Pekin+10 olarak adlandırılan konferans, 1995'te Pekin'de gerçekleştirilen toplantıdan ve Pekin deklarasyonunun kabul edilmesinden bu yana kaydedilen ilerlemeyi değerlendirmeyi amaçlıyor. İki hafta sürecek konferansa, 100 resmi delegasyon, 80 ülkeden kadın haklarıyla ilgili bakan ve yaklaşık 6 bin kadın örgütü ve aktivisti katılıyor.
10 yıl önce Pekin'de gerçekleştirilen Dördüncü Dünya Kadın Konferansı'nda, "yasadışı kürtajın" cezalandırılmaması yolunda bir karar alınmış, Bill Clinton yönetimi de bu karara uyacağını açıklamıştı. Ancak Cumhuriyetçi George Bush'un iktidara gelmesiyle birlikte, kürtaj karşıtı sesler, Amerikan yönetiminde de etkisini göstermeye başladı. Pekin+10'a katılan ABD'nin BM temsilcisi Richard Grenell, "Bütün kalbimizle, Pekin belgesinin kürtajı bir hak olarak kabul etmemesini ya da garantiye almamasını umuyoruz" dedi.
Türkiye iki koldan
Türkiye Pekin+10'a hem ulusal komite hem de sivil toplum kuruluşları yoluyla katılıyor. Başkanlığını Kadından Sorumlu Devlet Bakanı Güldal Akşit'in yürüttüğü Ulusal (resmi) komiteyi Dışişleri Bakanlığı, KSGM ve DPT'den birer temsilci ile üç kadın milletvekili, İnsan Kaynağını Değerlendirme Vakfı'ndan Selma Acuner ve Kadının insan Hakları Projesi'nden Pınar İlkkaracan oluşturuyor. Kadın örgütleri ve aktivistlerse kendi gündemlerini tartışmak üzere New York'ta. BM Nüfus Fonu-Türkiye'den Meltem Ağduk, Ulusal Komite'nin özellikle yeni TCK ve Medeni Kanun'da gerçekleştirilen değişiklikleri gündeme getireceğini belirtti.
Bush yönetiminin kürtaj karşıtı girişimi Türkiyeli kadınlarca da tepkiyle karşılandı. İşte yorumlar:
Meltem Ağduk (BM Nüfus Fonu)
Biz kürtajı bir aile planlaması yöntemi olarak kabul etmiyoruz. Ama eğer, kürtaj bir ülkede yasal bir prosedürse, bunun en sağlıklı şekilde yapılması için destek veriyoruz Özellikle Bush yönetiminin bu politikamıza sıcak bakmadığını biliyoruz.
Zira, Bush iktidara geldikten hemen sonra ABD fona yaptığı kaynağı kesti. Ancak ironik olarak, Bush karşıtı dünya ülkeleri, buna tepki olarak yardımlarını artırdılar.
Dünyada kürtaj karşıtı politikalar söz konusu olduğunda, ABD; Vatikan ve İran arasında enteresan bir dayanışma bulunuyor. Yine de birlikte politika üreten bu üçlünün Pekin+10'da başarı sağlayacağını sanmıyorum. Kadın örgütleri ve aktivistlerle, diğer dünya ülkeleri kazanılmış hakların geri alınmasına izin vermeyecektir.
Canan Arın (Mor Çatı)
Bush Vatikan'la paralel düşünüyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da aynı grupta olduğunu söyleyebiliriz. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde kıydığı nikahlarda dile getirdiği "üreyin, çoğalın" görüşü halen akıllardan çıkmadı. Bu anlayış, o çocuklara kimin, nasıl bakaca bakacağıyla ise ilgilenmiyor.
Bundan bir süre önce üreme haklarıyla ilgili yaptığımız bir toplantıda başı bağlı bir jinekolog kadın, kürtaj olmak isteyenlere çocukların kalp atışlarını dinlettiğini övünerek anlatmıştı.
Aile planlamasının tek yöntemi kürtaj değil tabii. Ancak cinsel haklarla ilgili okullarda dersler okutulur ve çocuklar eğitilirse, kürtaj da diğerleri arasında bir yöntem olarak sayılabilir. Ayrıca kadın, kendi bedeni üzerinde tek hakim olmalıdır. Çocuğu doğurup doğurmama hakkı tamamen kadına aittir. Bush yönetiminin girişimi ise bu hakkın gaspı olarak düşünülmelidir.
Amargi Kadın Hareketi
Kürtaj hakkı, kadının insan hakları konularından biridir. Çünkü bir varlığı dünyaya getirip getirmeyeceği doğrudan kadının tasarrufunda olan bir konudur. Hiçbir kişi ya da kurum kadının elinden bu hakkı almamalıdır.
