Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı, FİSA Çocuk Hakları Merkezi ve Sosyal Hizmet Uzmanı Dr. Emrah Kırımsoy, çocuk mahpuslarla görüşerek ve ilgili mevzuatları inceleyerek “Çocuk Mahpusların Eğitim Hakkına Erişimini İzleme Küme Çalışmasını” raporlaştırdı.
Özgürlüğünden yoksun bırakılan çocukların, eğitime erişimde en yüksek hak ihlallerine maruz kalan gruplar arasında olduğuna dikkat çekilen 60 sayfalık raporda yasal çerçeve, sistemsel ve niteliksel ihlaller, sahada karşılaşılan sorunlar ve öneriler yer aldı.
Raporun bulguları, eğitim hakkının ihlalinin ceza infaz kurumlarında değil çok daha önce çocuğun eğitim sisteminden kopuşu, yoksulluk, destekleyici mekanizma eksikliği, ailevi ve sosyal riskler, ayrımcılık ve koruyucu/önleyici tedbirlerin yetersizliği sonucunda başladığına işaret etti.
"Kader, fıtrat veya istisna değil alınmayan tedbirlerin sonucu"
TÜİK 2024 verilerine göre Türkiye’deki toplam çocuk nüfusu 21.817.061 iken, suça sürüklenme veya kabahat nedeniyle güvenlik birimine getirilen çocuk sayısı 211.514. Bu, her 100 çocuktan yaklaşık 1’inin örgün eğitime erişiminin tehlike altında olduğunu gösteriyor. Rapora göre, eğitimden kopuş ve adalet sistemiyle karşılaşma çoğu zaman birbirini tetikleyen bir süreç olarak ortaya çıkıyor. Çocukların bu bağlamda adalet mekanizmasına dahil olması şu ifadelerle anlatıldı:
"Evrensel insan hakları normlarına göre çocukların adalet sistemine girişlerinin kader, fıtrat veya istisna ile açıklanamayacağını ve çocukların zamanında alınmayan tedbirler sonrasında çeşitli şekillerde adalet sistemine dahil olduklarını hatırlamakta fayda vardır."

EĞİTİM İZLEME RAPORU 2025
"15-17 yaş grubundaki her 4 çocuktan 1'i çalıştırılıyor"
"Suça iten ekonomik döngü"
Çocukların adalet mekanizmaısna dahil olmadan önce maruz kaldığı yaşamsal hak ihlallerinin bu sürecin önemli bir nedeni olduğu şu saptamalarla vurgulandı:
Çocuk koruma sistemindeki yetersizlikler koruyucu ve destekleyici tedbirlerin de yetersizliğine yansımaktadır. Çocukların adalet sistemine girişi, çocuk koruma ve eğitim süreçlerinden zamanında yararlanamamış olmalarının bir sonucu olarak ortaya çıkmakta; ceza infaz kurumuna konulmaları ise bu kopuşu daha da ağırlaştırıp kalıcılaştırmaktadır.
Hapsedilen çocukların önemli bir kısmının temel motivasyonunun geçim kaygısı olduğuna vurgu yapılmaktadır. Birçoğu, ailelerine destek olmak için hizmet sektörü, sanayi/ üretim, sokak işçiliği gibi alanlarda, çoğunlukla kayıt dışı işlerde çalışmak zorunda kalmaktadır. Bu durum, okulu ikinci plana itmekte ve zamanla tamamen terk etmelerine yol açmaktadır. Bazı çocuklar için hırsızlık, bir “geçim yolu” olarak görülebilmektedir ki bu yoksulluğun suça yönelmede ne denli itici bir güç olduğunun önemli bir göstergesidir.
Aile içi şiddet, ihmal, istismar, ebeveynlerin eğitimsizliği veya kendilerinin de ceza infaz kurumunda olması gibi faktörler, çocuğun okulla kurduğu bağı doğrudan zayıflatmaktadır.
Göçmen, mülteci ve Roman çocuklar gibi dezavantajlı duruma getirilen gruplar, dil, kimlik veya etnik köken nedeniyle okul ortamında ayrımcı muameleye maruz kalabilmektedir.
