"Bir milyon kişiyi yerinden kaldırıp atamaktan daha büyük bir soykırım yok. Bu 'İnsanların hepsini öldürdük, bundan sonra terör gelemez' demeye benziyor. Oysa İsrail ciddi bir soykırım suçu işliyor."
Ancak, Çalışlar bu saldırıların ardından Hizbullah'ın bölgede giderek daha büyük bir siyasi, meşru örgüt haline gelebileceğini öngörüyor.
Yaklaşık iki yıl önce Doğu Konferansı heyeti olarak Ortadoğu ülkelerini ziyaret ederken Hizbullah'ın askeri ve siyasi lideriNasrallah'la da görüşen Çalışlar'la, Hizbullah'ı ve Ortadoğu'yu konuştuk.
Nasrallah'la ne zaman görüşmüştünüz?
Yaklaşık iki yıl önce. Doğu Konferansı ekibiyle Ortadoğu'nun çeşitli ülkelerinde geziler düzenliyor, aydınlarla görüşüyoruz. İran, Mısır, Suriye, Lübnan, Ermenistan'a gittik. Lübnan gezisi sırasında oradaki önde gelen politikacılarla, sivil toplum örgütleriyle, aydınlarla görüştük. Bize o günlerde "Nasrallah'la belki görüşebilirsiniz" dediler.
Biz Beyrut'tayken telefon geldi. "Nasrallah sizi bekliyor" dediler. Hizbullah'ın hakim olduğu Beyrut mahallelerinden birine gittik. Minibüsü parmaklıklarla çevrili bir mahalleye park ettik.
Bizi bir kapıdan aldılar, büyün eşyalarımızı bırakmamızı istediler. Sonra içeriden bir geçitle başka bir binaya geçtik. Dördüncü kata çıktık. Yaklaşık 20-25 kişiydik. Aramızda İpek Çalışlar, Can Dündar, Nuray Mert,Mehmet Bekaroğlu, Nihat Genç de vardı.
Biz fotoğraf çekmek istiyoruz dedik; ama makinelerimizi almışlardı. "Biz kayıt yapıyoruz, size yarın veririz" dediler. O kayıtları hiç alamadık, ama geçen gün CNN Türk'te o görüntüler yayınlanmış. Sanıyorum daha sonra dışarıya ulaştırdılar.
Nasrallah'la görüşme yaklaşık dört saat sürdü. Neredeyse aklımızdaki her soruyu sorduk. İki birleşmiş odadan oluşan uzun bir salonda, bir kenarda oturuyordu. Hizbullah görevlilerinde mikrofon ve kayıt cihazı vardı. Biz de kağıt kalemle not tuttuk.
Neler konuştunuz?
Bunu daha sonra Cumhuriyet'te de yazdım. Hizbullah'ın dini yönleri öne çıkan lideri Faddlallah'la da görüşmüştük. O dini yönleri öne çıkan, daha barışçı bir Hizbullah lideri. Nasrallah'sa askeri siyasi eylemlerin lideri.
Faddlallah'la görüşme sırasında kadınların yüzde 90'a yakınının başları açıktı. Sorduk, "Bu nasıl oluyor?" diye. "Hizbullah böyle şeylere karışmaz" dediler.
Nasrallah'la görüşmede önemli üç dört nokta var:
* Nasrallah'ın Türkiye'nin AB yolculuğu konusunda olumsuz bir tavrı yoktu. "Girmesini isteriz, ama sizi alırlar mı, emin değiliz" tavrı içindeydi.
* Irak'taki direnişle ilgili de "Sizin direnişle ilginiz var mı" diye sorduğumuzda, "Direnişten yanayız, ama El Kaide eylemlerini zararlı görüyoruz" dedi. "Dikkat edin, El Kaide'nin saldırdığı hedefler, camiler, Birleşmiş Milletler temsilcilikleri ve Iraklı polisler" diye konuştu.
"Bunlar işgalden yana olan unsurlar değil. Ama El Kaide'nin bunlara saldırması, ABD'nin işine gelmiyor mu" diye sordu. Saldırıların işgali meşrulaştırıcı etki yaptığını söyledi. "Ama bununla El- Kaide ABD tarafından kurulmuştur, demiyorum. Bunu bilmiyorum ama yaptığı işler ABD işgalini meşrulaştırmaya yarıyor. Polisler direnişe en yakın insanlar; BM'nin olumsuz tavrı yok. Camilerse belli. Direnişin ABD'nin istediği yönde olduğunu görmek gerekir" dedi.
