Ekrem İmamoğlu, 2019’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı seçilince AKP dönemindeki ihale süreçlerini durdurdu.
Bunun üzerine AKP döneminde asfalt işlerini alan Metin Güneş'in sahibi olduğu Met-Gün İnşaat Temmuz 2020’de alacaklarını tahsil etmek için harekete geçti.
İhtiyati haciz kararı aldıran şirket, belediyenin metro projesi için yurt dışından bulduğu ve haczi kabil olmayan 565 milyon TL'lik krediye haksız bir şekilde el koydurttu.
Haber ilk olarak Hürriyet’te yayımlandı. Ancak Hürriyet, haciz işleminin kanunsuz yapıldığının yayılması üzerine haberi internet sitesinden kaldırdı. Ardından olay tüm Türkiye medyasında konuşulur oldu.
Met-Gün İnşaat da söz konusu haberlere ve sosyal medyadaki paylaşımlara İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliğinden erişim engeli kararı çıkarttı.
Gerekçe kişilik hakları ihlaliydi. İnternet haber siteleri karara uyarak haberlerini kaldırdı. Ancak Twitter söz konusu içerikleri kaldırmadı. Gazeteci Bülent Mumay da, daha önce Twitter’da yaptığı bilgiseline mahkemenin kararını ekledi.
Bunun üzerine Met-Gün İnşaat’ın Yönetim Kurulu Başkanı Halis Ezer ile şirket avukatı Mumay’ı ‘kişisel verileri, hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymakla (TCK 136/1)’ suçlayarak şikayetçi oldu. Mumay’ın mahkeme kararındaki kimlik numaralarını sansürlemeden paylaşmasını suçlama konusu yaptı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da Mumay hakkında iddianame hazırladı ve kamu davası açtı. Mahkeme iki buçuk yıldan uzun sürdü. Bugün görülen üçüncü duruşmada karar çıktı.
Mahkeme Mumay’a 2 yıl hapis cezası verdi. Cezayı iyi halden 1 yıl 8 aya düşürdü. Ayrıca cezada ertelemeye gitti.
"Gazeteciyiz, haber yapmaya devam ederiz"
bianet’e konuşan Mumay karara itiraz edeceğini söyledi. Olayın gelişimi hakkında bilgi veren Mumay şöyle konuştu:
Met-Gün İnşaat o dönem ‘İBB’ye haciz’ haberini yayınlayan bianet’ten Gerçek Gündem’e, Evrensel’den KRT’ye kadar tüm haber sitelerine erişim engeli gönderdi. Çoğu internet sitesi Türkiye yasalarına göre yayın yaptıkları için bu haberleri silmek zorunda kaldı.
Konuyla ilgili benim de paylaşımlarım olduğu için söz konusu karar Twitter’a gitti. Fakat Twitter bu tarz kararları uygulamıyor, kişinin kendi inisiyatifine bırakıyor. Ben de bunu sansür olarak gördüğüm için söz konusu paylaşımımı kaldırmadım.
Şirket tüm haberleri sildirip benim tweetimi sildiremeyince bu kez tweetin altına bu konuyla ilgili alınmış erişim engeli kararını olduğu gibi koyduğum için dava ettiler.
Paylaşımları sildiremedikleri için ‘kişisel bilgileri ifşa etmekle’ suçladılar. Mahkemeye gittik, bir suç kastı olmadığını, bunun kişisel verinin ele geçirilmesi olayı olmadığını anlattım. Ortada benle ilgili alınmış bir mahkeme kararı vardı ve ben bana tebliğ edilen kararı paylaşmıştım.
Dosyada üç kez savcı değişti. Son gelen savcı cezalandırılmam yönünde mütalaa verdi. Hakim de bu yönde karar kurdu.
Seçim öncesinde böyle bir ceza çıkmasına hiç şaşırmadım. Seçim öncesinde gazetecilerin iktidarı eleştirmesini engellemek için alınmış bir karar bu. Fakat bu kararın ne benim iş yapma biçimimi ne de meslektaşlarımın iş yapma biçimini değiştirir. Biz gazeteciyiz ve haber yaparız. Yapmaya da devam ederiz.
(HA)