Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, dün (3 Mart) Genelkurmay'ın davet ettiği gazetecilerle yaptığı basın toplantısında, Kuzey Irak'a kara operasyonun bitirilmesinin kararını kendilerinin verdiğini, ABD'nin etkisi olmadığını söyledi; "Bunun aksinin kanıtlanması halinde, üzerimdeki üniformayı çıkarırım" dedi.
"Siyasilerle polemiğe girmem" dedi; Baykal'a yanıt verdi
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Deniz Baykal'ın "Harekat tamamlanmamıştır, etki altında çıkılmıştır, içeride parça bırakılmıştır" sözleri için de "Bir kere ben siyasilerle polemiğe girmem. O doğru da olmaz. ‘Görev tamamlanmamıştır’ diyene soruyorum ben; ‘Siz mi belirliyorsunuz görevimiz ne? Sanki o görevi kendi tayin etmiş: ‘Musul’ olsun, ‘Kerkük’ olsun. ‘Görev tamamlanmıştır’ diyorum ben" dedi.
"Başbakan biliyordu"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın harekatın biteceğinden bilgisi olmadığına dair iddiaların doğru olmadığını bildiren Büyükanıt, Ulusa Sesleniş konuşmasının kaydının 27 Şubat Çarşamba günü yapıldığını, Başbakan’ın söylediği tarih itibarıyla operasyonun sürdüğünü söyledi; “Ben kimseye avukatlık yapmıyorum ama gerçek budur” dedi.
Büyükanıt'a göre siyasi çözüm önerileri "PKK programı"
Büyükanıt Kürt sorununa siyasi çözüm önerileri için şunları söyledi:
"(...) Bizim sorumlu olduğumuz alan silahlı mücadeledir. Bazı çevrelere rastlıyoruz, sık sık ‘terörle mücadele sadece silahlı kuvvetlerle, silahla olmaz.’ Ben böyle diyenlere sesleniyorum. TSK bu gerçeği bilmiyor mu, TSK mensupları bu gerçeği geçmişten beri bilmiyor mu? Bunu en çok askerler biliyor. Tabii ki biliyoruz, ekonomik boyutu var, çeşitli boyutu var. ‘Siyasi çözüm olsun’... Şimdi, ‘Siyasi çözüm olsun’ diyenler neyi kastediyorlar. Onu hiç söylemiyorlar. Söyleyenler çıktığı zaman görüyorsunuz, PKK’nın programı çıkıyor. Ne olacak? ‘Anayasanızı değiştirin, Kürt kimliğini tanıyın asli kurucu olarak, anadilde eğitim yapın, bölgesel şeyi değiştirin, genel af çıkartın, senelerden beri PKK’nın söylediği şeyler bunlar. Bunların dışında siyasi bir tane öneri getiren senelerdir ben şimdiye kadar görmedim. Yıllardır bu işlerle uğraşıyorum, hep bunlar. Dolayısıyla şunu tekrar ediyorum; tabii ki sadece silahlı mücadele veya yapılan bir iki operasyon terörü sıfırlamaz. Ama ülkeyi yönetenlerin önüne yol açılır. Geçenlerde Şanlıurfa’da bir gösteri oldu. Onlar da siyasi bir çözüm istediler ama nasıl bir siyasi çözüm? Yanılmıyorsam dün İstiklal Caddesi’nde oldu. 1 Mart’ta Diyarbakır’da oldu. Bu söylemlerde Türkiye’nin uyanması lazım."
"İhtiyaç duyulduğu sürece operasyonlar sürecek"
Büyükanıt operasyonların süreceğini de söyledi:
"Bu operasyon şüphesiz yapacağımız operasyonların sonu değildir. Bu operasyonlar gerektiğinde devam edecektir. Çünkü başka vereceğimiz dersler de var. Ulusumuzda şöyle bir hava oluşmasın; ‘kara operasyonu yapıldı bitti’, bu yanlış bir yargıdır. Bu operasyon bir safhadır. İhtiyaç duyulduğu sürece de operasyonlar yapılmaya devam edecektir."
Sekiz maddelik özet
Büyükanıt bütün konuşmasını sekiz maddede özetleyeceğini ifade ettikten sonra şunları söyledi:
"Harekat planlandığı gibi yapılmış, planlandığı gibi sonuçlandırılmış ve başarıya ulaşılmıştır. Kimse bunun aksini söyleyemez. Bu harekat bundan sonra icra edilecek operasyonlar için çok önemli bir örnektir. Bu koşullarda ve bu süre içinde yapılan bu tür ilk yurtdışı operasyondur ve bu kadar sürede icra edilen en etkili operasyondur. Başlangıcı da bitirilişi gibi büyük bir taktik başarıdır. Bir operasyonun en hassas dönemi operasyon sonuçlandıktan sonra birliğin yerine gitmesidir. Neden en hassas dönemdir? Yorgunluk vardır, bir miktar bıkkınlık vardır, fiziki güç kaybı vardır ve toplanıp gitmek zorundasınız, pusuya düşülebilir, uzaktan taciz ateşi yapılabilir. Onun için biz askerler olarak operasyon bittiği zaman tüylerimiz diken diken olur, nasıl gidecekler diye. Onun için bu çekilme çoğu gece ve en ufak bir zayiat vermeden birliklerine dönmeleri bana göre en büyük başarılarından bir tanesidir. Operasyon tüm makamlarla koordine edilmiştir. Dışardan ve içeriden hiçbir etki operasyona tesir etmemiştir. Bu tür iddiayı yapanları da şahsen kınıyorum. Operasyona katılan birliklerimiz bugüne kadar görülmemiş bir başarı kazanmışlardır. Bu operasyon bir çok kişi ve grubu şaşırttığı gibi bundan sonra da şaşırtmaya devam edecektir ve PKK’ya daha ağır darbeler vurmaya çalışacağız. ‘ABD istedi çekildik’ söylemine lütfen dikkat edin. Bu doğru değil, bu bizi yaralıyor. Eğer bana ve TSK’ya ve komutan arkadaşlarımıza inanıyorsanız bunun gerçek olmadığını ve böyle şey olamayacağını da bilin."
