunu söylüyor.
Çan'da kurulu iki termik santrali, söz konusu iki termik santral arasında kalan Yayaköyü'nde yaşayan köylülerle ve Çan Çevre Derneği avukatı Ümran Aydın'la konuştuk.
Çan 2 Termik A.Ş.
"Gölde bir tane canlı yok"
Yayaköy, termik santrallerden önce Çan'ın en büyük köylerinden biri. 2021 verilerine göre köyün nüfusu 151.
Köylülerden biri, köyün dışarıya verdiği göçü ve yaşadıkları sağlık sorunlarını şöyle anlattı:
"Havamızın kirlendiği gibi toprağımızın da kirlendiğini görüyoruz. Hayvanlar bile yemiyor biten otu. Ama ne yapacaksın? Şurada eskiden suyundan içtiğimiz bir dere vardı. Kuzular da giderdi su içmeye. Kadınlar testilerini alır doldururlardı oradan. Şimdi bu fabrikaların atık suları dökülüyor buraya. Bütün kavak, çınar ağaçlarımız kurudu. Temiz suyumuzu alıp atık suyu bıraktılar bize.
"Eskiden arpa, buğday, nohut, mısır, lahana gibi ürünler ekiyorduk. Şimdi ek lahanayı, külden göremezsin. Ektiğini de zehirli zehirli alırsın. Köprünün altından akan çayın rengi görülmüyor artık. O gölde tuttuğumuz balığın haddi hesabı yoktu, şimdi bir tane canlı yok.
"Köyde sadece iki çocuk kaldı"
"Akşam eve geldiğimde ayakkabımın üstü külle kaplı oluyor. Üzerini çıkarırsın kül saçılır, ellerini yıkarsın çamur akar. Çamaşırları asarsın, sabaha kadar simsiyah olur külden. Bir hafta yağmur yağmadığında gör burayı, ot göremezsin. Teknolojiye karşı değiliz, ona da ihtiyacımız var. Ama teknoloji de bizi, doğayı, tabiatı, hayvanları korusun. Fabrikaların tek düşündükleri kendi menfaatleri.
"Bizi çok uyardılar santral kurulacağı zaman, biz de çok tepki gösterdik. O zamanki muhtara yalvardık engelle bunu diye. Şu anda sadece iki çocuk kaldı köyde. Onlar da kardeş zaten. Genç yok. Köyde kala kala 120-130 kişi kaldık, onların da hepsi yaşlı. Çan'ın en büyük köylerinden biriydi burası. Sağlığımızı, köyümüzü mahvettiler bizim. Herkesin ciğerleri bitmiş durumda. Hepimiz sürekli öksürürüz burada."
18 Mart Çan Kömürlü Termik Santrali.
Doktor: "Temiz havası olan bir yere taşının"
Yayaköyü çevresini birlikte gezdiğimiz Çan Çevre Derneği Avukatı Ümran Aydın ise santrallerin hava filtrelerinin çoğu zaman çalışmadığını, santrallerden etrafa toprak renginde bir duman yayıldığını söyledi.
Avukat Ümran Aydın, Çan'daki hava kirliliği nedeniyle çocuğunu beş yaşına kadar solunumunu destekleyecek bir makineyle büyüttüğünü söyleyerek önce kendi hikâyesini anlattı:
"İkinci termik santral kurulduğunda çocuğum yeni doğmuştu, henüz bir yaşındaydı. Çocuğum sürekli hastalandığı için doktora götürdüm ve 'Ben mi yapamıyorum, bende mi bir sorun var, çocuk sürekli hasta oluyor,' diye sordum doktora. O kadar alışkındı ki doktor, çok normal bir şey gibi havası daha temiz olan bir yere taşınmamı tavsiye ettiler.
"Çocuğumu beş yaşına kadar hava makinesiyle büyüttüm. Beyaz tenli bir çocuk ve hava kirliliğinden daha fazla etkileniyor. Ne yazık ki burada yaygın bir yöntem bu. Maalesef bütün çocuklarımız kronik bronşit hastası, ventolin buharla büyüyorlar. Yaşlılarımız da KOAH'la (kronik obstrüktif akciğer hastalığı) yaşıyor."
Çan 2 Termik A.Ş.'nin karşısına dökülen ve çamur haline gelen küller.
"Fotomontaj"
Avukat Aydın, Çan'da kurulu iki termik santralin de profesyonel bir şekilde işletilmediğini ve denetimlerinin düzenli bir şekilde yapılmadığını söyledi:
"Her sene bu termiklerin siyah duman çıkardığını vatandaşlar çeker, yayınlar. Yetkililer de bilgilendirme yapmak istediğinde der ki 'Onlar fotomontaj'. Bizler çekiyoruz bu fotoğrafları, gözümüzle görüyoruz çıkan dumanın rengini. Bu fotoğraflar çok gündem olursa filtreyi etkin bir şekilde çalıştırıyorlar, ancak bu da birkaç gün sürüyor. Sonra yine toprak rengi, boğucu, zehirli olduğu her halinden belli olan bir gaz salmaya devam ediyorlar.
