Merkez siyasetinin pratiğinde sabit konulardan olan etnik kimlik temelli hak talepleri söz konusu olduğunda CHP’nin beşinci döneminde parti geneline yaygınlaştırılabilecek ve parti politikasını tanımlayabilecek tutarlı bir tutumdan bahsetmek mümkün değil. CHP’nin önceki dönemlerinde vatandaşlık hakları açısından farklılıkların ve dolayısıyla kültürel çeşitliliğin korunmasının yolu olarak kimlik sorunlarının kamusal alandan -devlet alanından- dışlanmasına yönelik politika tercihinden önceki yazılarda bahsetmiştik.[1]
Bu çerçevede, bir önceki dönem CHP’sinde “etnik sorunlar” uluslaş(a)ma(ma) sürecinin bir çıktısı olarak değerlendirilirken, bu yöndeki hak taleplerinin sınırlarının Türk üst kimliğine ya da millete biçilen resmî kimliğe referansla çizildiğini söyleyebiliriz.
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı
2000’lerin ikinci on yılında partinin etnik kimlik temelli hak taleplerine yönelik söylemsel tercihlerine bakıldığında, milliyetçi bir temelden yükselen bu duruşta bir farklılaşma çabasından bahsetmek mümkün. Bu çabayla ilk olarak “Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı” önerilir.[2] “Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı”nın etnik meseleleri çözme potansiyeline sahip bir üst kimlik olarak sunulduğu bu duruş Kılıçdaroğlu’nun açıklamasıyla - “...[N]edir biz? Türk’üz. Kendimize üst kimlik olarak Türk’ü koyuyoruz... Millet dediğimiz Türk milleti...”[3] - esasen önceki döneme hâkim Türk milliyetçisi duruşun ötesine geçemez.[4]
Benzer şekilde, Kılıçdaroğlu’nun Kürtçe’nin anadil olarak müfredata girmesine karşı çıkışı bu sınırlılığı devam ettirir. Etnik kimlik temelli hak taleplerinin bu ve benzeri sınırlarla yok sayılması, parti içinde kurucu CHP zihniyetini sahiplenen “ulusalcı” kesim ile politik tercihlerini sosyal-liberal çerçeveye oturtabileceğimiz “yenilikçi” kesim arasındaki gerilimi yansıtır.[5]
Öte yandan, yine Kılıçdaroğlu’nun AKP’nin girişimiyle başlatılan Demokratik Açılım/Milli Birlik ve Kardeşlik Projesine desteği, partinin Kürt meselesine yaklaşımında kayda değer bir değişikliğe işaret eder. Ulusalcı - yenilikçi gruplar arası gerilimi tırmandıracağı beklenebilen bu destek, çözüm sürecinin kısa sürede kadük kalmasıyla geçersizleşti.
Muhafazakarlık ve devletçilik
Türkiye’nin merkez siyasetinde belirleyici unsur olarak devam edegelen Türk milliyetçiliği AKP örneğinde mufahazakârlıkla, CHP örneğinde devletçilikle birleşerek farklı biçimlerde ve vesilelerle politika üretiminde etkili oluyor.
Bu etkinin Kürt meselesine güvenlikçi yaklaşımın sürdürülmesi açısından en can alıcı örneklerinden biri 20 Mayıs 2016’da TBMM’de kabul edilen ve 8 Haziran 2016’da Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Dokunulmazlık Yasasıdır.
Kısaca, AKP’nin doğrudan gerek HDP seçim başarılarını, gerek HDP milletvekillerinin TBMM’deki etkin muhalefetlerini hedefleyerek önerdiği, fezleke dosyaları bulunan ya da dosyaları başbakanlıkta olan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması önerisine CHP’nin verdiği destek bugün HDP milletvekillerinin ve öncelikle partinin o dönemdeki eşgenel başkanları olan Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın tutuklanmalarının ve cezaevinde tutulmalarının yolunu açtı. Yukarıda bahsettiğimiz ulusalcı - sosyal-liberal/yenilikçi bölünmesi izdüşümleri bu örnekte de takip edilebilir.
Merkez soldan sağa kayma
Bu bölünmenin seçimlerdeki seyri özellikle CHP’nin merkez siyasetinde benimseyegeldiği rolün bugünkü yansımalarını anlamak açısından önemli. Öncelikle, partinin 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimlerinde milliyetçi ve muhafazakâr siyasal partilerle, İyi Parti ve Saadet Partisi’yle, birlikte kurduğu Millet İttifakı, merkezin çözülmüş olduğu bir siyasal ortamda merkez soldan sağa kayışını belgeler. CHP’nin 2019 yerel seçimlerinde İyi Parti’yle ittifakını yinelemesi söz konusu kayışı sabitler.