Büyükanıt'ın konuşmasından bazı bölümler şöyle.
Operasyonun amacı
Birinci amaç PKK’nın önemli olarak gördüğümüz Zap bölgesine bu koşullarda bir darbe vurmak. Her türlü hava ve arazi şartlarında TSK’nın harekat kabiliyetine sahip olduğunu göstermek, dosta da düşmana da. Üç, arazi koşullarını biraz önce anlattığım gibi avantaja çevirmektir. Burada bir husus belirteceğim, teröristlerin ümitlerini kırmaktır. Ben sık sık tekrar etmiştim, terörle mücadelenin en önemli hedeflerinden bir tanesi teröristlerin başarılı olma ümidini kırmak. O ümidini kırmadan terör örgütünü tesirsiz hale getiremezsiniz. Eğer teröristin veya terörist grupların kafasında ‘bu iş galiba oluyor gibi’ bir şey uyandırılırsa, bu çok tehlikelidir terörle mücadelede. Bu harekat da bu ümidi kırma yönünden bana göre bütünüyle değil ama bu bölgede tamamen gerçekleşmiştir.
Bu arada, etik olmayı bırakın çok garip yorumlar yapılmaktadır. Bu yorumlardan bir tanesi operasyon bölgesinin bize ABD tarafından empoze edildiği ve bu bilgilerden sonra da ‘gir’ diyor, gidiyoruz operasyon yapıyoruz, ‘yeter çık’ diyor. Tabii kim diyor, Amerika diyor. Bu tür yorumlar gerçekten yalnız Silahlı Kuvvetler’e değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne de yapılmış çok seviyesiz saldırılardır. Böyle bir şey olabilir mi? Gerçekten, ben inanamıyorum bazı zamanlar.
Her türlü görüşe saygı göstermek gerekir. Bizim bu bilinçte olduğumuz açık bir gerçektir. Her türlü görüşe saygı duyarız. Ancak bu görüşler, bilgi ve deneyime değil de kalıplaşmış bir önyargıya dayanıyorsa, bu kişilere de saygı duymak gerekmiyor. Bu tür yaklaşımlar askerimizden, erinden generallerine kadar, döktükleri kana ve emeğe karşı saygısızlık oluyor. Biz bir kabile devleti miyiz? TSK, o kabile devletindeki mızraklı şeyler mi yani? Böyle bir şey olabilir mi? Hiçbir zaman böyle bir şey olmamıştır.
Neden Zap?
Operasyon bölgesini Zap seçmemizin sebebi PKK’nın silahlı saldırılara yönelik eylemleri planladığı ve bilahare teröristlerin silahlı terörünün beyni burası. Kandil daha ziyade eğitim yaptıkları yerler, lojistik, şu, bu, buna benzer şeyler. Ama silahlı terörün beyni Zap kampıdır ve bu bölgeye bir operasyon yapmayı planladık ve icra ettik. Şimdi şu suali sorabilirsiniz, operasyon neden bu mevsimde yapıldı? Şunu söyleyeyim, tabii ki askeri bir harekatta önceden planlama, gerekli ayrıntıları tespit etme değişmez parametreleridir. Bu mevsim özellikle seçildi. Bu mevsimde orada çok çetin mevsim koşullarının olacağını, olduğunu biliyorduk. Arazi son derece sert, onu da biliyorduk. Yani ilk bakışta bizim için dezavantaj bir bölge gibi görünebilir. Oysa eğer imkan ve kabiliyetleriniz uygunsa, bu dezavantajı avantaj haline çevirebilirsiniz. Bu terör örgütüne dezavantaj olarak yansır ki, ne kadar doğru olduğu operasyon sırasında ortaya çıkmıştır. Dezavantajı, arkadaşlarımızın muazzam bir gayret sarfıyla, avantaja döndürmesini bildi birliklerimiz.
"Derin karda harekat zor"
Kafamıza pencereden saksı düşeceğini düşünürsek, dışarıya çıkmamamız lazımdır. Askerlik şöyle ifade edilebilinir, öngörülere dayanan bir risk alma sanatıdır, biz de bu riski almaya karar verdik. Şunu biliyorduk ki PKK’nın en büyük eylem biçimi olan patlayıcılar bu mevsimde patlatılamaz. En can yakıcı kayıpları maalesef patlayıcılar yüzünden yıllardır yaşıyoruz. Fakat, derin karda PKK’nın bunu yapamayacağını biliyorduk. Nitekim operasyon sırasında patlayıcıdan dolayı tek bir zayiat dahi verilmedi. İşte avantaja çevirmek derken bunları kastediyordum. Derin karda harekat çok zor. Çok görsel malzemeyle basınımızı takviye ettik. Bu ortamda arazi şartlarını görüyorsunuz, Mehmetçiklerimizin hareket şartlarını görüyorsunuz, bunların hepsini avantaj haline getirebileceğimizi düşünüyorduk, öyle oldu.
