Büyükanıt'ın konuşmasının tamamının, demokrasi ilkelerini içimize sindirme sürecini iyice uzatacak bir baskı döneminin işaretlerini verdiğini düşünen Önen, konuşmanın demokrasi ve insan hakları eksenli açık tartışmaları baştan engellediğine dikkat çekiyor.
Önen: Herkesin potansiyel suçlu ilan edilebileceği terör tanımı kaygı verici
Önen, Büyükanıt'ın terörle ilgili çok geniş bir tanım yaptığını söylüyor.
"Terörle ilgili ekonomik, sosyal, siyasal boyutları anarak 'tüm boyutlarıyla mücadele etmek gerek' diyen Büyükanıt'ın bu tanımı, insan hakları ortamında kaygıyla izlediğimiz bir yaklaşım. Çünkü tanımı bu kadar geniş tuttuğunuzda belirsizleşir; herkesin potansiyel suçlu olabileceği bir ortam yaratmış olursunuz. Kişiler, gruplar, kurumlar, devletler bu tanımın içinde yer alabilir. Bu bize aynı zamanda, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) kendine hem coğrafi hem de siyasi olarak çok geniş bir çalışma alanı belirlediğini gösteriyor.
"Şimdi insanlar, 'acaba söylediklerimiz terörle mücadele alanına giriyor mu' diye düşünecek. Bu dünyada terörle mücadele stratejisinin getirdiği, ondan etkilenen, yararlanan bir tarz. ABD'nin Irak'ta, Afganistan'da, kendisine muhalif olanlar için, kendi vatandaşlarına karşı uyguladığı tanımın bir uyarlaması."
"Sıkıyönetim yasalarının işaretleri var"
Önen, Büyükanıt'ın güvenlik güçlerinin yetkileriyle ve "teröre destek veren işbirlikçilerle" ilgili sözlerininse, sıkıyönetim yasalarının habercisi olabileceğini söylüyor.
Büyükanıt, "mevcut yasalarda bazı uygulamaların terörle mücadeleyi olumsuz etkilediğini", ama yine de mevcut yasalarda hukuka uygun davrandıklarını söyleyip, şu örneği verdi:
"Bir yerde operasyon yapılıyor. Terörist örgütten kaçıyor, teslim oluyor. Operasyonu yürüten komutana 'Ben yuvalandıkları yeri biliyorum' diyor. Alıyorlar, gidiyorlar, gösteriyor. Operasyon yapılacakken terörist atışı başlıyor. İlk açılan ateşte yeri gösteren terörist hayatını kaybediyor. Mevcut yasalarımıza baktığınızda, operasyonu yapan komutan ölüme sebebiyetten mahkemeye gider. Yakaladığınız teröristi anında savcılığa teslim etmeniz gerek. Yer göstermesi için savcıdan izin isteyeceksiniz. Bu koşullarda terörle mücadele etmek çok zor."
Önen, bunun kritik dönemlerde güvenlik güçlerinin hep dile getirdikleri bir kaygı olduğuna işaret edip bunun temel hak ve özgürlükler alanında yeni kısıtlamaların, sıkıyönetim yasalarının işareti olabileceğini söylüyor.
"Böyle açıklamaların arından, hükümet kim olursa olsun, bu kısıtlamalarla ilgili yasalar hızla Meclis'e gelir. Bunlar da özellikle gözaltı kurallarıyla ilgilidir. Büyükanıt'ın verdiği örnek tam da buna dair."
Büyükanıt'ın "milis, işbirlikçi" sözleriyle yaptığı tanımınsa savaşı sivil alana yaygınlaştırma anlamına geldiğini söylüyor Önen.
Büyükanıt açıklamada "Teröristi dağda tutan işbirlikçilerdir. Bunlar halkın içindeler, kasabada, kentteler" dedi.
Önen "Aslında halkı kast ediyor. Sosyal anlamda geniş bir halk kitlesini tanımlamış oluyor. Bu, temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan yeni yetkilerle yan yana geldiğinde, savaşı daha sivil alanlara yaygınlaştırmak demek. Zaten, psikolojik harekatı da buna göre yapacaklarını söylüyor" diyor.
"Biz ölümler dursun diyoruz, Büyükanıt operasyonların süreceğini söylüyor"
Büyükanıt'ın yıl yıl öldürülen ve yaralanan askerlerin sayısını verip bir askerin ölümüyle üzüleceklerini, ama bunun terörle mücadelenin doğasında varolduğunu söylemesi içinse Önen, "Oysa biz artık ölümler dursun diyoruz. Büyükanıt büyük çaplı operasyonlarının devamının geleceğini haber veriyor" diyor.
