Polisin kötü muamele ve işkencesine maruz kalmasının ardından bir kez daha karakola çağrılınca yaşamına son veren ODTÜ Mezunu Mimar Onur Yaser Can'ın ailesi, davayla ilgili açıklama yaptı.
Can ailesinin bugün yaptığı yazılı açıklamada, polislere açılan “evrakta sahtecilik ve görevini kötüye kullanma” davasında “mahkemenin görevini yapmadığı ve olayın üzerinin örtülmeye çalışıldığı” ifade edildi.
Deliller hala toplanmadı
İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 24 Mayıs’ta görülen son duruşmayla ilgili açıklamada, delillerin hala toplanmadığı belirtildi:
“Olayın üzerinden beş yıl geçmesine ve sürekli yapılan ısrarlarımıza rağmen hala yakalamayı gerçekleştiren polislerin ifadeleri alınmadı, sorgu odasının kamera kayıtları istenmedi, işkenceye tanık olan ve bizimle irtibata geçen -bu nedenle de görevden sürülen- polisler mahkemeye çağrılmadı. Bilirkişi raporunda sahteciliğe karışmış olduğu tespit edilen diğer polis memurları ve amirlerinin ifadesi alınmadı. Kısaca mahkeme üzerine düşen en basit görevleri yerine getirmedi.”
“Talebimiz üzerine, mahkeme salonuna getirilen delil torbasının ne zaman ve kimin tarafından mühürlendiğinin kayıt altına alınmadığı, bu konuda herhangi bir tutanağın dosya içerisinde bulunmadığı ve delillerin suçlanan polis teşkilatının insafına terk edildiği görüldü. Müdahil avukatlarımızın mahkemeye verdiği hukuk dersinden sonra yargıçlar da işin usulüne uygun yapılmadığını itiraf ettiler.”
“Dava dosyasında, kimin yazdığı belli olmayan, delil olarak toplanmış olan hard disk imaj kayıtlarının tümüyle avukatlarımızın gözü önünde incelenmemesi yönünde bir kanaat notu ortaya çıktı. Duruşma sırasında bulunan notun sorgulanması ile notu heyet üyesi yargıçlardan M.L.Y.’nin yazdığı anlaşıldı.”
“Reddi hakim” yanıt bekliyor
Açıklamada, tüm bu anlatılanların ardından mahkemenin taraflı olduğunun anlaşıldığı, polisin korunduğu, hukukun gereğinin yerine getirilmediği ifade edildi.
“Nota itiraz ettik ve notun sahibi olan yargıç hakkında ‘reddi hâkim’ talebinde bulunduk. Mahkemeden cevap bekliyoruz.”
İmaj kayıtları nasıl “kayboldu?”
Açıklamada, imaj kayıtlarıyla ilgili bilgi de yer aldı:
“Mahkeme, iddianameye esas teşkil eden imaj kayıtlarını ‘kaybettiğini’ söylüyor. Kaybedilen imaj kaydı, bizzat cumhuriyet savcısının, -belki de ilk defa gerçekleşen bir olay- narkotiği basarak elde ettiği imaj kaydıydı. Elimizde bu kadar güvenilir bir imaj kaydı üzerine yazılmış olan bilirkişi raporu varken, mahkeme, yeniden imaj kaydı alınması talebinde bulundu. Üstelik kaydın alınmasını da, suçlanan birimin kendisinden istendi.”
“Beş yıl içinde davaya delil oluşturan, suç teşkil eden dosyalar silinmiş; diskin üzerine defalarca yazılıp tekrar silinmiş olabilir. İmaj kaydını almadan hemen önce bile delilleri yok etmek mümkündür. Mahkeme kime hizmet ediyor?” (AS)
Ne olmuştu? |
Onur Yaser Can, Can, 2 Haziran 2010'da esrar satın aldığı gerekçesi ile gözaltına alınmış, gözaltında kötü muamele görmüş, çıplak aramaya maruz kalmıştı. İlk gözaltına alınışının ardından iki gün sonra “evrakta eksiklikler olduğu gerekçesiyle” tekrar Narkotik Şube'ye çağrıldı. İkinci kez Emniyete giden Can önüne konan evrakları imzaladı. Can üçüncü kez Emniyet’e çağrılınca 23 Haziran 2010’da intihar etti. Polislerin yargılanması için hukuk mücadelesi veren annesi Hatice Can da 1 Mart 2014’te yaşamına son verdi. Onur Yaser Can öldüğünde 28, annesi Hatice Can da 57 yaşındaydı. Hatice Can, oğlunun ölümünün ardından “Onur Yaser'in Hayatını Çaldılar” diye yazmıştı. |