TSK’nın teçhizat durumu ve diğer kolaylıkları bu kötü hava şartlarını yenmemizde çok büyük avantaj sağlamıştır, bize. Operasyon bölgesinde hiçbir araç kullanmadık, generalleri de, albayları da, subay ve astsubayları tamamen bu derin karda yaya halinde bulunmuştur. Arazi şartları zaten o bölgede araç kullanılmasına da imkan tanımıyor ve bu operasyon tamamen yaya bir operasyon olarak icra edilmiştir. Böyle bir havada, böyle bir derin karda, böyle bir arazide bu kadar gece gündüz operasyon yapmak büyük bir fiziki güç ister. Bu harekat, birliklerimizin ulaşmış oldukları eğitim seviyesinin ve fiziki güçlerinin çok tipik bir göstergesidir. Her şeyden önce fiziki bir güç ister o arazide operasyon, gece ve gündüz.
"Gecenin hakimi biziz"
Operasyon sırasında çatışmaların çok büyük bir bölümü gece icra edilmiştir. Bu bizim diğer bir avantajımızdır. Bu birliklerimizin de arzu ettiği bir husustur. Geceler, azami derecede kullanılmıştır. Çünkü geceye hakim olan bizim birliklerimizdir, geceye hakimiyetleri sayesinde teröristler üzerinde çok büyük bir üstünlük sağlamıştır ve terör örgütü en büyük zayiatlarını gece çatışmalarında vermiştir. Şunu da düşünmek lazım, karın üzerinde yaşayacaksınız, gündüz arama tarama yapacaksınız, çatışma çıkarsa çatışacaksınız, gece de operasyon yapacaksınız.
Bu da olayın çok çarpıcı ancak örnek alınması gereken bir sonucudur. O kötü koşullarda hem hayatını idame ettirecek, hem dinleneceği saatlerde çatışmaya girecek. Ayrıca, bu tür bir arazide helikopterlerle bir çok bölgede, uçarbirlik harekatı gerçekleştirilmiştir. Gece şartlarında azami derecede kullanılmıştır, helikopterlerimiz. Mesela alay seviyesinde bir birlik harekat bölgesine gece koşullarında indirilmiştir. Ben bu kadar büyük bir birliğin gece koşullarında o ortamda, kış şartlarında harekat yaptığına meslek hayatımda ilk defa şahit oldum. Ufak uçarbirlik harekatları oluyordu. Gece şartlarında, hudut ötesinde, olumsuz koşullarda, çünkü orada istediğiniz her yere de inemez helikopter, bir çoğu yere değmeden önce atarlar, o koşullarda uçarbirlik harekatı yapılmıştır. Bu tür operasyonları açıkça ifade ediyorum, terör örgütü daha önce görmemiştir. Bunlar baskın tesiri yaratmıştır.
Operasyonun zamanlaması
Büyükanıt, askeri bir operasyonun başlangıcının önceden belirlendiğini, ancak sonunun ise tahmini olarak saptandığını söyledi. Bunun genel bir kural olduğunu, “operasyonunun başlama zamanının sizin inisiyatifinizde bulunduğunu, ama operasyonu sonlandırmanın her zaman elinizde olamayacağını” söyledi:
Çünkü çatışmalar uzar, çeşitli şeyler olur. Kaba bir çerçeve çizebilirsiniz ama bu her zaman aynı gün ve saati tutmayabilir. Bu kararın verilmesinde arazi, hava koşulları, ayın durumu, operasyon sırasındaki uygulamaların sonuçları ve daha bir çok faktör dikkate alınmaktadır. Bunlar tamamen askeri faktörlerdir. Şüphesiz politik faktörlerde değerlendirme dışı bırakılmaz. Çünkü askeri faktörlere tesir eden politik faktörlerin de değerlendirilmesi lazım. Bunları yaptıktan sonra bir operasyona başlamayı veya sonlandırmayı değerlendirebilirsiniz yani çok boyutlu bir olaydır. Bu harekat için de bütün faktörler dikkate alınmıştır. Mevsimin menfi yönleri, arazinin çok önemli zorlukları dikkate alınarak operasyonun kısa sürede asgari zayiatla birliklerimiz tarafından tamamlanması bu süre içinde PKK’ya azami zayiat verdirilmesi temel mülahazaları oluşturuyor. Tüm planlar bu temel mülahazalar altında yapılmış ve gururla ifade edelim uygulanmıştır.
Genelkurmay Başkanlığı olarak bildirilerimizi çok dikkatli hazırlamaya çalıştık. Bazen hata da yapabiliriz, olabilir. Kara harekatının başladığının bildirisi 22 Şubat öğleden önce yapılmıştır. Oradan bir cümle okuyacağım; ‘Irak’ın toprak bütünlüğü ve istikrarına özel önem veren TSK planlanan hedeflere ulaşılmasından sonra en kısa zamanda yurt içine dönecektir’ biz bunu önceden ilan ettik.
Operasyonla ilgili yorumlar
Bu yorumlarımla kimseyi ve hiçbir kurumu hedef almak istemiyorum. Ancak Silahlı Kuvvetler’in görüşlerini de dile getirmenin görevim olduğunu düşünüyorum. Üzülerek ifade ediyorum; kendilerini vatansever olarak tanımlayan bir kısım kişilerin askerin yaptığı bu harekatı kendi tatminsizlikleri nedeniyle farklı yönlere çekerek Silahlı Kuvvetler’e karşı olumsuz davranmaları TSK tarafından ibretle ve dehşetle izlenmektedir. Adeta ‘Neden gidip Musul’u Kerkük’ü almayıp da döndünüz?’ diyenler var. ‘Niye Kandil’e gitmediniz?’ diyenler var. Bakın normal şartlarda bir teröristin ifadesidir: Kandil içinden bir teröristin bizim grubun içine girmesi 100-150 kilometre. Öyle bir arazi ki teröristin kendi ifadesi.