"Kömür havzası olması burayı ÇED raporlarının olumlu çıkmasına açık bir hale getiriyor ne yazık ki. Bu santrallerin de Bakanlık onaylı ÇED raporları var.
"İşçiler 12 saat çalışıyor"
Termik santrallerde çalışan işçilerin sağlığının da olumsuz olarak etkilendiğini söyleyen Aydın, kendisine gelen işçi davalarından takip ettiğine göre, işçilerin 12 saate varan sürelerle ve oldukça kötü koşullarda çalıştıklarını söyledi:
"Pandemi sürecinde de şirket tüm işçileri çalıştırmış. Sigortadan da parasını almış. Bunların hepsi belgeli olduğu için söyleyebiliyorum. Zaman zaman ODAŞ, kendisini prestij kaybına uğrattığım gerekçesiyle benden şikâyetçi olmak istiyor; ama bu bilgilerin hepsinin elimde belgesi olduğu için başarılı olamıyor.
"Tabii ODAŞ, tüm bunlar nedeniyle isminin daha fazla kirlenmemesi için Çan Termik diye taşeron bir şirket kurdu ve işlerini onun üzerinden yürütmeye başladı. Bu iki termik santralin arasında kalan Yayaköy'ün sol tarafında ODAŞ, sağ tarafında ise 18 Mart Termik Santrali var. Bu köy yoğun bir göç vermiş durumda."
"Hayvanlarınıza dereden su içirmeyin"
Termik santrallerin kurulu olduğu Yayaköy mevkiinin akciğer hastalıklarının ve kanser vakalarının en yüksek bölge olduğunu söyleyen Aydın, sözlerine şöyle devam etti:
"Bulunduğumuz yer alsında bir ova: Bahadırlı Ovası. Domatesiyle meşhur bir yerdi burası. Şimdi ise ikinci ürünleri alamıyor köylüler. Muazzam bir masraf yapırak toprağa ekimini yapsa da ikinci hasadı almak toprak ve hava kirliliğinden dolayı mümkün değil. Büyük bir zararla kapatıyorlar köylüler hasat dönemini. Hem gördüklerim, hem de veriler ışığında bölgede çiftçilik bitti diyebilirim.
"Bu gördüğünüz küçük dere de ağır kimyasallara maruz kaldı. Yine profesyonellikten uzak bir şekilde bu dereye termiğin atık sularını verdiler. Bütün balıklar öldü ve bizim gördüklerimiz sadece küçük balıklardı. Tüm büyük ölü balıkları biz görmeyelim diye toplamışlardı. Santralde çalışanlar, köylüleri o dönem 'Hayvanlarınıza dereden su içirmeyin,' diye uyardılar.
Kamuoyunun etkisi
"Böyle bir tarım arazisinin ortasında birbirine bu kadar yakın -araları sanırım beş kilometre kadar- iki termik santralin olması resmen cinayet zaten. Santrallerin hemen bitişiğinde 30 bin insan yaşıyor.
"İkinci santralin kurulmasını ne kadar engellemeye çalışsak da başarılı olamadık ve dava inanılmaz bir şekilde reddedildi. Sanırım ülkemizin adalet tarihine görülmeyen bir hızla Danıştay'da onaylandı. İtirazımız postadan gitti ve oraya vardığı gibi, ilk ayında reddedildi. Normalde biz temyize göndeririz ve bir yıl sonra döner, çok şanslı bir dosyadır altı ayda döner. Yine de biz elimizden geldiği kadar yargı yoluyla ilerlemeye çalışıyoruz. Çünkü başka seçeneğimiz de yok.
"Sadece kamuoyu oluşturmanın burada çok büyük etki yarattığını söyleyebilirim. Kamuoyu oluşturduğumuzda devlet, bütün kurumlarıyla geri adım atıyor."
"Mısır tarlaları kurudu"
Bölgenin ekonomisinin tarıma, dolayısıyla suya bağlı olduğunu söyleyen Aydın, şu an Yayaköy mevkiinde su kıtlığı yaşandığını söyleyerek şöyle dedi:
"En büyük sorunlarımızdan biri su. Derelerimize su sağlayan Kocabaş çayımızın artık hiç suyu yok. Açık sistem su kullanıyor birinci santral. Köylerin su sıkıntısı çektiği bir ilçede termik santral işletmecileri lütfedip, maliyetli olduğu için kapalı sistem su bile kullanmıyorlar. Bu insanın aklını alamayacağı bir şey. Su savaşlarının öngörüldüğü bir yüzyılda, su sorunu çeken bir ilçenin suyu böyle tüketiliyor.