Kürtaj sadece bir hak değildir. Ucuz, hatta ücretsiz bir şekilde sağlık koşulları altında sosyal ve psikolojik destek sağlanan bir ortamda gerçekleşmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Beyhan Demir (Pazartesi Dergisi)
Bizim için çok şaşırtıcı değil. Çünkü ABD'deki Bush iktidarının kilise ve muhafazakar tabanla kurduğu ilişki göz önüne alındığında, kürtaj meselesinde bu tavrı olması çok doğal. Özellikle 3. Dünya ülkelerindeki kadın örgütlerine yapılan yardımların ABD öncülüğünde kısıtlanması da bu politikanın bir uzantısı.
Bush'un ikinci kez seçildiği Başkanlık seçimlerinin öncesinde de, kadına karşı aynı politikanın süreceğinin sinyalleri verilmişti. Kiliseyle yürütülen ortak çalışmalar sonucunda, en son yapılan büyük kadın yürüyüşü sırasında, kürtaj karşıtlarının da örgütlenerek, sokağa dökülmesi ve isteklerini dile getirmesi sağlandı, büyük 'kürtaja hayır' gösterileri düzenlendi.
Yeni sağ politikalar çerçevesinde, özellikle gençlere ve kadınlara yönelik olmak üzere bekaret, doğum kontrolü, kürtaj, aileyi yeniden inşa çalışmaları da hız kazandı. Kürtaj 'insan hayatı' tartışmalarının da içinde yer aldığından, en kolay müdahale edecekleri alan. Bu nedenle de bu girişimleri beni hiç şaşırtmadı.
Bu sadece Bush yönetiminin değil, dünyadaki bütün sağ politikaların da yönelimi. Kadın örgütlerinin bu girişime itirazları olur ve bu girişim geri püskürtülür diye düşünüyorum.
Müjde Bilgütay (Kadının İnsan Hakları Projesi)
Biz New York'a ABD yönetiminin bu girişimine karşı lobi yapmak üzere üç kişilik bir ekip gönderdik. Ayrıca Ortadoğu'dan Kuzey Afrika'ya Güney Asya'ya kadar Müslüman toplumlarda Yaşayan kadın ve insan hakları örgütleri ile aktivistlerinden oluşan dayanışma ağımız sayesinde Yemen'den Pakistan'a kadar geniş bir temsili grup da topladık. Onlar da 'kürtaj karşıtlarına karşı' birlikte hareket etmek üzere orada olacak.
Sadece ABD'de değil, Avrupa ve Müslüman ülkelerde de sağın yükselmesi ile birlikte, Müslüman olsun Hıristiyan olsun iktidarlar 'kadın karşıtı' politikalarına hız verdi. Özel olarak Bush yönetimiyse, ilk iktidar günlerinden beri bu konuda elinden geleni ardına koymadı. Kadın bedeni ve cinselliğinin kontrolü onların ajandalarından en önemli başlık zira.
Bu konuda Müslüman OECD ülkeleri, ABD ve Vatikan arasındaki enteresan işbirliğine de dikkat çekmek gerek. Çıkarları çatıştığında çekişme içine giren bu odaklar, iş kadının kontrolü noktasına gelince çok rahat birlikte hareket edebiliyor.
Bu yüzden bizlerin, Türkiye'den giden kadınların orada ilerici bir tavır sergilemesini çok önemli buluyorum. Söz konusu değişiklik çabalarının belgeye gireceğini sanmıyorum. Zira önemli kadın örgütleri ve kendi alanında başarılı pek çok kadın New York'ta büyük bir efor gösteriyor.
Yine de bu görüşün "ertesi gün hapı"na bile karşı olduğunu göz önüne alacak olursak, her zaman hazırlıklı olmakta fayda var. Olur da bu değişiklik istemi metne girerse biz kadınlar için korkunç olur.
İlknur Üstün (KADER)
BiZ KADER olarak orada bir arkadaşımızla temsil ediliyoruz. Onayladığımız bir durum değil tabii. Hemen her ülkenin kendi yerellerinde kadınların hak ve özgürlük taleplerine, tam da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde elbette ki destek veriyoruz.
Ama gerek Bush yönetimi gerekse ABD'nin son dönemde hem genelde dünya politikası hem de özelde kadın haklarına yönelik saldırgan tavırları, en geniş şekliyle insan haklarına olan yaklaşımı ortada. Bu konuda, biz Türkiyeli kadınlar olarak, bütün dünya kadınlarının bulundukları yerlerdeki özgürlük taleplerini destekliyor, onların sesine ses veriyoruz.
Bush yönetiminin girişimi, kadına yönelik baskının ve ayrımcılığın ABD özelinde ne kadar hakim olduğunun bir başka göstergesi. Bu ülkede kadın meselesinde ciddi bir ayrımcı hareket var.