Operasyonun dış ülkelerin veya içeriden bazı çevrelerin etkisinde sona erdirildiğini iddia eden çevreler milli değerlerimize ve şehitlerimize seviyesiz saldırı yapmışlardır. Türk milleti de bu saldırıları asla affetmez.
Ne siyasi kuruluşun, herhangi bir çevrenin bu kararda bir etkisi olmamıştır. Şunu da söyleyeyim; kimsenin avukatı değilim ama bir hususa açıklık getirmek istiyorum; Silahlı Kuvvetler devlet terbiyesi olan bir kurumdur. Her şey ilgili makamlarla koordine edilir ve edilmiştir. Bilgilendirmeler yapılmıştır. Yetki almak başka, bir icra hakkında bilgi vermek başka şeydir. Bunların hepsi yapılmıştır.
Genelkurmay Başkanı yalan söyler mi?
Tahmine dayalı söylemek Genelkurmay Başkanlığının prensiplerine uymamaktadır. Çok konuşulan konulardan birisi de bizi gerçekten incitiyor. Teröristlere verdirtilen zayiattır. Size net olarak ifade ediyorum; 240 terörist etkisiz hale getirilmiştir. Bir gerçeği daha tekrar ifade edeyim; değerlendirmemize göre teröristlerin zayiatı çok daha fazladır, bundan eminiz. Çünkü bu miktarlara Hava Kuvvetlerinin darbeleri sonucu verdirilen zayiat dahil değildir. Burada çok daha önemli bir gerçek vardır; Genelkurmay Başkanı yalan söyler mi? Değerli basın mensupları, hem de bu kadar önemli bir konuda... ‘Niye cesetleri bize göstermiyorsunuz emin olalım’, biz yalan söylüyoruz, ‘ispat edin’. İsterlerse şehitlerimizin resimlerini de gösterelim, böyle bir şey olur mu, böyle bir uygulama olur mu? Böyle bir uygulama olmuş mu ki şimdiye kadar? Bu tür dedikodular bizi çok üzmektedir. Tekrar ediyorum, net olarak söylüyorum; teröristlerin zayiatı çok daha fazladır ama bizim fiilen tespit ettiğimiz 240. Hava Kuvvetleri tarafından çok güçlü ve başarılı operasyonlar yapılmıştır. Bunlardan hiç mi yaralıları yok? Yaralı iseler bunları kim tedavi ediyor? Tesisleri tahrip edildikten sonra o bölgede bulunanlar hiç mi zarar görmedi? Mesela çok sayıda uçaksavar mevzisi vurdu Hava Kuvvetleri, bunları kim kullanıyor? Teröristler kullanıyor. Nasıl nokta atış yapıldığını size verdiğimiz görsel malzeme ile gördünüz. Mağaranın ağzına 2 bin librelik bombayı vurduğunuz zaman bırakın parça tesirini insanlar o darbenin altından kalkamaz. Her mağarayı gidip sayamadık.
"Bu iş bitti anlamına gelmez"
Tüm Irak’ın kuzeyindeki operasyonlar esasında 1 Aralık 2007 tarihinden itibaren başlamıştır. Sadece olayı bu operasyonla sınırlamayın. Kasım 2007’de yetkiyi almışızdır, ilk saldırıyı 1 Aralık günü yapmışızdır. Ondan sonra aralıklarla Hava Kuvvetleri Kandil’den bütün sınır ötesine kadar her tarafa etkili bir şekilde tespit edilen hedeflere çok başarılı operasyonlar yapmıştır. Kara harekatı da bu faaliyetlerin bir safhasıdır. Kara harekatı yapılması gerekiyordu, kara harekatı yaptık. Tabii bir kara harekatı yapmakla ‘bu iş bitti’ anlamına gelmez. Bir de bu yanlış kanı var bazı çevrelerde. İhtiyaç duyuldukça operasyon yapılır. Bunu terörle mücadelenin esasları belirler.
"Lüzumsuz yere zayiatın hesabını nasıl vereceğiz?"
Biz bırakın 24 taneyi, 1 tane şehit vermeyi arzu etmeyiz. Hiçbir asker arzu etmez. Fakat maalesef 24 tane şehit verdik tabii ki yüreğimiz onlar için yanıyor. Ama bu koşullarda inanın başka türlü de sonuçlar çıkabilirdi. Daha ağır zayiat verebilirdik. Ama biz her erimizin sağlığını, esenliğini düşündük komutanları olarak. Lüzumsuz yere tutup idari zayiatlar vermeye başladığımız zaman bunun hesabını nasıl vereceğiz? Maddi hesabını bir tarafa koyun, manevi hesabını veremezsiniz. Başka bir söylenen şey var; bu saydığım gerekçeler ortaydayken ‘Efendim madem TSK o bölgeye girmişti, orada birlik bıraksın’... Bunu diyen kişiler o bölgeleri rüyalarında dahi görmeyen ve o koşulları bilmeyen kişilerdir. Terörist bile kendisinin sığınacağı bir mağara buluyor, biz TSK olarak yerleşecek mağara mı arayacaktık? Ben diyorum ki bırakın terörle mücadeleyi farz edin ki bütün teröristlerin hepsini etkisiz hale getirdik bunları diyen kişileri alalım götürelim orada 2 gün misafir edelim. O zaman bu sözleri söylemezler. Ama ciddi ciddi insanlar bunu söylediği zaman inanamıyorsunuz. Bazıları iyi niyetle, kötü niyetin zerresi yok, hayal kırıklığına uğradı. Ben de soruyorum; hayali neydi? Ben hayal kırıklığına uğrayanları biliyorum. En büyük hayal kırıklığına uğrayanlar PKK terör örgütüdür. Onlar çok büyük hayal kırıklığına uğradı. Aziz milletimiz bize güvenmeye devam etsin. Bizim en büyük güç kaynağımız silahtan da tanktan da toptan da öte milletimizin bize duyduğu güvendir. Bu tür şeyler o güveni zedeler diye endişe ediyorum. Bizim gözümüz gibi bakabileceğimiz halkımızın bize duyduğu muhabbet ve güven duyguları bizi güçlü kılıyor.