Yanı sıra, HDP’nin aynı seçimlerde “ortak akıl” olarak nitelendirdiği ilkeler doğrultusunda,[6] belirli kentlerde CHP adayını destekleme kararı partinin yerel seçim başarısında belirleyici olmuşken HDP’nin ve HDP’li milletvekillerinin maruz bırakıldıkları hak ihlalleri karşısındaki suskunluğu bu kayışı onaylar.
Dolayısıyla, parti içindeki bölünmenin parti politikasındaki tezahürü, merkez sol eğilimin sağa yenik düşmesine işaret eder. Diğer bir ifadeyle, genelde etnik kimlik temelli hak talepleri özelde Kürtlerin hak talepleri söz konusu olduğunda CHP’nin, 1970’lerde kısa bir ara verdiği, kemikleşmiş ulusalcı duruşundan vazgeçmediği sonucuna varılabilir.
Yenilikçi grup etkisi
Öte yandan, CHP içerisindeki yenilikçi grubun etkisi yerel yönetimler düzeyinde gözlemleniyor. Özellikle 2019 yerel seçimleri akabinde partinin yönetime geldiği Adana, Ankara, Antalya, İstanbul, Mersin büyükşehir belediyelerinin gerek seçim kampanyalarında gerek ilk bir yıllık icraatında katılımcı belediyecilik önceliğinin gündemde tutulması farklı toplumsal gruplarının yerel yönetim süreçlerine katılımını sağlamaya dönük adımları beraberinde getirdi.
Bu açıdan özellikle bahsi geçen belediyelerde toplumsal cinsiyet eşitliğini hesaba katan girişimlerin olması söz konusu yenilikçi grubun etkisi olarak okunabilir. Özellikle Mart 2020’den itibaren Türkiye siyasetinde belirleyici olan pandemi sürecinde Ankara ve İstanbul belediyelerinin etkin, programlı müdahaleleri bu açıdan kayda değer örneklerdir.
Bu müdahalelerde ön plana çıkan ilkeler adaletli yeniden dağıtım ve yurttaş sorumluluğudur. Yukarıda değindiğimiz gibi bu yeni belediyecilik pratiğinin merkezî yönetim tarafından tehdit olarak algılanarak durdurulması, Türkiye’deki mevcut hükümet etme biçimini anlamak açısından önemlidir.[7]
İslami referanslar çoğaldı
AKP’nin merkez siyasetini muhafazakâr duruşa teslim alırken dayandığı millet imgesi ve hayır işle(t)me tekeli karşısında alternatife ışık yakan bu pratiklerin önü salt dışarıdan müdahalelerle kesilmez. Partinin, önceki dönemlerde İslamcılık-laiklik kutupsal ikiliği üzerine kurduğu şahin laikçi tavrı bu eleştirilerde silikleşir - ağırlıklı olarak kız çocuklarının okullaşma süreçlerinin salt ailelerin tercihine bırakılıyor olmasının risk teşkil ettiği vurgusunda izleri bulunabilir. Kepenek’in (2020) de dikkat çektiği gibi:[8]
Kılıçdaroğlu, örneğin, ifade özgürlüğünü anlatmak için haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır gibi asırlar öncesinin kavramlarına sarıldı; insan hakkı yerine ısrarla kul hakkı diyor; AKP’nin kimi yaptıklarını günahtır diye eleştiriyor. Medine demokrasisi, Veda Hutbesi, Hz. Ömer’in adaleti kaynak gösterilerek, demokrasi ve adaletin önemine dikkat çekiyor. Çaresiz kalınca Adalet Allah’ın emridir diyor.
Yine önceki dönemlerden farklı bir şekilde parti muhalefeti İslam’ın politik alandaki görünme biçimi üzerinden işletilir. Bunun en yakın ve çarpıcı örneği 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP adayı Muharrem İnce’nin seçim kampanyasında izlenebilir: “... seçildiğimde dünyanın en büyük İslami Bilimler Üniversitesini Şanlıurfa’ya kuracağız. Ilımlı İslam, radikal İslam değil, ilimli İslam.”[9]
CHP’nin yeni belediyecilik ilkelerinin ağırlıklı olarak İslami referanslı olması, bir yandan bu girişimlerin parti siyaseti açısından tutarlılığı hakkında sorulara yol açarken diğer yandan ulusalcı - yenilikçi kanatlar arasındaki ideolojik gerilime dair ipuçları sunar.
