mor ve ötesi’nin bas gitaristi Burak Güven, “Muganni” adıyla yayınladığı “18” adlı albümünü dinleyiciyle buluşturdu. Güven’in solo projesi olan ve “şarkıcı” anlamına gelen “Muganni”, on iki şarkıdan oluşuyor. Sound olarak mor ve ötesi’nden -haliyle- ayrılsa da şarkıların derdi grubunkilerle aynı fakat daha kişisel. 20 yıllık bir fikir olan “Muganni”yi ve “18” albümünü Burak Güven’le konuştuk.
“Muganni”, Arapça “şarkıcı” anlamına geliyor. Solo projenizi “Muganni” olarak tanımlama nedeniniz, durumu yalın ya da “sade” diyelim, haline getirmenizden mi kaynaklanıyor?
Muganni benim için yeni biri, içini istediğim gibi doldurabileceğim bir karakter. Bu adı yıllardır aklımda taşıdığım ve Burak Güven olarak tanınırlığımla arama kısa bir mesafe koymak istediğim için seçtim.
Genelde solo işlerdeki parçalar müzisyenlerin “heybelerindeki” şarkılardan oluşur. Sanırım “18”de de böyle bir vaziyet mevcut. Mehmet Tez’in Diken’de yazdığına göre 20 yıllık bir geçmişi varmış şarkılarınızın. Biraz bu süreçten bahseder misiniz?
Evet, solo albüm fikri 20 yıldır benim ve yakın çevremin bildiği bir şey ama şarkılar 20 yıllık değil. Bestelerin büyük bölümü İstanbul’dan ayrılıp Muğla’ya yerleştiğim ve hayatımın ilk yarısını geride bıraktığım bir zihnin ürünü olarak son birkaç yılda ortaya çıktı. Bu benim için müzikal olarak da bir değişim dönemiydi. “18”deki şarkılar bu yeni dönemin ilk örnekleri. Albümdeki tek istisna 20 yaşındaki “Çakıl Taşları” isimli şarkım.
20 yıl çok uzun bir süre. Şarkılarınızı solo olarak yayınlamak için bu kadar beklediniz? mor ve ötesi yoğunluğu ve sizin müzik piyasasında el attığınız diğer işler sebebiyle mi?
mor ve ötesi’nin çok yoğun bir iş temposu oldu ve öyle olmaya devam ediyor. Arada film ve dans müzikleri yaptım ve prodüktör olarak yer aldığım birkaç albüm oldu. Ama bu bekleyişin en önemli sebebi içime sinecek ve topluma sunmaya değer bir sesi arayıp bulma çabasıydı sanırım. Geçen 20 yılda yaptığım şarkılarda bazen erkendim bazen de geç kaldım en sonunda “18”i yayınladığım için mutluyum.
Ben solo projeleri, müzisyenlerin kişisel “oyun alanları” olduğunu düşünürüm hep. Sizin için de böyle bir şey geçerli mi?
Kesinlikle. Farklı enstrümanlar kullanmak, farklı insanlarla çalışmak ama yalnız olmak, deneme yanılma oyunları, bazen cesur bazen temkinli takılmak hepsi bu “oynama” haline hizmet ediyor. Ne kadar iyi veya kötü oynadığım ayrı konu. Albümde “Oyun” adlı bir şarkım var hatta, okuyucularımıza dinlemelerini özellikle öneririm. Oldukça “oyuncu” bir şarkıdır kendisi.
Dinleyici olarak ister istemez solo işleri grup işleriyle karşılaştırmak gibi bir huyumuz var. “18” sound olarak mor ve ötesi’nden farklı bir yerde dursa da işlediği konularda çok da fazla fark yok. Grubunuzla ortak dertlerinizi kişisel olarak işlemek nasıl hissettiriyor?
Benzerlik kaçınılmaz fakat albümün sözlerine biraz daha dikkatli baktığınızda “18”deki sözlerin daha kişisel ve yer yer daha direkt olduğunu görebiliriz diye düşünüyorum. Ortak dertler durumunu normal buluyorum. Bu sefer bir de benden dinleyin bakalım.
“18”de insanlık halleri, çelişkiler, çatışmalar, kaybedilişler, doğumlar, ölümler var. Sizin gibi derdi olan sanatçılar yukarıda bahsettiğim “oyun alanı”nı yaratsalar bile börtü böcek şarkıları yazamıyor galiba değil mi? Bu durum sizi mental olarak zorluyor mu?
Bazen evet. Çünkü şarkılar özellikle üretim sürecinde sizi kendi duygu dünyalarına çekiyorlar ya da siz orda buluyorsunuz kendinizi ve şarkı için buna mecbursunuz aslında. Çok defalar bunaldığım olmuştur. Gündelik hayat sürekli olarak iyi veya kötü bir taleple adamı kovalarken elle tutulmaz, gözle görülmez şeylerin peşinde, başka bir alemde takılmak, çok romantik ve bazen de hazin bir durum.
Son olarak “Muganni” projesi devam edecek mi?
Evet, niyetim bu yönde. Sonucunu görmekte sabırsızlandığım şeyler var. Ne hızda kayıt ederim bilmiyorum ama mor ve ötesi’nden arta kalan zamanlarda çalışmaya devam.
(BS/VC)