"Kanıtlasınlar üniformayı çıkartayım"
Ne Amerika ne içerimizdeki herhangi bir şey harekatı sonlandır diye bize imada dahi bulunmadı. Siyasi söylemler oldu yakın zamanda, fakat bunlar bizim uygulamamıza hiç tesir etmedi. Bu tür yaklaşımları yalnız Silahlı Kuvvetlere değil Türkiye Cumhuriyeti’ne de yapılan bir haksızlık olarak görüyorum. Birliklerin ülke içerisine döndürülmesi de ilgili makamlarla koordine edilmiştir. Yani ABD bölgeyi verdi, gittik, ‘vur’ dedi vurduk, ‘dön’ dedi döndük. Yani ben inanamıyorum, böyle birşey nasıl olur. O zaman biz bu üniformaları çıkartalım. Bunu kanıtlasınlar bu üniformayı çıkartırım. Bunu bu kadar kesin söylüyorum. Yorumlar yapılabilir, çeşitli faraziyeler yaratılabilir ama böyle birşey olmadı ve karar, işte komutan arkadaşlarımız burada, planladığımız gibi planlanan zamanda sonuçlandı. Başka bir yaygın kanaat de 2. Başkanımızın harekat öncesi Amerika’ya Irak’a gitmesi ‘acaba gizli bir plan mı var?’ Beni tanıyorsunuz, komutanları tanıyorsunuz. Ben size en yalın şekilde söylüyorum; böyle gizli plan, mizli plan yok. Başkalarının varsa onu ben bilmem. Bundan da daha açık bir şey söylenebileceğini sanmıyorum.
"Kimsenin avukatı değilim"
Cuma günü bildirinin yayımlanmasından sonra operasyona son verme konusunda, ‘Sayın "Başbakan’ın haberi yok" şeklinde yorumlar yapıldı. Buna dayanak olarak da ‘Ulusa Sesleniş’ programında ‘Operasyonlar devam ediyor’ demesi gösterildi. Bakın her aşamasında devletin kurumları arasında koordinasyon olur, bilgilendirme olur. Bunda da eksiklik olmamıştır. Olmaz da. ‘Ulusa Sesleniş’ kaydı 27 Şubat Çarşamba günü yapılmıştır. Belki bilginiz vardır. Bu kaydın yapıldığı tarihte birliklerimizin önemli bir bölümü daha operasyon bölgesindeydi ve faaliyetler devam ediyordu. Başbakan’ın o söylediği tarih itibariyle o ibare doğru ibaredir. Çünkü birliklerimiz harekata devam ediyordu. Bu gerçeği bilmenizi isterim. Ben kimsenin avukatı değilim ama gerçekleri de söylemek benim görevim. Kaldı ki operasyonun kademeli olarak sonuçlanacağı bilgisi içerisindeydi Sayın Başbakan. Bu tür yorumlar bizi gerçekten üzmektedir. Bunu da ifade edeyim burada çok açıkça. Dediğim gibi kimseye avukatlık yapmıyorum ama gerçek budur. Gerek Cumhurbaşkanlığı, gerek Başbakanlık’ta her türlü bilgilendirme, koordinasyon, bunların hepsi yapılmıştır.
"Terör uzmanları"nın yorumları
Terörle hiç karşılaşmamış olmanız nedeniyle bölgeyi hayal bile edemez yanlış yorumlarda bulunabilirsiniz. Bunu terör uzmanları için söylüyorum, bu kişileri küçümsemek için değil dikkatli olmaları için söylüyorum; dikkatsiz yorumlar yapıldığı zaman alttaki beklentileri yükseltiyorsunuz. Şimdi Silahlı Kuvvetlerin hangi bölgede operasyon yaptığını bilmiyor, ‘Kandil kuşatma altında’... Bu halkta büyük bir beklenti yaratıyor. Bizim hedeflerimiz başka iken işte o hayal kırıklığı diyenlerin hayalleri başka tarafta. Ben onları suçlamıyorum. Bazı tenkitler de var ben onları kabul ediyorum. ‘İletişim sistemi iyi değil’ diyenler var. Öyle oluyor ama bu kadar bilgi de, Amerika’ya falan özeniyor bazıları, geçsin tankların başına filan, ama Amerika katiyen bu kadar bilgi vermez. Kaç tane askerinin öldürüldüğünü hayatta söylemez. Cenaze törenini asla göremezsin Amerikan askerinin. TSK bu harekatta da elinden geldiği kadar muntazam verebileceği bilgilerin tümünü verdi. Hedef sayısı veriliyor, uçak sayısı veriliyor... Daha ne verilecek. Müsaade etsinler de bazıları askeri bilgi olarak bizde saklı kalsın. Yorum yaparken bilgiye dayanmıyorsa ihtiyatla yapması lazım. Aşırı genellemeler zarar veriyor. Beklentilerin yükseltilmesi buradan kaynaklanıyor. Başka bir şeyden değil.