Ayetlerle ilkeler
Kılıçdaroğlu’nun Sandıklı’da (Afyonkarahisar) düzenlenen Belediye Başkanları Çalıştayında listelediği, “halkçı belediyeciliğin” yedi ilkesi söz konusu gerilimin ötesinde partinin Kemalizm’le İslam arasında kurmaya çıktığı yeni bir sentezin habercisi olarak okunabilir. Şöyle ki, yedi maddeden dördü doğrudan hadislere ve ayetleri çağıran sembolik referanslarla paylaşılırken CHP’nin Kemalist altı ilkesinden halkçılığın esası olarak sunulur.[10]
İlk olarak, yoksullara pozitif ayrımcılık uygulamaları vurgulanırken ilgili destekler halihazırda hadis olarak bilinen “sağ elin verdiğini sol el görmeyecek” şartıyla aktarılır. Ardından, belediyelerin bütçe işlemlerinde şeffaflık ve hesap verilebilirlikle ilişkilendirilebilecek madde farklı sure/ayetlerde (Duha Suresi, 9. Ayet; Fecr Suresi, 17. Ayet; Nisa Suresi, 10. Ayet) ve hadislerde ifadesini bulan “kul hakkının” gözetilmesi şartına bağlanır.
Atamalarda liyakat esasına uyulması, “işi ehline verme” (Nisa Suresi, 58. Ayet) şartıyla birlikte anılır. Bunun ardından gelen son ilke de, Nisa Suresi, 58. Ayette ideal yöneticilerin belirlenmesinde “işi ehline verme” şartını takiben yönetimde olanların “adaletle” yönetmeleri şartına uygun olarak kurulur.[11] Burada, ayetlerden yeniden icat edilen bir halkçılık formuna uzanan öncelikler listesinin yanı sıra bahsedilen ilkelerin doğrudan yerel düzeydeki yeniden dağıtım/bölüşüm politikalarıyla bağlantılı olması özellikle altı çizilmesi gereken bir konudur.
Bu bize CHP’nin neoliberal dağıtım tercihleri karşısında bütünsel bir alternatif sunmaktan hâlâ uzak olduğunu gösteriyor. Nitekim, bir taraftan partinin resmî belge ve yayınlarında sosyal güvenliği ve iş güvencesini savunan, devlete özel çıkarlar ve kamu çıkarları arasında dengeleyici unsur rolü biçen bir hat çizilirken, diğer taraftan pratikte parti, ekonomik meselelere ikincil bir önem atfediyor.
Sosyal devlet örneği
Bu açıdan partinin 2011’den itibaren gündemde tuttuğu Aile Sigortası programı tartışmalı bir istisnaya işaret eder. Temelde Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 1952’de belirlediği dokuz risk alanından Türkiye’nin uygulamaya koymadığı tek alan olarak aile sigortasına dönük somut önerileri kapsayan program, CHP’nin devletle yurttaş arasındaki ilişkilere yönelik olarak İslam ve Türk milliyetçiliği referansı olmadan ve doğrudan sosyal devlet önceliğiyle politika önerisi geliştirdiği az sayıdaki örneklerden biridir.
Programda sigortalanacak, destek sağlanacak birim aile olarak öne çıkarken bu birimin tanımında, hane halkı, akrabalık ilişkisi aranmaksızın aynı haneyi paylaşan kişiler olarak kabul edilir.[12] Öte yandan, programda bireyin ve/ya da yurttaşın aslen aile içinden doğru tanımlanması hane vurgusuyla çeliştiği gibi, hanenin aileyle kısıtlanmamasının sadece bir maddeye kapatılması ilişkin politikaların olası sınırlarına işaret eder.[13]
Yanı sıra, toplumun en “küçük birliği olarak aile”nin alınması ve sigortanın nihai amacının ailenin korunması vasıtasıyla “toplumun bütününün korunması” olarak sunulması CHP’yi bir yandan II. Dünya Savaşı sonrası klasik sosyal demokrasi anlayışıyla buluştururken diğer yandan AKP’nin halihazırda sürdürdüğü ve sosyal haklardan ziyade devletle - toplum arasında kurduğu kişisel koru(n)ma-kol(lan)ma ilişkisine yanıt vermeye sıkıştırması açısından risklidir.
