Kapatılan Özgür Gündem Gazetesi Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği Kampanyası'na katılanlarla ilgili davalar bugün devam etti.
Çağlayan Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde beş davada kararlar açıklandı. Bir davanın duruşması ertelendi. Beş nöbetçiye toplam 20 bin para, 30 ay hapis cezası verildi.
Mahkeme heyeti, Dicle Anter ve Derya Okatan’a “örgüt açıklamasını yayınlamak” suçundan 7’şer bin TL, Faruk Balıkçı’ya 6 bin TL para cezası, Kumru Başer ve Ayşe Batumlu’ya ise “terör örgütü propagandası” başlıklı TMK 7/2'den 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi, hapis cezaları ertelendi. Necmiye Alpay’ın dosyası ise Özgür Gündem ana davasının görüldüğü İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. |
Avukat Özcan Kılıç, yargılanan Özgür Gündem Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenlerinden gazeteci Derya Okatan, Dicle Anter ve Kumru Başer kararları bianet’e değerlendirdi.
Kılıç: "Kürtlerle niye dayanıştınız" diye yargılanıyorlar
Özgür Gündem davalarının Kürtlerle dayanışmanın bedeli olarak ortaya çıktığını vurgulayan avukat Özcan Kılıç, şöyle konuştu:
“Özgür Gündem gazetesi Mart 2016’da baskı altına alınmıştı. Gazetenin genel yayın yönetmeni Eren Keskin’di. Bu işi yaptığı için polis, savcılık ve hakim tarafından ciddi baskılarla, tutuklama tehdidiyle karşılaştı. Keskin ile ilgili yüz civarında dava açıldı o dönem. Bu durumu biz kamuoyuyla paylaşıp baskı altında olduğumuzu aktardık. Aydınlar, demokratlar ve gazeteciler, her gün her birimiz bu görevi yapıp sizin üzerinizdeki baskıyı kamuoyuna duyuralım diyerek dayanışmada bulundular. Bu davaların açılma sebebi de bu oldu.
“Şimdi bu davalarda yargılananların hemen hemen hepsi Türk kökenli, kamuoyunda tanınan insanlar, iyi gazeteciler, muhalif ve hepsi bu işin suç olmadığını düşünerek bunu yaptılar. Fakat şimdi savcılar tam da bu sebeple, yani öç alma mantığıyla hareket ediyor. Burada yargılanan insanlara verilen mesaj da siz Kürtlerle niye dayanıştınız oluyor.
“Erol Önderoğlu, Ahmet Nesin ve Şebnem Korur Fincancı’yı özellikle tutukladılar. İnsanlar dayanışma için bu eylemi gerçekleştirdiklerini söylemelerine rağmen, savcılar ve hakimler ısrarla, sanki o haberleri onlar yazmışlar, haberlerin hepsini onlar imzalamışlar gibi suçladılar ve şimdi cezalandırıyorlar.
“Kürt, Türk, solcu olması fark etmeksizin ‘hükümete muhalif olanların yanında yer almayacaksın’ şeklinde bir mantık işletiliyor. Bu davalarla bize şu söyleniyor: ‘Dayanışma duygusu göstermeyeceksiniz, yalnız bırakacaksınız; biz de onları tutuklayacağız, öldüreceğiz.’ Bu mantık Cizre’de, Silopi’de gösterildi. Oraya giden gazeteciler, insan hakları savunucuları ölümle tehdit edildi.
“Böyle bir dönemde bu davada yargılanan insanlar çok onurluca bir iş yaptılar. Türkiye tarihinde çok görülmemiş, çok onur ve heyecan verici bir durum bu. Herkes savunmasında, ‘biz Kürtlerin de, gazetelerinin de yaşadığı baskıları biliyoruz, bu nedenle buradayız ve bu sorumluluğu kabul ediyoruz’ dedi. Bu çok onurlu bir şey.”
Okatan: Bizim yerimiz adliye değil
Gazeteci Derya Okatan da “Dayanışma suç olarak gösteriliyor” dedi, mahpus gazetecileri hatırlattı:
“Çok standarda bağlanmış bir şekilde ya hapis cezaları erteleniyor, para cezaları veriliyor. Ama her türlü ceza verilmiş oluyor, bizim direkt hapse girmemiş olmamız bir şeyi değiştirmiyor. Böylece dayanışma bir suç olarak gösteriliyor.
“Bu davalarda biz hem gazeteciliği hem dayanışmayı savunmak durumunda kaldık. Dosyaların altı boş ve buna rağmen birçok gazeteci cezaevinde. Benim birlikte gözaltında kaldığım arkadaşlarım Tunca, Mahir, Ömer şimdi cezaevindeler. Bir an önce tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması ve basının üzerindeki baskıların son bulması gerekiyor.
“Karşı salonda Hasan Cemal’in davası vardı, bu salonda bizim davamız vardı. Çok ilginç bir sahneydi bu. Bizim yerimiz burası değil, artık kendi işimizi yapmak istiyoruz.”
Anter: Biz suç işlemedik
Dicle Anter ise Özgür Gündem davalarına ve karara ilişkin şu ifadelere yer verdi:
“Esasında buraya gelmeyi gerektirecek bir dava bile değil. Çünkü biz bir suç işlemedik. Fakat tabi Türkiye gibi basın özgürlüğünün olmadığı bir ülkede böyle cezalar verilmeye devam ediliyor. Daha barışçıl, özgürlükçü bir toplum olursak bunları tekrar yaşamayacağımızı düşünüyorum.”
Başer: Gazetecilerin dayanışmaktan başka çaresi yok
Duruşmaya katılamayan gazeteci Kumru Başer ise bianet’e şöyle konuştu:
“Karar beni şaşırtmadı. Özgür Gündem ile dayanışmaktan dolayı yargılananlara verilen cezalara ancak ‘kısmet’ diyebiliyorum. Çünkü hukuken açıklanabilir şeyler değil. Hukukun üstünlüğü ve basın özgürlüğünün söz konusu olduğu bir ülkede, yüzlerce gazeteci yazdıkları ve yazmadıkları haberlerden dolayı yargılanıp cezalara çarptırılmazlar. 150 gazeteci bu şekilde cezaevine atılmaz. Haber takip ederken taciz edilmez, dövülmez, gözaltına alınmaz. Örgüt üyeliği ve propagandası ile suçlanmaz.
“Ben şahsen bu dayanışma ile Özgür Gündem gazetesine zaten açılan ve açılacak olan davaları, kamuoyunda bir nebze daha görünür hale getirmeyi amaçlamıştım. Bunu bir ölçüde yapabildiysem ne mutlu. Gazetecilerin bu ortamda dayanışmaktan ve doğruyu yapmaktan başka çaresi yok.” (TP/EA)