"Muhabirden her saat haber beklerseniz..."
Şimdi Habur Sınır Kapısı’nda Zap’taki mücadeleyi yorumlamaları ne kadar gerçekçi. Habur’dan Zap’ı değerlendirmek... Tabii bu muhabirler kendilerine verilen görevi yapmaktadırlar ama her gün her saat bu muhabirlerden haber beklediğiniz zaman o muhabirler de gerçek manada bilgiden çok o günü kurtarmak için tahmin ettiği, duyduğu dedikoduyu, şunu bunu haber yapıyor. Bu çok önemli. Bir espri olarak söyleyeceğim; saygıdeğer bir muhabir o taraflarda bir yerlerde hava açık, ya Silopi’de ya Zaho’da, Siirt ile Şırnak arasında uluslararası hava yolu var, 4 motorlu bir yolcu uçağı gidiyor. Muhabir diyor ki; ‘İşte insansız hava aracı uçuyor’. Bunlar espri konusudur. Asla o muhabiri kınamak için söylemiyorum Her kurum eleştiriye açıktır. Benim beklediğim şey çok açık. Lütfen bu harekatın başarısını ‘kim çekilmede etkili oldu’ basitine indirmememiz lazım. Harekatı gölgeler. Askeri kurallar çerçevesinde, verilen yetki çerçevesinde görevini tamamlayan birlik ülkemize dönmüştür, olay budur. Kim, o ne dedi, gizli plan dediğiniz zaman yapılan bu güzel operasyon ikinci planda kalıyor, şahıslardan, dedikodulardan bahsetmeye başlıyoruz. Komplo teorileri üretmeye çalışıyoruz. Bu harekatı ikinci plana atıyor. O Mehmetçiklerimizin, subaylarımızın, generallerimizin, astsubaylarımızın emekleri heba oluyor. Onları koruma için bunları söylüyorum.
Baykal'a yanıt
Deniz Baykal’ın sınır ötesi kara harekatına ilişkin açıklamalarının anımsatılması üzerine Orgeneral Büyükanıt, “Bunu bir eleştiri olarak lütfen kabul etmeyin. Bunu mücadelemizi daha etkin yürütmekte faydalı olabilecek şeyler diye düşünün. Bazı hassasiyetleri dile getirmek suretiyle, bunu salt bir eleştiri olarak almayın. Silahlı Kuvvetler’in görevini yapması kolaylaşır” dedi.
Orgeneral Büyükanıt, bir gazetecinin, “Baykal’ın ‘Harekat tamamlanmamıştır, etki altında çıkılmıştır, içeride parça bırakılmıştır’ şeklinde ifadeleri var” sözlerine karşılık olarak şunları söyledi: “Bir kere ben siyasilerle polemiğe girmem. O doğru da olmaz. ‘Görev tamamlanmamıştır’ diyene soruyorum ben; ‘Siz mi belirliyorsunuz görevimiz ne? Sanki o görevi kendi tayin etmiş: ‘Musul’ olsun, ‘Kerkük’ olsun. ‘Görev tamamlanmıştır’ diyorum ben. Bakın 8 günde harekatın hedefi, şiddetli bir operasyon yoksa o tabiat koşullarında daha fazla birliklerimizi tutmamak için hedeflenmiştir. 8 günde 240 terörist, o kadar mağara, tesis, muhabere imkanları havadan, karadan vurulmuştur. Hepsi 8 gün. Görev tamamlanmıştır. O bölgede uzun süre görev de yapılmıştır. Onları da biliyoruz. Bu koşullarda, güç, arazi ve hava koşullarını avantaj haline çevirip süratle darbeyi vurmak. Bu darbe vurulmuştur. İstihbari bilgilerimize göre 300 civarında teröristin olduğunu o bölgede değerlendiriyorduk. Eğer bunun 240’ı gitmişse bundan daha iyi tamamlanan görev mi var? Bir de bilmediklerimiz var. Kayıp vermemeleri mümkün değil. Çünkü nokta operasyonunda Hava Kuvvetleri gitti hedefe attı. ‘Görev tamamlanmamıştır’ diyenler, ‘Daha büyük operasyon olsun, daha fazla yere gidelim’ hatta tabiri caizse ‘bir operasyonla PKK’yı bitirelim’... Yok böyle bir şey.”
Dağ kadrosunun çözülmesi ve katılımların önlenmesi
“Terör örgütünün dağ kadrosunun çözülmesi ve örgüte katılımların önlenmesi konusunda sizin bir mesajınız olacak mı?” sorusu üzerine Orgeneral Büyükanıt, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’un bu konuya mesai ayırdığını söyleyerek, sözü ona verdi.
