"Çağlardan beri eğer polisiye yaklaşımlarla insanları teşhir ederek, yakarak, utandırarak bir takım sorunlara çözüm bulunabilmiş olsaydı bugün bu hastalıkların çoktan bitmiş olması gerekiyordu ama insan hakları ve hasta hakları ne kadar çok çiğnenirse, ne kadar teşhir ve damgalama yoluna gidilirse bu tür sağlık sorunlarıyla mücadele etmek o kadar zorlaşır. Açıkta ve daha görünür sorunlarla daha kolay savaşırız, gizlenen sorunlar tamamen çözümsüz hale gelir."
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü'nden Doç. Dr. Tuğrul Erbaydar Hürriyet'in 13 Eylül'de "Bursayı sarsan frengi listesi" başlıklı haberiyle "bulaşıcı hastalıklarla ilgili konuların ideolojik amaçla istismar edildiğini" aktardı.
"Yakın geçmişte 'Barlarda AIDS'li enjektör batıırıldı' dedikodularının tamamen yalan olduğu ve bunları da bir takım grupların yaydığı ortaya çıktı. Benzer örnekler hep var. Buradaki amaç hiçbir zaman bulaşıcı hastalıkların önlenmesi için çaba sarfetmek değil, bir tür küfür ve karalamaca. Medya kampanyaları aslında hastalıkların ideolojik amaçlı kullanımı oluyor."
"Cinsel sağlık korkuyla sağlanamaz"
Kaos GL Derneği de aynı haberde emniyet güçlerince frengili olduğu ilan edilen travesti ve transeksüellerin ifşa edildiğini ve bunun insan hakları ihlali olduğunu açıkladı.
Dernek açıklamasında "Cinsel sağlık, insanları damgalayıp, halka korku salarak değil, güvenli seks bilgisini yayarak sağlanabilir" ifadesine yer verdi.
"Testlerin kamuya açıklanması hak ihlalidir"
Cinsel hastalıkları kontrol altına almak için kişilere zorla test uygulanamayacağını belirten Erbaydar, testlerin ancak mahkeme kararıyla mümkün olabileceğini vurguladı.
"Bu kişinin kendi bedeni üzerindeki tasavvurudur. Testlerin sonuçlarının kamuoyuna açıklanması da hak ihlalidir. Kimsenin test sonuçları istemediği kişilere açıklanamaz. Bunlar sağlık amaçlıdır ve bu çalışmaların hedefi kişiye yarar sağlamaktır."
Erbaydar sağlık testlerinin kriminal testler olarak kullanılamayacağının altını çizdi. Bu tarz davranışların risk altında olan kişilerin daha çok ürkmesine neden olacağını söyleyen Erbaydar, işin rasyonel tarafının yanı sıra bir de vicdani yönü olduğunu belirtti.
"Bu uygulamalar insanlık dışıdır o yüzden yapılmamalıdır. İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana tıbbın ortak kabulü tıbbi işlemlerin bireyin yararını gözetmek zorunda olduğu yolundadır. Toplumun yararı için bireyin yararı feda edilemez. Nazi ler tıp için bireyleri feda etmişlerdi, Nazi uygulamalarından sonra ortaya çıkmıştır bu ilke."
"Transeksüellerin örgütlenmesi desteklenmeli"
Bu tarz uygulamalarda homofobi ve transfobi olduğunu kaydeden Erbaydar, bu kez bu fobinin transeksüel örgütlenmesini önlemede ortaya çıktığını ifade etti.
"Bulaşıcı hastalıklarla mücadelede en hassas grupların örgütlülüğünün desteklenmesi esastır. ABD'de, Avrupa'da bulaşıcı hastalıklarla ilgili büyük başarılar sağlandıysa bu polis sayesinde olmadı. Örgütlenmeler toplumsal entegrasyonu sağlayacak olan mekanizmalar olarak görülmeli. Keşke bu örgütlenmeler yaygın, güçlü, iyi bir şekilde varolsa." (NZ/GG)