Büyükanıt, havaların normale dönmesiyle birlikte büyük çaplı operasyonlar yapıldığını söyledi, "hatta şu an bile bir yerde çatışma devam ediyor olabilir" dedi.
"Hedef gösterdiği akademisyenler nasıl korunacak?"
Büyükanıt'ın konu başlıklarından biri de "azınlık yaratma çabaları"ydı. Genelkurmay Başkanı, Avrupa Birliği Komisyonu, Avrupa Parlamentosu raporları ve kararlarına değindi; uluslararası hak örgütlerinin çalışmalarından söz etti; bunların Türkiye'yi bölme çabaları olduğunu ima etti.
Ayrıca, "TSK'yi yıpratma çabaları"ndan söz ederken de, cumhuriyeti, devlet düzenini orduyla özdeşleştirip "devlet düzenini reddeden, tartışma ortamını yaratan bazılarının gençleri yetiştiren akademik unvan taşıyan kişiler olması vahameti artırıyor" dedi.
Önen, bunun açıkça insan hakları savunucularının ve akademisyenlerin hedef gösterilmesi olduğunu söylüyor, "Bu askeri bir yöntemdir. Gez-göz-arpacık bakmak. Hedefe doğrudan baktı ve gösterdi. Azınlık hakları konusunda düşünce ifade edenleri, hak savunusu yapanları sıkıntıya sokacak" diyor.
"Bu çok önemli. 'Ülkeyi bölmeye çalışıyorlar' demiş oldu. Hükümetin koruma vermesiyle aşılacak sorun değil bu. Bilimsel araştırma yapanlar ve hedef alınanlar şimdi nasıl korunacak?"
Önen, "TSK'nin yıpratılması" sözleriyle ilgili şunları da söylüyor:
"Büyükanıt, TSK'nin yargıya, siyasete müdahale ettiği iddialarını yanıtlamak isterken, dikkatli bir tarz, hukuka yargıya müdahale etmemeye bağlı bir hat sergiledi ama, Şemdinli'de yargı sürecine müdahale eden oydu. Sanık konumunda olanları övdü, sahip çıktı."
"Cumhurbaşkanlığı seçiminin parlamentoyla sınırlı olmadığı belli oldu"
Büyükanıt, cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili "Cumhuriyetin temel değerlerine sözde değil, özde sahip birinin seçilmesini umut ediyoruz" dedi. Ötesinde yorum yapmaktan kaçındı; yorumu seçimden sonra yapabileceğini söyledi.
Ancak Önen, "Dolaylı yanıtları birer mesaj anlamında" diyor.
"Seçimden sonra bir değerlendirme yapacağını söylüyor. Bu sözlerden sonra, Türkiye'nin önemli sıkıntılara gebe olduğunu,.zor bir dönemece girdiğini görüyoruz.. Cumhurbaşkanlığı seçiminin yalnızca Meclis aritmetiğinin belirleyeceği bir seçim olmayacağı, sadece parlamentoda gerçekleşmeyeceği anlamı çıkıyor buradan."
Büyükanıt "Operasyon yapılmalı" dedi
Büyükanıt, Kuzey Irak'a bir sınır ötesi operasyonun yapılmasının yararlı olacağını, bunun için siyasi kararın olması, Meclis'in yetki vermesi gerektiğini de söyledi.
Barzani'nin sözleriyle ilgili konuşurken de "Şımartanların kim olduğunu biliyoruz" diyerek ABD'yi ima etti; ama adını anmadı. Bir tek, gazetecilerin sorusu üzerine Irak'la ilgili konuşurken "Sünniler Kürtleri ABD'nin maşası olarak görüyor. ABD Kuzey Irak'ta birlik konuşlandırır mı? Yaparsa arkasından terörü de oraya çeker gelir" dedi.
Önen bunun için de şöyle diyor:
"Kastı ABD'ydi. Kendi yurttaşına yönelik tehdit ve tehlike konusunu bütün ayrıntılarıyla ortaya koydu; çok ciddiye aldı; hedef gösterdi. Ama 'şımartanın' kim olduğunu bile telaffuz etmedi. Geçiştirmeye çalıştı. Bu çifte standardın ta kendisi. Sorunun kaynağına gitmekten çekinen bir tarz. Bir yanda aslan, bir yanda ürkek tavşan.
"Bu ülkede antiemperyalist mücadeleden dolayı insanlar asıldı. Bunda 'şımartıcının' rolü çok büyüktür. Bir 'işbirliği' varsa, bu gerçek bağımsızlığı savunanlara yönelik baskıları örgütlemede yapıldı. Ve o işbirlikçi hâlâ saygın." (TK)