Tutuklama öncesinde ise uygulanan ev hapsi gibi adli kontrol tedbirleri, çocuğun okula devamını fiilen imkânsız hale getirebilmektedir. Bu durum, henüz bir hüküm verilmemişken bile çocuğun eğitim hakkının idari bir kararla engellenmesi anlamına gelmektedir.
Çocuk mahpuslar eğitime nasıl devam ediyor?
Rapora göre, çocuklar için oluşturulan 9 kapalı ceza infaz kurumu ve 4 eğitimevi bulunuyor. Eğitimevlerindeki çocuklar örgün eğitime kurum dışında devam edebildiklerinden, eğitimevlerinde okul yok. Kapalı ceza infaz kurumlarının 6’sında ise Çok Programlı Anadolu Lisesi bulunuyor. Burada açığa çıkma ihtimali olan hak ihlalleri ise şöyle belirtiliyor:
"Ceza infaz kurumu içinde okul oluşturma uygulamasının örgün eğitim özelinde eğitim hakkının özü ile tezat olmasının yanı sıra çocuklar açısından hak ihlallerini derinleştirmektedir. Kapalı ceza infaz kurumunda açılan bu liselerden alınan mezuniyet belgelerinde infaz kurumuyla bağlantılı bir referans bulunması ihtimali, çocukların toplumla bütünleşmesinde kritik olan gizlilik ve lekelenmeme ilkesini ihlal etme
riski bunların başında gelmektedir."
Raporda görüşülen bir avukatın verdiği bilgiler ise çocukların eğitim hakkı konusunda genellikle bilgilendirilmediğini de ortay koyuyor:
“...buradaki arkadaşların çoğu okula gidebileceğini bilmiyor, okula gidebileceklerini bilseydiler okula gelirlerdi tarzı bir beyanı da olmuştu... bizim temelde gördüğümüz sorun, çocuğun bu hakkından hiç haberdar olmaması.”
"Devlet ihlal içinde ihlal yaratmaktadır"
Kapalı kurumlarda kurum dışı örgün eğitime erişim mümkün değilken bir de kurum içindeki örgün eğitimle ilişkilendirme sürecinde eğitim hakkına erişmenin çocuğun talebine bağlı kılınması “devletin yükümlülüklerinin ihlali” şeklinde yorumlandı. Bu konu raporda şu ifadelerle yer aldı:
“Devlet, eğitim hakkına müdahale etmemek ve engel çıkarmamak açısından negatif yükümlülüğünü, bu hakkı hayata geçirmek için etkin tedbir alma konusunda da pozitif yükümlülüğünü yerine getirmemekte, ihlal içinde ihlal yaratmaktadır.”

"Çocuklarıma çöpteki meyveleri topladım, utanırsam aç kalırız"
"Çocukların yetişkin kurumlarında tutulması kabul edilemez"
Çocukların sistem içinde maruz kaldığı hak ihlallerinden acilen reforma tabi tutulması gerekenler ise şöyle sıralandı:
Adalet Bakanlığı’nın kapalı ceza infaz kurumlarının içine okul açma yaklaşımı, eğitimi güvenlik rejimi içinde yeniden üretmekte ve eğitimin pedagojik, sosyal ve gelişimsel özünü zayıflatarak hakkın niteliğini azaltmaktadır.
Mevcut sistem değişmediği için kız çocuklarının sayısının azlığı nedeniyle ayrı bir çocuk kapalı kurumunun bulunmaması ve bu çocukların yetişkinlere yönelik kurumlarda tutulmak zorunda kalmaları kabul edilemez bir hak ihlali oluşturmaya devam etmektedir.
Uzun vadede kapalı kurumlarda okul açma uygulamasından vazgeçilmesi ve eğitimevi modelinin güçlendirilmesi zorunlu iken, kısa vadede tüm kız ve oğlan mahpus çocukların, çocuklara özgü kurumlara erişimlerinin sağlanması da kaçınılmaz bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır. Bu ikili zorunluluk, mevcut politikanın çocuk hakları açısından sürdürülemezliğini açık biçimde göstermekte ve köklü yapısal reform ihtiyacının aciliyetini ortaya koymaktadır.