* Bizim gittiğimiz sırada Lübnan'da yerel seçimler vardı. Hizbullah da ilk kez seçimlere katılıyordu. Nasrallah, "Bizim İslami kesim, Müslüman örgütlenmeler demokrasinin yararını anlamadı. Bu çok yanlış. Müslümanların savunması gereken en önemli şeylerden biri demokrasidir. Seçimlere katıldık ve listemizi herkese açtık. Hıristiyan adaylar da listede yer aldı. Listeleri biz belirlemedik, yerel halkın inisiyatifiyle oluşturduk" dedi.
Sizin kişisel izlenimleriniz ne oldu?
Ortadoğu'daki Müslüman örgütlenmelerin ciddi bir dönüşüm geçirdiğini gördük. Bizim baktığımız taraftan görüldüğü kadar İslami fanatizm, demokrasi düşmanı bir şey yok. Arap ülkelerindeki bütün görüşmelerimizde, İslamcı camiada, parlamenter rejim, çok seslilik konusunda olumlu gelişmeler olduğunu gördük.
Bir de Türkiye'nin 1 Mart tezkeresini reddetmesi, bütün Arap ve İslam dünyasında olumlu karşılanıyor, göklere çıkarılıyor. "Bizim için bir dönüm noktası" diyorlar.
Hizbullah'ın Lübnan'daki varlığı ve etkisi konusunda ne diyorsunuz?
Hizbullah sonuçta İslamcı bir örgüt. Ona büyük ölçüde şeriat ideolojisi yön veriyor. Bunu göz ardı etmeden, şuna bakmak gerek: Bugün ne rol oynuyor? Bugün İsrail'e öfkenin, İsrail karşısında bütün Arap ve İslam dünyasının olumlu baktığı bir örgüt Hizbullah.
Hizbullah Şii bir örgüt. Şii dünyası, İslam ritüelleri konusunda biraz daha esnek. Bağnazlık daha az. İran örneğini ayrıca tartışmak gerekir. Bugün Ortadoğu'da Hizbullah terör yapan, şiddet yapan bir örgüt olarak görülmüyor. Lübnan yarısı Hıristiyan olan bir ülke. Bütün Lübnanlılar Hizbullah'ın direnişini onaylıyor.
Hizbullah son işgal saldırısına kadar tamamen meşru, toplumla kaynaşmış bir sosyal örgütlenme içindeydi. İsrail'le beş altı yıl önce yapılan ateşkesle rahatlamıştı.
Lübnan ciddi bir ekonomik büyüme yaşıyordu, bu da oradaki iç siyasi ilişkileri yumuşatmıştı. Refahtan alınan pay artmıştı. Tabii en yoksul kesimler yine Şatila bölgesinde yaşayan Filistinliler. Korkunç bir yoksulluk içindeler hâlâ. Lübnan yurttaşı olamamışlardı. En dramatik sahneler bu mahallelerde görülürdü.
Hizbullah'ın İsrail Gazze'ye saldırdığında böyle bir eyleme girişmesi, İsrail askerlerini kaçırması neden?
Buralarda bazı soru işaretleri var. Bunlar ne kadar Hizbullah'ın kararıyla oldu kuşkuluyum. İsrail ve ABD, Irak açmazı nedeniyle çatışmayı bölgeye yaymak ve yeni müdahaleler yaratmak projesinin peşinde gibi geliyor bana. Hizbullah'ı bahane ettiler gibi geliyor.
O askerleri gerçekten Hizbullah mı kaçırdı, emin değilim. Kaçırdıysa, onu oraya doğru sevk eden ne, bunu daha bilmiyoruz.
İsrailli barış eylemcisi ve yazar Avnery, tıpkı 1982'de Filistin Kurtuluş Örgütü'ne olduğu gibi, şimdi de Hizbullah'ın Lübnan'da daha güçleneceğini yazdı.
Avnery haklı. Filistin'de İsrail'in baş hedefi Hamas'tı. Ama sonra Hamas iktidara geldi. Aynı şeyi şimdi Hizbullah'a yapıyorlar. Hizbullah giderek siyasi, meşru bir örgüt olarak, Lübnan'da en güçlü örgüt haline gelebilir. (TK)