Fotoğraf: Emrah Yorulmaz / AA
Türkiye’de ilk kez 11 Mart’ta görülen yeni tip koronavirüs (Covid-19) vakasının üzerinden iki ayı aşkın bir süre geçti. Hükümet tarafından alınan önlemler çerçevesinde kimi işyerleri faaliyetlerine zorunlu olarak ara verse de kimi iş yerleri çalışmaya devam etti.
Tek tek kapanan büyük fabrikalar ise şimdi ‘normalleşme’ koşulları altında çalışanlarını iş başı yapmaya çağırıyor.
Pandemi günlerinde çalışmaya devam etmek zorunda olan işçilerin koronavirüs’e yakalanmasının iş hukuku bakımından ne anlam taşıdığını Doç. Dr. Aziz Çelik’e sorduk.
TIKLAYIN - İki Ayda En Az 128 İşçi Koronavirüs Nedeniyle Yaşamını Yitirdi
Çelik, Sosyal Güvenlik Mevzuatı'nın iş kazasını iş yerinde çalışırken dolaylı ya da doğrudan herhangi bir faktör nedeniyle o anda ya da daha sonradan hasta olmak şeklinde tarif ettiğini söyledi.
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 7 Mayıs’ta yayınladığı genelgeyle koronavirüsün iş kazası sayılamayacağı şekline bir algı oluştuğunu belirten Çelik, bu durumun gerçeği yansıtmadığını ifade etti.
SGK Genelgesi5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 15 inci maddesinde; “4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalının, iş kazası ve meslek hastalığı dışında kalan ve iş göremezliğine neden olan rahatsızlıklar, hastalık halidir.” hükmü yer almaktadır. Buna göre; COVID-19 virüsünün bulaşıcı bir hastalık olduğu dikkate alındığında, söz konusu salgına maruz kalan ve sağlık hizmet sunucularına müracaat eden sigortalılara hastalık kapsamında provizyon alınması gerekmektedir. |
"Şart aranmadan aylık bağlanır"
Koronavirüsün iş kazası ya da meslek hastalığı sayılıp sayılmayacağı konusunda bir yasal düzenlemenin olmadığını söyleyen Çelik, SGK’nın yayınladığı genelgenin sadece bir idari işlemden ibaret olduğunu kaydetti. “Bu genelge koronavirüsün gerektiğinde iş kazası, gerektiğinde de meslek hastalığı olduğu gerçeğini ortadan kaldırır bir şey değil” diyen Çelik sözlerini şöyle sürdürdü:
“İşçi koronavirüs nedeniyle hasta olarak da işlem görse, iş kazası üzerinden de işlem görse çalışamadığı sürelere ilişkin iş görememezlik ödeneğini alacaktır. Burada en önemli sorun koronavirüs kaynaklı bir ölümde ölüm aylığı bağlanmasına dair düzenlemedir. Çünkü ölüm aylığının iş kazası ve meslek hastalığı durumunda bağlanmasıyla normal durumda bağlanması arasında farklar var. İş kazası veya meslek hastalığı durumunda bir şart aranmadan bu aylık bağlanıyor.
Sosyal Güvenlik Mevzuatı iş kazasını iş yerinde çalışırken dolaylı ya da doğrudan herhangi bir faktör nedeniyle o anda ya da daha sonradan hasta olmak şeklinde tarif ediyor. Dolayısıyla iş yerinde bir işçinin çalışırken bir başka işçiden ya da başka koşullardan kaynaklı olarak Covid-19’a yakalanması mevzuata göre iş kazasıdır. SGK’nın genelgesi bunu ortadan kaldıramaz. Sadece işlemleri zorlaştırır ama işçilerin ya da yakınlarının bu konuda dava açıp haklarını almaları mümkündür. Yargı kararları da bu yöndedir.”
