Çalışma yaşamını düzenleyen temel yasalarda durum görmezden geliniyor.
Sosyal Sigortalar Yasası, 1 Temmuz 2007'de yürürlüğe girmesi beklenen yeni Sosyal Güvenlik Yasası, Sendikalar Yasası ve 4857 sayılı İş Yasası bu konuda olumlu ya da olumsuz herhangi bir kurala yer vermiyor.
İş Yasası 2003'de yürürlüğe giren yeni bir düzenleme olmasına karşın bu konudaki suskunluğunu korudu.
Kadınlara yönelik cinsel taciz özel olarak düzenlendi.
Yasalar cinsel yönelim ayrımcılığına kayıtsız
Ancak cinsel yönelim ayrımcılığı, Ceza Yasası'na konulmadığı gibi, İş Yasası'na da konulmadı.
Üstelik Avrupa Birliği (AB) çalışma yaşamı konusunda ayrımcılığı, özellikle cinsel yönelim ayrımcılığını önleme yönündeki politikalarının gereğinin yapılmasını Türkiye'den beklerken.
Bu renk vermeyen görünmezliğin gerisinde, egemen erkekliğin çırılçıplak, fütursuz sergilenişi var, işçi imgesi, sert yumruğu sıkılı bir erkektir hala.
İş yerlerinin en popüler fıkraları, eşcinselleri, onların deyişiyle "ibneleri" konu edinen fıkralardır.
Eşcinsellerin de geçinmek ve dolayısıyla çalışmak zorunluluğu, işyerlerinde yaygın eşcinsel varlığı anlamına geliyor.
Peki bu tarz egemen erkeklik karşısında, eşcinseller çalışma yaşamında nelerle karşılaşıyorlar?
Görünmezlik işyerinde eşcinselliğin gizlenmesine de neden
Suskunluk bu alanda da devam ediyor. Elbette en önemli deneyim, elden geldiğince cinsel yöneliminin açığa çıkmasını engelleme.
Açığa çıktığında çoğu zaman kendiliğinden, hiçbir tazminat ve benzeri hak talep etmeden iş yerini terk veya işten çıkarılma durumunda, bunu sessizce kabullenme ve hak arama yoluna gitmeme.
Bu deneyimden ötürü, eşcinsellik nedeniyle yapılan ayrımcılık kolay kolay hukuksal sürece ulaşamaz.
"Eşcinsel olma" işten haklı çıkarma sebebi değil
Bu nedenle mahkemelerin konuya ilişkin genel bir tutumundan söz edecek veriye henüz sahip değiliz.
Birkaç ay önce basına yansıyan bir olayda, eşcinsel bir işçinin iş akdinin feshi kararı tartışmasında, işverenin, işçiyi eşcinsel olduğu için değil, aynı işyerinde çalışan sevgilisiyle ilişkisini iş düzenini bozacak biçimde yansıtmasından dolayı işine son verdiği savunmasının mahkemece kabulü, aynı zamanda eşcinsel olmanın işten haklı çıkarma sebebi sayılmadığı biçiminde yorumlandı.
Bu olumlu örneğin, cinsel yönelimi nedeniyle iş akdine son verilen işçilere, hak arama yoluna başvurma konusunda cesaret vereceği düşünülebilir.
Kamu ya da özel fark etmiyor
Kamu görevlileri ile ilgili durum da eşcinselliğin gizlenmesi ve hak aramama tutumu yönünden özel sektörden pek farklı sayılmaz.
Ancak, kamu görevlileri ile ilgili hukuksal düzenlemelerde eşcinsellik pek çok kurumun disiplin yönetmeliğinde ahlaka aykırılık olgusu çerçevesinde değerlendirilir.
Bazı disiplin yönetmeliklerinde, eşcinsellik normal dışı, ahlaki olmayan olarak görülüp ve yaptırımı meslekten çıkarma biçiminde gerçekleşiyor.
Milli Eğitim Bakanlığı İlk ve Orta Tedrisat Muallimlerinin Terfi ve Tecziyeleri Hakkında Kanun'un 27. maddesinde, yaptırımı meslekten çıkarma olarak düzenlenen "gerek talebeye karşı gerekse hariçte muallimlik sıfatı ile telif edilmeyen iffetsizliği sabit olan" düzenlemenin, "hariçte muallimlik sıfatı ile telif edilmeyen iffetsizlik" ibaresi, eşcinsel olduğu söylenen ya da bir biçimde böyle olduğundan şüphe edilen tüm öğretmenlere istisnasız uygulanıyor.
Meslekten çıkarılan bu öğretmenlerden açtığı davayı kazanan yok.
Oysa bu düzenleme Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8. maddesinde düzenlenen özel yaşam hakkına doğrudan müdahale sayılır.
Anayasa'nın eşitlik ilkesinden mağdur eşcinsel çalışan yararlanabilir
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) benzer durumlarda verdiği kararlarda, cinsel hayata, ancak kamu düzeni ve korunan diğer menfaatlerle uyuşmazlık halinde müdahale edilebileceğini kabul ediyor.
Bu durumlar da, kişilerin istismarı ve özellikle çocuklara yönelik istismar durumu ile silahlı kuvvetlerde düzenin sağlanması açısından getirilen sınırlamalar.
Ancak, kişinin cinsel eğilim nedeniyle idari görevlerden alınması, mahkeme tarafından ilgilinin özel hayatına dokunur nitelikte bulundu.*
Avrupa insan Hakları Sözleşmesi, Anayasa'nın 90. maddesi gereği, iç hukukta, yasalara öncelikle uygulanacağından, cinsel yönelimi nedeniyle ayrımcılığa uğrayanlar bu sözleşmenin 8. maddesine dayanarak hak arayabilirler.
Her ne kadar Anayasa'da açıkça cinsel yönelim ayrımcılığına karşı bir madde bulunmasa da, Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi de, ayrımcılık durumunda ileri sürülebilecek bir kural.
Avrupa Birliği'nin 1997 Amsterdam Anlaşması çerçevesinde çıkardığı ayrımcılığa karşı direktiflerden birisi, cinsel yönelim ayrımcılığı konusunda.
Üye ülkeler ve aday ülkelerin istihdamda her türlü ayrımcılığa karşı tedbir almaları gerekiyor.
Bu direktiflerin, Türkiye hukukuna somut olarak yansıması, eşcinselliği yaptırıma bağlayan düzenlemeleri etkisiz kılacağı gibi, ayrımcılığa uğrayan eşcinsellerin, sessizliklerini bozarak hak arama mücadelesine de destek verecektir. (OA/EZÖ)
* Örneğin, 27.9.1999 tarihli Lusting - Pream et Becketi, Smith et Grady/ Birleşik Krallık.
** Avukat Oya Aydın'ın bu yazısı Gey-Lezbiyen Kültür Dergisi olan KAOS GL'nin Güz 2006-29. sayısından alınmıştır.