"Diyarbakır Valiliği'nce, şehrin tarihi iki mekânı olan Ulucami ve Mesudiye Medresesi'nde 14-30 Ekim tarihleri arasında düzenleneceği ifade edilen 'Diyarbakır Kitap Kültür ve Sanat Günleri' bugün (14 Ekim) başladı."
Haberin öncesi, bilinen süreçti. Günler önceden cami avlusunda hummalı faaliyet başlamış, İstanbul'dan gelen ekip, fuar çadırını ve standları bir gün önceden kurmuş ve cuma hutbesinden sonra açılışı beklemeye koyulmuştu.
Naçizane ben de hem sergiyi görmek, hem de Diyarbakır'da ilk kez bir cami avlusunda, hem de Valilik organizasyonuyla yapılacak olan etkinliği yerinde izlemek gayesiyle cuma namazı sonrası camiye gittim. Etraf polis kaynıyordu. Ve bir gün önce kurulan standlar moral bozukluğu içinde sökülüyordu.
Cemaat karar vermişti: "Camide ticaret olmaz. Başımızı keseriz de buna izin vermeyiz. Bu eşyalar camiden çıkacak."
Bütün uğraşılara, iki vali yardımcısının ve il kültür müdürünün ikna çabalarına rağmen cemaat "Hayır" demişti. Ve Ramazan ayında 15 gün süreyle, Diyarbakır Valiliği'nce düzenlenecek olan şiir dinletileri, imza günleri, orta oyunları, sempozyum ve sema gösterilerini de içeren "Diyarbakır Kitap, Kültür ve Sanat Günleri" başlamadan bitmişti.
Diyarbakır'ın, 2 bin yıllık, en eski putperestlik dönemi açık ibadethanesi olan Mar Toma Katedrali, (Milattan Sonra 639'a kadar) ve son bin 400 yıldan bu yana da Camii Kebir'i olarak orta yerinde duran mekanı, anlaşılan AB sürecine rağmen cemaatin gönlüne dar geliyordu.
Sonrasında Diyarbakır Valiliğinin yazılı açıklaması yetişiyordu. "Kitap sergisi, camideki yer yeterli olmadığı için ertelenmiştir". (ŞD/AD)