Büyükanıt Makro Siyaset Yaptı; Suç İşledi

Emekli askeri hakim ve savcı Ümit Kardaş, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın Harp Akademileri'nin açılış töreninde yaptığı konuşmada irtica, ulus devlet ve üniter devletten bahsettiği bölümlerde "makro siyaset" yaptığını, bunun da Askeri Ceza Kanunu'nun askerlerin siyaset yapmasını engelleyen 148. maddesine göre suç olduğunu söyledi.

Kardaş, dün gece (3 Ekim) NTV'de Can Dündar'ın hazırladığı "Neden" adlı programda, Türkiye'de askerlerin siyasetten çekilebilmesi için her şeyden önce 12 Eylül ürünü Anayasa'nın değiştirilmesi gerektiğini belirtti.

Kardaş, Anayasa'nın girişindeki metnin değişmesini, Milli Güvenlik Kurulu yerine Dış Güvenlik Kurulu kurulmasını, askerin dış güvenlik hariç her türlü siyasetten uzak durmasının güvenceye alınmasını, Askeri Yargıtay'ın ve Askeri İdare Mahkemesi'nin kaldırılmasını önerdi.

Adalet ve Kalkınma Partisi'nden (AKP) Burhan Kuzu da, aynı programda, Genelkurmay'ın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmasının Avrupa Birliği süreci içinde zten gerçekleşeceğini, kaçınılmaz olduğunu söyledi.

İHD: Asker yalnızca dış güvenlikle sınırlanmalı

İnsan Hakları Derneği (İHD) de bugünkü (4 Ekim) açıklamasında, çağdaş demokratik ülkelerde askeri gücün görevi dış güvenlikle sınırlı olduğuna, dış güvenlik konusundaki nihai kararların dahi sivil kurumlar tarafından verildiğine dikkat çekti.

Türkiye'deyse askeri gücün kendi görev tanımını "iç ve dış tehdit" olarak yaptığını, bunun da "ülkenin tek ve gerçek koruyucusunun askerler olduğu" anlayışıyla demokratik devletin diğer kurumlarına ve bizzat yurttaşlara karşı bir güvensizliği ifade ettiğini belirtti.

İHD, komuta kademesindeki komutanların 30 Ağustos'tan beri yaptıkları açıklamaların, "demokratik kurumların, sivil toplum örgütlerinin, farklı düşünen aydın ve siyasetçilerinin 'yurtseverliğini' sorgulama boyutuna ulaştığını, demokratik hak ve özgürlükler üzerinde açık bir baskıya dönüştüğünü" söyledi.

"Yapılan açıklamalarda Türkiye'nin temel sorunlarının tespitiyle yetinilmeyerek, bunların nasıl çözülmesi (ya da çözülmemesi) gerektiği de oldukça sert bir üslupla ifade edilmek suretiyle, başta TBMM ve hükümet olmak üzere demokratik ve anayasal kurumların yetki alanına müdahale edildi. Bu kurumların yeni politikalar üretmesinin, farklı çözüm yolları arayışına girmesinin de büyük ölçüde önü kesilmek istendi."

Dernek yasama, yürütme, yargı organlarını görev ve yetkilerine sahip çıkmaya, kamuoyunu da insan haklarından ve özgürlüklerden yana tavır koymaya çağırdı. (TK)