Türkiye siyasetinin bir dönemine damgasını vuran eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt bu sabah tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.
28 Ağustos 2006 ile 30 Ağustos 2008 tarihleri arasında TSK’nin 25’inci Genelkurmay Başkanı olan Büyükanıt, Türkiye siyasetinde etkisi bugün hala devam eden bir sürecin arifesinde emekli oldu.
Büyükanıt, hafızalara cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde bizzat kendisinin kaleme aldığını ifade ettiği 27 Nisan e-muhtırası ve o dönem başbakanlık koltuğunda oturan Tayyip Erdoğan ile Dolmabahçe’de yaptığı görüşme ile kazındı.
10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in görev süresi dolduğu tarihlerde, Meclis'te çoğunluğa sahip olan AKP, dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün adaylığını ilan etmişti.
"Soruşturma takipsizle sonuçlanmıştı"
Meclis'te 27 Nisan 2007 günü yapılacak ilk tur oylamadan saatler önce Genelkurmay'ın internet sitesinde gece saat 23.20'de "TSK laikliğin savunucusudur. Gerektiğinde tavrını açık ve net ortaya koyacaktır" ifadesinin yer aldığı bir bildiri yayınlanmıştı.
Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığı adaylığının eşinin başının örtülü olması nedeniyle laikliğe uygun olup olmadığı tartışmalarının yapıldığı bir süreçte yayınlanan bildiri, cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik bir tür 'muhtıra' olarak yorumlanmıştı.
Bildirinin yayınlanmasından bir süre sonra Türkiye çapında yapılan suç duyuruları Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'nde birleştirilmişti. Fakat daha sonra soruşturma takipsizlikle sonuçlanmıştı.
135 dakika süren görüşme tarihe sır olarak geçti
Bildiriden bir hafta sonra Büyükanıt, Tayyip Erdoğan ile 4 Mayıs 2007’de Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nde, Türkiye siyasi tarihine geçen 135 dakika süren bir görüşme gerçekleştirmişti.
Görüşmenin ardından taraflar hiçbir şekilde açıklama yapmazken, Büyükanıt, “Konuşulanlar benimle mezara gidecek” demişti. Dolmabahçe'de yapılan görüşmeden bir ay sonra Türkiye siyasetinde yeni bir dönemin başlangıcı olan Ergenekon davaları başlamıştı.
"Görüşme benimle mezara gidecek"
2012 yılında TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’na 27 Nisan ile ilgili konuşan Büyükanıt, dönemin başbakanı Erdoğan’ı şahit göstermiş ve “Muhtıra değildi. Bu, laiklik hassasiyetini ortaya koyan bir metindir” demişti. Erdoğan ise görüşmeye dair “Büyükanıt açıklarsa ben de açıklarım” demiş, Büyükanıt da “Benimle mezara gidecek” yanıtı vermişti.
Şemdinli sanığı için "Tanırım iyi çocuktur" demişti
Büyükanıt’ın hafızalarda yer edinen bir diğer açıklaması ise, 2005 yılında Şemdinli’de Umut Kitabevi'ne yönelik düzenlenen bombalı saldırıya ilişkindi. Patlamada, Mehmet Zahir Korkmaz ve Ali Yılmaz yaşamını yitirmiş, 5 kişi yaralanmıştı.
Saldırıyı gerçekleştiren astsubaylar Ali Kaya, Özcan İldeniz ve itirafçı Veysel Ateş çevredekiler tarafından çarşıdan çıkmadan yakalanmıştı. Savcının incelemesinde araçta kalaşnikoflar, el bombası, askeri çelik yelek, öldürülmesi planlanan diğer kişilerin bilgilerinin yazıldığı ajanda ve belgeler bulunmuştu. Büyükanıt, saldırıda Şemdinli halkı tarafından suçüstü yakalanan astsubay Ali Kaya için “‘Ali Kaya iyi çocuktur, tanırım” yorumunda bulunmuştu.
Tanrıkulu: Büyükanıt koruma altında öldü
E-muhtıra bildirisinin ardından o dönem Diyarbakır Baro başkanlığı görevini yürüten ve Büyükanıt hakkında suç duyurusunda bulunan CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, bianet'e şunları söyledi:
"27 Nisan e-muhtırasının mimarı olan Yaşar Büyükanıt, o dönem yaşananlara ait bilgileri paylaşmadan koruma altında öldü. Ben Diyarbakır Baro başkanlığım döneminde sivil toplum örgütleriyle beraber, e-muhtıranın yapıldığı gecenin sabahında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na kendisi hakkında "Anayasal düzeni değiştirme teşebbüsü"nden suç duyurusunda bulunmuştum. O suç duyurusu Genelkurmay Adli Müşavirliği'ne gönderildi fakat hiçbir işlem yapılmadı.
"Darbe Komisyonu'na gelmedi ve konuşmadı"
"E-muhtıra AKP'yi güçlendiren bir zemin yaratmıştı. Oradan yaratılan mağduriyetle AKP kendi iktidarını sağlaştırmıştı.
Dolmabahçe Sarayı'nda ne konuşulduğu birebir bilmemekle beraber, ne konuşulduğuna dair bir tahminimiz var. Yaşar Büyükanıt, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından benim de içinde olduğum Darbe Komisyonu'nun davetine gelmedi ve bilgileri paylaşmadı.
Ancak o dönem komuta kademesinde bulunan isimlere, bizzat kendim e-muhtırayla ilgili sorular yönelttim. Kendileri e-muhtıradan bilgilerinin olmadığını açık bir biçimde ifade ettiler.
"E-muhtıradan sonra Türkiye karanlık bir sürece girdi"
E-muhtırayı Büyükanıt'ın tek başına yazdığı ve siteye koyduğu düşünülemez. Bu e-muhtıradan sonra Türkiye'de operasyonlar gerçekleşti ve Türkiye'yi bugünkü karanlık sürece hazırlayan bir rotaya girilmişti. Elbet bir gün bu karanlık dönem aydınlığa kavuşur kimlerin işbirliği yaptığı mutlaka ortaya çıkacaktır. Bu iktidar sayesinde yargılanmaktan kurtuldu. Bu da aslında yapılan girişiminin ne anlama geldiğini ortaya koymuştur.
Keskin: Kendinden öncekiler gibi sorgulanmadan gitti
İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Eren Keskin ise şöyle konuştu: "Yaşar Büyükanıt, kontrgerilla, derin devlet, Özel Harp Dairesi, ismine ne diyeceksek diyelim bu yapının derin isimlerinden biriydi. Biz kendisini Şemdinli'de suçüstü yakalanan JİTEM elemanlarını korumasıyla ilk olarak çok net hatırlıyoruz.
"Ayrıca militarizmin baskı içeren yöntemlerini uygulayıcılarından bir olduğunu da biliyoruz. Derin devletin, JİTEM, kontrgerilla her zaman kendini aklayarak varlığına devam etti. Büyükanıt'ta bu şekildeydi, her zaman birçok suçun faili olduğuna inandım ama ne yazık ki o da kendinden öncekiler gibi sorgulanmadan yargılanmadan bu dünyadan gitti." (RT)