Bunun üzerine Başbuğ, şunları söyledi: “Bizim TSK olarak vazifemiz bölücü terör örgütüyle mücadeledir. Çok basit görevimiz. Biz terörist neredeyse arayıp bulup etkisiz hale getireceğiz. Ne zamana kadar? Bu bölücü terör örgüt etkisiz hale getirilinceye kadar. Ne kadar sürer? Ne kadar sürerse sürer. Silahlı Kuvvetler olarak bu görevi yerine getirirken hep soruluyor; niye bitmiyor? Bir de burada kapalı olarak ima edilmek istenen sanki ‘TSK bu mücadelede başarısız da onun için’. Bu tamamen yanlıştır. 1984’ten 2008’e kadar bizim etkisiz hale getirdiğimiz terörist sayısı neredeyse 35 binler civarında. Peki terör örgütü niye hala var? Var, niye var, çünkü Silahlı Kuvvetler olarak kanınız pahasına bu mücadeleyi verir, ki şehit de veriyorsunuz, bu mücadelenin tabiatında var, ama biraz anlayışlı davranılması lazım. Yani bu yapılan silahlı mücadele. Bizde de silah var karşı tarafta da bir silah var. Bu mücadelede hiçbir zayiat olmamasını gayet tabii arzu ederiz. Ama bunun içinde bu var. Maalesef var bunu da kabul edeceğiz. Siz Silahlı Kuvvetler olarak bu mücadeleyi yapıyorsunuz ancak örgüte katılımlar devam ediyorsa, ki ediyor, o zaman bu kısır döngü devam edecektir. O zaman örgüte katılımların engellenmesi lazım. Kontrol altına alınması lazım. Bunu kim yapacak? Bunu devlet yapacak. Bu devletin üstlendiği bir görev. O zaman siz soruşturacaksınız acaba bu kanlı terör örgütüne katılanlar, zavallı gençler, o gençlere de acıyoruz, niye katılıyor? Niçin katılıyor? Bunları tespit edip ondan sonra bu nedenleri ortadan kaldırırsanız bir noktada terör örgütüne katılımları kontrol altına alabilirsiniz. Niye katılıyor? Temel 2 nedeni var. Propagandaya o cahil çocuk inanıyor, inandırılıyor. Örgüt korkunç bir propaganda yapıyor. Bir yığın düzeni var, yapılanması var ve maalesef devletimizin karşı propagandası yok. Çocuk inanıyor zaten, zavallı çocuk. Bu ana nedenlerden birisi. İkincisi, işsiz, fakir. Nedenlerden birincisi propagandadır, ikincisi çaresiz çocuk örgütün eline düşüyor. Onun için diyoruz ki; ekonomik tedbirler alınırken önemli olan bu ekonomik tedbirler, bu zavallı çocuklara ulaşmalı, devlet bunun üzerinde durmalı.”
Orgeneral Başbuğ, PKK militanlarının dağdan indirilmesi konusu üzerinde de durulması gerektiğini söyledi. “Sayın Başbakan tekrar söyledi; İşte bizim yasada (TCK) 221. madde var. 221. maddeyi etkin olarak kullanın. Bu ikisini yapar, güvenlik kuvvetleri de aynı anda bu mücadeleye aynı şiddetle, kararlılıkla devam ederse, biz inanıyoruz ki bu bölücü terör örgütüyle mücadele süresi beklenenden daha kısaya çekilebilir. Aksi halde bu mücadele devam eder.”
Böyle bir davet almadım
“Sayın Cumhurbaşkanı, Talabani’yi Türkiye’ye davet etti, yemek veriyor. Böyle bir yemeğe katılır mısınız?” sorusuna ise Büyükanıt, “Ben böyle bir davet almadım” karşılığını verdi. Büyükanıt, bir gazetecinin “ABD Başkanı Bush ve Savunma Bakanı Gates’in açıklamaları birliklerimizin bir bölümü sınır ötesinden dönerken yapıldı. Birliklerin döndüğü konusunda bilgilendirilmişler miydi, uydudan takip etmiş olabilirler mi? Bir art niyet olabilir mi?” sorusunu, “Tabii ABD’nin ne yaptığını, uydu mu kullandı, U-2 mi kullandı, ne kullandı onu bilemem. Bilmediğim bir konuda cevap da veremem. Öte yandan çekilmeyi ilk ifade eden Hoşyar Zebari. O nereden bilgi aldı? Onu sormak lazım. Bir yerlerden bilgi alıyorlar. Ya PKK ile direkt irtibatları var... Biz de onu merak ediyoruz” diye yanıtladı.
"Bir operasyonla PKK bitmez"
“Yaz aylarında terörle mücadelenin nasıl bir seyir izlemesini bekliyorsunuz. Terör yine Türkiye’nin bir numaralı gündemi mi olacak, yoksa örgüt eylem yapma yeteneğini büyük ölçüde kaybetti mi? Bu operasyon bu açıdan ne getirdi?” sorusunaysa Büyükanıt, şu yanıtı verdi:
“Bir operasyonla PKK bitmez. Kısır döngü kırılmadan arzu edilen sonuca varılamaz. Bu operasyona başlarken tespit ettiğimiz hedefe ulaşılmıştır, kendi içinde. Ama terörle mücadele kendi içinde bir süreç işidir ve çok fazla boyutları vardır. Bu, terörle topyekün mücadeleyi gerektirir. Gencin örgüte katılmasından tutun, dağdakinin aşağıya inmesine kadar veya siyasi bazı söylemlerle ortaya konan PKK’nın hayallerine kadar varan çok boyutlu bir şeydir. Bu sürecin her aşamasıyla mücadele edilmesi gerekiyor. Bugün örgütün gündeme getirdiklerini 10 sene evvel ağzına alamazdı kimse. Ne oluyor bu? Bazı şeylere Türk Milleti alıştırılıyor. Artık bayrağımıza saldırı neredeyse olağan hale geliyor. ‘Ona af, buna bilmem ne’ demesi, anadilde eğitim... Şimdi anadilde eğitim, ‘ilköğretim okulunda ne aldın?’ diyorlar, Kürtçe eğitim. Peki aştık ilkokulu, orayı bitiren çocuk hangi ortaöğretim kurumuna gidecek? Yine Kürtçe ile eğitim mi? Peki onu da bitirdi, üniversiteye gidecek. Hangi üniversiteye gidecek? Kürtçe eğitim yapan bir hukuk fakültesine misal. Ki hukuk fakültesini de bitirdi, nerede çalışacak? Bakın bu zincir bazı şeyler kulağa hoş geliyor. Benim bir sözüm vardır; ‘Biraz da bana hoşuma gitmeyen şeyler söyleyin ki bana düşüneyim’. O şekilde bu işin üzerinde fazla düşünülmüyor. Anadilde eğitim sözü üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Ama dikkat ediyorum bir doğal hak gibi görülebiliyor.”