Yayaköyü'nden bir görünüm.
"Su damarı olan bir köyümüz var, Kocabaş Çayını da sulayan Hurma Köy. Geçen yıl ODAŞ oradan o kadar büyük miktarda su çekti ki, mısır tarlaları kurudu. İnsan aklının asla alamayacağı bir şey bu. Bütün bölgeye su veren bir köyün suyu kurudu.
"Kocabaş çayına kocaman kollektörler kurdular ve suyunu çekmeye devam ediyorlar. Aynı kaynaktan su almak isteyen Halilağa Bakır Madeni var. Diğer termik santral de buradan su alıyor, Çan Belediyesi de, seramik fabrikamız da. Sınırsız bir kaynak değil ki bu. Baktığımızda Çan'ın geleceği, ekonomisi, tarımı suya bağlı.
"Biz hep birlikte hayal mi görüyoruz?"
"Pandemide her yer kapalıyken, çok az sayıda insan çalışıyorken termik santral tam kapasite çalıştı. Hava yoluyla bulaşan bir salgın yaşadık ve temiz havaya bu denli ihtiyacımız varken bizim havamız kirlenmeye devam eti. Ve tüm kurumlar pandemi izninde olduğu için o kadar rahat davrandılar ki. Burada pandemi süreci boyunca göz gözü görmedi, toz bulutu içerisinde çalıştılar.
"181'e şikâyet ettik, birkaç gün sonra dönüş oldu ve sonra kontrole gittik. Her şey kuralına uygun bir şekilde çalışıyordu ve ortada toz falan yoktu. Ben hayal mi gördüm? Biz hep birlikte hayal mi görüyoruz?
"Bir de açık kömür ocağımız var. Çok büyük bir alan burası ve yakılan kömür de içten yanan, kükürt oranı çok yüksek bir kömür. Bu da bize ilave bir hava kirliliği olarak dönüyor. Temmuz-ağustosta da kömür kokusuyla yaşarız burada.
Yayaköyü'nden bir görünüm.
"Tek derdimiz sağlığımız"
"Ülkemizin geçmişinden gelen çiftçiliğe verdiği önemden eser yok. Havamız, suyumuz artık sadece birkaç tane şirketin kârına bakıyor. Ne sağlığımız ne havamız, ne de suyumuz önemli. Ama halkın artık bu konuda artık oldukça tepkili olduğunu görebiliyorum. Çan oldukça sağ kökenli bir yer; ama biz burada bile oldukça etkili bir çevre örgütlenmesi yürütebildik, hâlâ da yürütebiliyoruz. Öyle büyük bir çevre kirliliği yaşıyoruz ve haksız yere kirli havaya maruz kalıyoruz ki politik ayrılıkları bir kenara bırakarak hepimiz bunun mücadelesini vermeye başladık. Çünkü tek derdimiz kendimizin ve çocuklarımızın sağlığı.
"Termik santrale de kimse karşı değil üstelik burada, insanlar sadece sağlıklarının gözetilmesini istiyor.
Çan'ın hemen yanında konumlanan bir başka ilçe olan Biga'ya da iki termik santral kurulmasının planlandığını söyleyen Aydın, sözlerini şöyle sonlandırdı:
"Biga turistik bir bölge ve biz Karabiga'ya, Şahmelek'e denize girmek için giderdik. İnanılmaz temiz bir havası ve muazzam bir doğası vardı. Artık bunların hiçbiri yok."
Çanakkale'de ulusal hava izleme istasyonu web veri tabanından erişilebilen dört adet hava kalitesi izleme istasyonu var. İstasyon verilerine göre Çan Kömürlü Termik santralinin yer aldığı Çan istasyonunda PM10 ve SO2 yıllık ortalamaları DSÖ, AB ve Türkiye sınır değerlerinin üzerinde ve insan sağlığı için riskli. 18 Mart Çan Kömürlü Termik Santrali'nin bacasından çıkan uçucu külün içeriğinde insan sağlığını tehdit eden, toprak ve su kirliliğine de neden olan iz elementleri mevcut. Baca gazının içerisinde ise yüksek miktarda uranyum (U) ve vadanyum (V) elementi bulunuyor. Çanakkale Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü hava izleme 2021 verilerinin teyitlediğine göre de Çan'da hava kalitesi oldukça düşük. Bölgedeki hastalık, özellikle akciğer kanseri verilerine dair ise bir bilgi yok, çünkü Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Kanser Dairesi Başkanlığı, en son 2017 yılında kanser verilerini açıkladı. Bakanlık, beş yıldır Türkiye'deki kanser verilerini paylaşmıyor. |
(TY)