ABD’nin önde gelen kamu üniversitelerinden California Üniversitesi, Berkeley (UC Berkeley), “antisemitik olay iddiaları” kapsamında 160 öğretim üyesi ve öğrencinin ismini Trump yönetimiyle paylaştı. Hedef alınan akademisyenlerden Judith Butler bu durumu “McCarthy döneminden kalma bir uygulama” diye nitelendirdi.
theguardian'ın haberine göre, Geçtiğimiz hafta üniversite, etkilenen öğrenci ve akademisyenlere mektup göndererek isimlerinin ABD Eğitim Bakanlığı Sivil Haklar Ofisi’ne (OCR) rapor edildiğini açıkladı. Trump yönetimi, ülke genelinde üniversiteleri hedef alarak Filistin yanlısı eylemleri, uluslararası öğrencileri ve akademik özgürlüğü baskı altına alma girişimlerini sürdürüyor.
Judith Butler: “Kafkaesk bir durum, büyük bir güven ihlali”
Feminist filozof ve queer kuramcı Judith Butler’a gönderilen mektupta, OCR’nin “antisemitik taciz ve ayrımcılık iddialarını” soruşturduğu ve kapsamlı belgeler istediği belirtildi.
Yahudi kimliğiyle İsrail’i eleştiren Butler, üniversitenin hangi suçlamalar nedeniyle isimleri verdiğini bilmediklerini söyledi:
“Kime karşı, hangi suçlamayla karşı karşıya olduğumuzu öğrenmeye hakkımız var. Ancak bunların hiçbiri olmadı. Bu yüzden kendimizi Kafkaesk bir durumda buluyoruz. Bu büyük bir güven ihlali.”
Butler, 1960’lardaki Özgür Konuşma Hareketi’nin merkezi olan UC Berkeley’nin bugün böyle bir tavır almasının “kalp kırıcı ve utanç verici” olduğunu ifade etti.
160 isimlik liste
Üniversite yönetimi, 160 kişiyle ilgili bilgilerin federal hükümete gönderildiğini doğruladı. Butler, listede uluslararası öğrencilerin, yarı zamanlı öğretim üyelerinin ve okutmanların da bulunduğunu öğrendiğini aktardı.
“Bu işbirliğinin sonuçları birçok insan için çok ağır olabilir. Özellikle uluslararası öğrenciler için bu, sınır dışı edilme, okuldan atılma, işini kaybetme, taciz ve gözetim anlamına gelebilir.”
Normal prosedürler askıya alındı
Butler, üniversitenin şikâyetleri değerlendirme prosedürlerini askıya aldığını, bu nedenle fakültenin savunma hakkından mahrum bırakıldığını söyledi:
“Yönetim, isimsiz gelen iddiaları bile olduğu gibi iletmiş. İddia bize mi yöneltildi, yoksa sadece ismimiz mi ilişkilendirildi bilmiyoruz.”
Üniversite avukatlarının, federal hükümete gönderilen dosyaların içeriğini paylaşmayı reddettiği aktarıldı. Butler, bunun 6. Değişiklik (kişinin kendisine yöneltilen suçlamaları bilme hakkı) kapsamında ihlal olabileceğini vurguladı.
UC Berkeley’den savunma: “Yasal yükümlülüğümüz var”
UC sözcüsü Rachel Zaentz, “Tüm kamu üniversiteleri eyalet ve federal kurumların denetimine tabidir. Belge taleplerini karşılamak yasal yükümlülüğümüzdür. Öğrenci ve çalışanlarımızın gizliliğini korumaya çalışıyoruz” dedi.
Butler ise üniversite yönetiminin hükümetin taleplerine direnmesi gerektiğini belirterek, “Şok edici… Hiç mi bu talebe uymamayı düşünmediniz?” dedi.
“McCarthy dönemi uygulaması”
Butler, üniversitenin topluluk üyelerinin isimlerini federal hükümete göndermesini “McCarthy döneminden bilinen bir uygulama” diye niteledi:
“Bu listedeki isimler hükümet tarafından damgalanacak mı? Seyahatimiz kısıtlanacak mı? E-postalarımız gözetlenecek mi? Üniversitelerin siyasi baskıya bu şekilde boyun eğmesi, akademinin temel ideallerini ve özgür düşüncenin geleceğini baltalıyor.”
Arka plan
UC Berkeley, ABD’de birçok kampüs gibi geçtiğimiz yıl Filistin yanlısı bir öğrenci kampına ev sahipliği yapmış, kampüs yönetimi silah şirketlerine yatırımlarını gözden geçirmeyi kabul ettikten sonra kamp sonlandırılmıştı. Trump yönetimi, Harvard ve Columbia gibi diğer büyük üniversitelere de federal fon kesintileri ve yüksek miktarda tazminat talepleriyle baskı uygulamıştı.
Şimdi ise öğrenciler ve öğretim üyeleri, isimlerin paylaşılmasına karşı örgütlenerek, bunun akademik özgürlüğe müdahale, çalışma yasalarının ihlali ve siyasi tartışmanın bastırılması anlamına geldiğini söylüyor.

LALE CAN YAZDI
Düşürülmeyen tabutlar ve yas süreci
(EMK)