Siyasal dilde kayma
Özetle, bahsettiğimiz istisnalar saklı kalmak kaydıyla bugünkü CHP’de özsel olarak alternatif bir politik çerçeve sunulmasından ziyade siyasal üslûba/dile dair bir kayma tespit edilebilir. Bu ise, yukarıda dikkat çektiğimiz, neoliberal siyaset – merkez siyaseti arasındaki organik bağlantının bir göstergesi olarak okunabilir.
Diğer bir ifadeyle, CHP siyasal muhalefetini 1990’lar boyunca merkezin solu ve 2000’lerin ilk on yılında merkez siyaset olarak tanımlanan performansla inşa ederken, bugün merkezin çözüldüğü bir dönemde iktidarın taktiklerine referansla kuruyor. (AÖ/SC/NÖ) (SON)
Ortanın Solundan Neoliberal Uzlaşıya-CHP
2/ “İster muhafazakar ol, ister liberal, gel, CHP’ye oy ver”
[1] CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın 'Açılım' İle İlgili TBMM Genel Görüşmesinde Yaptığı Konuşma, 13 Kasım 2009. Bu konuda bir değerlendirme için ayrıca bkz. Coşar ve Özman, 2008.
[2]"Siyaset Meydanı," SKYTURK-360 (9 Mart 2012).
[3]"Tarafsız Bölge," CNNTürk (27 Haziran 2012). Program metni için bkz. http://www.chp.org.tr/?p=77309 Erişim: 17 Ekim 2012.
[4] "Ana Dilde Eğitime Sıcak Bakmıyorum," http://www.evrensel.net/news.php?id=42454 "Kılıçdaroğlu: 'Ana Dil TBMM'nin İşi'," Cumhuriyet (26 Mayıs 2019). https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kilicdaroglu-anadil-tbmmnin-isi-1411918 Erişim: 22 Temmuz 2020.
[5] Mithat Sancar, "CHP ile Kürtlerin Sancılı İlişkisi," Aljazeera Turk (12 Mayıs 2014). http://www.aljazeera.com.tr/gorus/chp-ile-kurtlerin-sancili-iliskisi Erişim Tarihi: 18 Haziran 2020.
[6] Selahattin Demirtaş'tan İttifak Açıklaması," Birgün (13 Haziram 2020). https://www.birgun.net/haber/selahattin-demirtas-tan-ittifak-aciklamasi-304457 Erişim: 17 Haziran 2020.
[7] Sayın, a.g.e.
[8] Yakup Kepenek, "Kılıçdaroğlu Yönetiminde On Yıl... Dönüştürülen CHP ve Sonrası," Birgün (22 Mayıs 2020).
[9] "Muharrem İnce: 'En Büyük İslami Bilimler Üniversitesini Kuracağız'," CNNTürk (06 Haziran 2018). https://www.cnnturk.com/turkiye/muharrem-ince-en-buyuk-islami-bilimler-universitesini-kuracagiz Erişim: 18 Temmuz 2020.
[10] "CHP 7 Maddelik Yerel Yönetim İlkesi" https://www.afyonhaber.com/chp-nin-7-maddelik-yerel-yonetim-ilkesi/164062/ Erişim: 25 Temmuz 2020.
[11] "CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'CHP Belediye Başkanları Çalıştayı'nın Açılışında Konuştu" (26 Temmuz 2019). https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-chpli-belediye-baskanlari-bulusmasinin-acilisinda-konustu-26-temmuz-2019? Erişim: 25 Temmuz 2020.
[12] Söz konusu tanımın İstanbul Sözleşmesi'nde (Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, 2011) geçen "birlikte yaşayan bireyler" referansıyla ilişkilenmesi dikkat çekicidir.
[13] Aile Sigortası, Güçlü Sosyal Devlet'e Doğru (2011). https://content.chp.org.tr/file/ailesigortasi_1.pdf Erişim: 16 Haziran 2020. Ayrıca bkz. "İnsanca Yaşam Her Yurttaşın Temel Hakkıdır," Ekonomi, sayı 120 (Şubat (II) 2011), 10-6; "AKP'nin Adı: Emeğin Haklarına En Kapsamlı Saldırı," Ekonomi, sayı 121 (Mart(I) 2011), 12-21.