PKK militanı sayısı
Büyükanıt’a yöneltilen sınır ötesindeki toplam PKK militanı sayısına ilişkin bir soru üzerine Orgeneral Başbuğ, operasyon öncesi Irak’ın kuzeyindeki sayılarının tüm kamplarda 2 bin 320-2 bin 640 civarında olduğunu söyledi:
“5 bin rakamı telaffuz edildi, bu yurt içindekilerle beraber. Harekatı sadece teröristlerin bulunduğu bir kampa yönelik yaptık. Orada kabaca 300 civarında terörist vardı. Zap bölgesi operasyon sırasında diğer bölgelerden de takviye gördü. Neticede 240 teröristin etkisiz hale getirildiğini değerlendiriyoruz. Şimdi Zap bölgesindeki terörist mevcudu çok düştü. Irak’ın kuzeyindeki terörist sayısına bakarsanız şimdi 2 bin 320-2 bin 640’dan 240’ı düşeceksiniz. Bu operasyonun amacı sadece Zap bölgesindeki teröristleri etkisiz hale getirmekti. Anlaşılmayan bu. Zaten diğer bölgelerde herhangi bir operasyon olmadı. Dolayısıyla diğer bölgelerdeki teröristler elbette ki duruyor. Onun için gerek yurt içinde gerek yurt dışında yapacağınız operasyonlarla teröristlere daima darbe vuracaksınız.”
Gates bunu söyledi diye...
ABD Savunma Bakanı Robert Gates’in Türkiye’ye gelişinin ardından gündeme gelen tartışmaların tekrar anımsatılması üzerine Büyükanıt, şunları söyledi: “Askeri harekat ‘o bunu söyledi, bu bunu söylemedi’ diye ne uzatılır, ne kısaltılır. Bunların hepsinin sonunda bedel ödemek vardır. O siyasi bir makamdır. O burada var ama ‘çekmeyeyim de çekmedi desinler’ diye koşulları size anlatmaya çalıştık. Her şeyi yapılması lazım gelen zamanda yaptık. Gates bunu söyledi diye bir hafta daha operasyon yapalım denemez. Bakın her şeyini Mehmetçikler sırtlarında taşıdı. Görevine göre 40-45 kilo ağırlığında her birinin. İçerisinde 5 günlük yiyeceği dahil. Resimleri özellikle basına bol miktarda verdik ki o koşulları göresiniz diye. O koşullar çok ibret verici koşullardır. Buna rağmen Mehmetçiklerin yüzlerini görüyorsunuz. En ufak bir memnuniyetsizlik yok ama her şeyin fiziki gücün de bir hududu vardır. Yani doğru dürüst o 8 gün istirahat etmeden geldiler geriye. İnsan bir müddet sonra bütün dikkatini de kaybeder. O çok tehlikeli terörle mücadelede. Onun için öyle bir şey yapılamazdı diye düşünüyorum.”
Peşmergelerle gerginlik yaşandı mı?
Büyükanıt, bir gazetecinin, “Harekat sürecinde Peşmergeler ve ABD askerleriyle herhangi bir gerginlik yaşandı mı? Bölgedeki tank birliğimizin bulunduğu yerden çıktığı, Peşmergelerin ve yerel halkın muhalefetiyle karşılaştığı ve geri döndüğü konusunu aydınlatabilir misiniz?” sorusu üzerine de, şunları söyledi:
“Amerikalılarla herhangi bir şey yaşamadık, operasyon esnasında. Amerikalı yetkililerle sık sık görüşülüyor, herhangi bir olumsuzluk da görmedik. O olay operasyon bölgesinde olmadı. Aşağıda eski bir havaalanı var Bamerni diye. Orada bizim özel kuvvetlerin unsurları var. Irak’ın bir çok yerinde var, bir tanesi de orası. Bazı şeyleri söyleyemiyoruz. Neden söyleyemiyoruz? Askeri literatürde taktik örtü ve aldatma da vardır. Birliklerimizin Zap’a girmesinden hemen önce biz Hava Kuvvetlerimizle Avaşin’i de vurduk. Oradakileri de tedirgin edelim de bu taraflara takviyeye filan gelmesinler diye. Bazı hareketleri yaptık. Hiçbir zaman çatışma ortamı olmamıştır. Zaten o birliğin operasyonda da görevi yoktu. Tank birlikleri oraya sokulamıyordu. Bir çatışma ortamı olmamıştır, onu kesinlikle söyleyebilirim.” (TK)
* Bu metni ntvmsnbc'den yararlanarak hazırladık.