Bu da dünyadaki egemen politikalardan ayrılacak bir şey değil. Kadın bedeni üzerinden, kadını ikincileştirme üzerinden giden politikalar bunlar. Ancak bugüne kadar kadın hareketinin geçmişi ve kazanımları düşünülecek olursa, ABD'nin girişiminin olumsuz sonuç vereceğini düşünüyorum.
Pekin+10 nedir?
Pekin+10'un bu yıl ağırlıklı olarak ele alacağı konular kadınların konumlarının güçlendirilmesi, kadın trafiği ve ticaretinin önlenmesi, kadın girişimciliğinin desteklenmesi olarak belirlenmiş.
Ancak çeşitli ülkelerden gelen kadın örgütleri ve aktivistlerinin, hem kendi ülkelerinde hem de dünyada kadına karşı şiddet ve ayrımcılığın altını çizecekleri ve bu konuları tekrar sonuç bildirgesine koydurmak için çaba harcayacağı belirtiliyor.
BM Nüfus Fonu-Türkiye'den Meltem Ağduk, Ulusal Komite'nin özellikle yeni TCK ve Medeni Kanun'da gerçekleştirilen değişiklikleri gündeme getireceğini belirtti.
Ağduk, "Bir de son zamanlarda kadına karşı şiddet konusundaki iyileştirmeleri ve eğitim kampanyalarını anlatacaklardır. Katılan kadın örgütleriyse kendi gündemlerini anlatma ve dünya kadınlarıyla paylaşma olanağı bulacak" dedi.
Ağduk, burada alınan pek çok karar ve önerinin hem CEDAW hem de Pekin Platformu'na dayanılarak savunulmasının mümkün olduğu düşünülecek olursa, Pekin+10'un Hem Türkiye hem de dünya kadınları açısından önemli bir dönemeç olduğunu belirtti.
Türkiye'nin tutumu
1995'teki konferansa tümü kadınlardan oluşan geniş bir heyetle katılan Türkiye, burada kabul edilen Eylem Platformu'nu çekincesiz kabul etti. Konferansa katılan Devlet Bakanı aracılığıyla Türkiye Cumhuriyeti, 2000 yılına kadar,
* Kadınların okuma-yazma oranını %100'e çıkarmayı,Öte yandan Avrupa Konseyi'nin kadın-erkek eşitliğine ilişkin çalışmalarına yön veren Kadın Erkek Eşitliğinden Sorumlu 4. Avrupa Bakanlar Kurulu Konferansı, Kasım 1997 tarihinde İstanbul'da gerçekleştirildi.* Anne ve çocuk ölümlerini %50 oranında azaltmayı,
* Sekiz yıllık eğitimi zorunlu hale getirmeyi,
* Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın önlenmesi Sözleşmesi'ne (CEDAW) konulan çekinceleri kaldırmayı taahhüt etti. Bu yıl da çekinceleri kaldırdı.
12 kritik alan
1995'teki konferans, dünyanın her yerinde yaşayan kadınlar için eşitlik, gelişme ve barış hedeflerine ulaşma ve böylece bütün insanlığın yararlanacağı güzel bir dünya kurma istek ve kararlılığın bir göstergesiydi.
189 ülke temsilcisinin katılımıyla gerçekleştirilen konferansın sonunda Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu oluşturuldu. Platformda kadınlar için öncelikli 12 kritik alan belirlendi. Türkiye'nin de aralarında bulunduğu katılımcı ülkeler,
* Kadın ve yoksullukbaşlıklarında özetlenen 'kritik' alanlarla ilgili sorunların aşılabilmesi için ulusal ve uluslar arası düzeyde yapılması gerekenler üzerinde uzlaşmaya vardı, stratejik hedef ve eylemleri belirledi.* Kadın ve sağlık
* Kadına yönelik şiddet
* Kadınlar ve silahlı çatışma
* Kadınlar ve ekonomi
* Güçlü pozisyonlarda ve karar verme mekanizmalarında kadınlar
* Kadınların gelişmesi için kurumsal mekanizmalar
* Kadınların insan hakları
* Kadınlar ve medya
* Kadınlar ve çevre ve kız çocukları
Pekin'den 5 yıl sonra, 2000 yılında ise, aradan geçen süre içinde hangi amaçlara ulaşılabildiği, ülkelerin hangi gelişmeleri gösterdiği ve oluşturulan mekanizmaların işleyişleri değerlendirildi. Bunların yanı sıra hangi konularda sorunların devam etmekte olduğu ve yeni ortaya çıkan sorunların değerlendirmesi yapıldı.
Pekin+5 adıyla anılan bu süreç içinde 2000'in başından itibaren ülkeler kendilerini değerlendirdi, raporlarını hazırladı ve Birleşmiş Milletler'e iletti. (AK/TK)