"Çocuk mahpuslar için kapalı kurum modeli ortadan kaldırılmalı"
Raporda, çocukların özgürlüğünün kısıtlanmasının her koşulda son çare olması gerektiği ancak mevcut uygulamaların çocukları kapalı kurumlarda tutmanın süreklileşmesine ve normalleşmesine yol açtığı vurgulandı. Çocuk mahpusların eğitime erişiminde temel ve yapısal sorun olan kapalı kurum modeli ortadan kaldırılmadıkça ve örgün eğitim kapalı kurum dışında gerçekleşmedikçe eğitim hakkının eksiksiz yaşama geçirilmesinin mümkün olduğu saptandı. Bu nedenle uzun vadeli ve gerçek çözümün tutuklu çocukların kapalı ceza infaz kurumlarında tutulmasına son verilerek tüm çocukların örgün eğitime kurum dışında erişim sağlayan eğitimevlerine yönlendirilmesi olduğu savunuldu.

20 KASIM DÜNYA ÇOCUK HAKLARI GÜNÜ
"Çocukların yetişkinlerle çarpık şekilde eşitlenmesi çoklu istismar risklerini arttırır"
Çocuk mahpusların örgün eğitim hakkının ceza infaz kurumları dışında sağlanması, korunması ve buna saygı gösterilmesi konusunda kısa vadeli öneriler de raporda yer aldı.
1. Tutuklu çocukların kapalı kurumlarda tutulmasına son verilmesi
2. Eğitimevi modelinin mevzuat ve uygulamada güçlendirilmesi
3. Ceza infaz kurumlarında okul açma uygulamasından geri dönülmesi
4. Yetişkinlere özgü kapalı ceza infaz kurumlarında tutulan tüm kız ve oğlan çocuklarının kendilerine özgü ve ayrı kurumlarda barındırılması
5. Ayrıştırılmış veri sunma ve TBMM’ye hesap verebilirlik yükümlülüğünün güçlendirilmesi
6. 4A göstergelerinin ulusal izleme ve kurum içi kalite güvencesi süreçlerine entegrasyonu
7. Eğitim hakkının ihlal edilmesinde sorumluluğu doğuran kurumlar arası yetki karmaşasının giderilmesi (Adalet Bakanlığı – Milli Eğitim Bakanlığı – Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı )
8. Ceza sorumluluğu yaşının en az 14’e çıkartılması
"Verilerin şeffaf ve yeterli paylaşılmaması analiz yapmayı zorlaştırıyor"
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre 3 Kasım 2025 tarihi itibarıyla ceza infaz kurumlarında toplam 4682 çocuk bulunmaktadır. Bu veriler, statü ve cinsiyet temelinde incelendiğinde önemli farklılıklar ortaya çıkmaktadır:
- Statülerine Göre Dağılım:
→ Tutuklu Çocuk Sayısı:1233 (%26,3)
→ Hükümlü Çocuk Sayısı: 3449 (%73,7)
- Cinsiyetlerine Göre Dağılım
→ Oğlan Çocuk Sayısı: 4488 (%95,9)
→ Kız Çocuk Sayısı: 194 (%4,1)
Veriler oğlan çocuklarının sayısının kız çocuklarına oranla yaklaşık 23 kat daha fazla olduğuna işaret etmektedir.
- Kurum Statülerine Göre Dağılım
→ Açık Ceza İnfaz Kurumundaki Çocuk Sayısı: 464 (%9,9)
→ Kapalı Ceza İnfaz Kurumundaki Çocuk Sayısı: 4218 (%90,1)
Mevcut istatistikler, açık ve kapalı ceza infaz kurumlarında kaç çocuk bulunduğunu göstermekte; ancak her iki kurum türündeki çocukların yaş kırılımına dair herhangi bir veri sunmamaktadır.
Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
(NÖ)