"İşverenin kusuru varsa tazminat davası açılmalı"
Koronavirüs kaynaklı ölümlerde işverenin sorumluluğunun tazminat hukukuyla ilgili bir mesele olduğunu da söyleyen Çelik, bu tür durumlarda kusur hesaplaması yapıldığını belirtti.
İşverenin hiç kusuru olmaksızın da bir iş yerinde kaza olabileceğini dile getiren Çelik, konuşmasına şöyle devam etti:
“Örneğin öğlen arasında iş yerindeki spor tesisinde kendi aralarında şakalaşırken bir işçinin ayağını kırması da iş kazasıdır. Ama burada işverenin bir sorumluluğu yoktur. Çünkü işverenin herhangi bir eksiği yoktur. Ama bu durumda da işçiye sosyal güvenlik hakları açısından birtakım haklar sağlanır.
"Ama eğer işveren işyerinde gerekli önlemleri almadıysa ve bu nedenlerle işçi hastalığa yakalanmışsa ayrıca tazminat hukuk işler.
"Evet iş yerinde gerçekleşmiş herhangi bir kaza iş kazasıdır. Birinci mesele bunun iş kazası sayılmasıdır. İkinci mesele ise sorumluluk meselesidir.
"İş yeri kaynaklı koronavirüs ölümlerinde işçinin yakınlarına ölüm aylığı bağlanır. Sosyal güvenlik sisteminin getirdiği tüm haklardan yararlanırlar. Fakat bu ölümde işverenin sorumluluğuna bağlı alarak tazminat davası açılabilir.
"Mesela işveren gerekli tedbirleri almamıştır, iş yerinde Covid-19 olduğu bilinmesine rağmen işi durdurmamıştır, koruyucu önlemler almamıştır, işçiyi Covid-19 olduğunu bildiği halde çalıştırmaya devam etmiştir. Bu işverenin sorumluluğu anlamına gelir. Bu sorumluluk çerçevesinde de ayrıca işverene tazminat davası açıp ayrıca tazminat istemesi mümkündür."
İSİG 128 işçinin koronavirüs nedeniyle öldüğünü açıklamıştı
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) 17 Mayıs'ta yayınladığı raporunda salgınının ilk iki ayında (11 Mart - 10 Mayıs) en az 128 işçinin salgın nedeniyle yaşamını yitirdiğini açıklamıştı.
Raporda salgının bir sınıf sorunu olduğu ifade edilmiş, hasta ve ölüm oranlarının en fazla üretim merkezlerinin bulunduğu işçi yoğun kentlerde görüldüğü kaydedilmişti.
TIKLAYIN - İki Ayda En Az 128 İşçi Koronavirüs Nedeniyle Yaşamını Yitirdi
Aziz Çelik hakkındaKocaeli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri (ÇEEİ) bölümü öğretim üyesi (Doç. Dr). Uzun yıllar boyunca Kristal-İş Sendikası'nda sendikal eğitim ve araştırma uzmanı olarak çalıştı. Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı (TÜSTAV) Mütevelli Heyeti üyesi. BirGün gazetesinde çalışma hayatı üzerine düzenli yazılar yazıyor. Çalışma ilişkileri, sosyal politika, sendikacılık ve emek tarihi konularında çalışıyor. Çalışma ilişkileri, sendikacılık ve emek tarihi alanlarında çok sayıda kitap, makale ve yazısı yayınlandı. Kitapları şöyle: AB Sosyal Politikası - Uyum Sürecinin Uyumsuz Alanı (Kitap Yayınevi, 2006); Paşabahçe 1966-Gelenek Yaratan Grev (Zafer Aydın ile birlikte, Tüstav Yayınları, 2006); Avrupa Birliği ve Türkiye'de Sosyal Diaylog (Meryem Koray ile birlikte, Belediye-İş Yayını, 2007) ve Sina Pamukçu ile Sendikalı Yıllar, (Sosyal Tarih Yayınları, 2010). |
(HA)