* Fotoğraf: bianet / Arşiv.
Karaköy-Eminönü hattında yaptığım kısa bir turla ateşli olmayan silahlara zahmetsiz bir şekilde erişebiliyorum. Satıcılardan birine soruyorum "Bunları satın almam için ruhsat gerekmiyor mu?". Hayır, diyor, bunlar ateşli silah değil. "Saçma" dediği bu silahların genellikle avda kullanıldığını söylüyor. Ve taksit yapabileceğini ekliyor.
"Hayvan öldürdüğüne göre insanları da öldürür, nasıl ruhsatsız satılıyor?" diyorum. "Her şey insanı öldürür, şunlar da," deyip vitrindeki büyük bıçakları gösteriyor bana. Sonra da ekliyor: "Zaten burası iyice Amerika gibi oldu abla."
Umut Vakfı'nın, 2021'de yayımladığı Türkiye Silahlı Şiddet Haritası'na göre 2021 yılında yerel ve ulusal basına 3 bin 801 silahlı şiddet olayı yansıdı. Türkiye'nin dört bir yanında basına yansıyan bu 3 bin 801 olayda 2 bin 145 kişi hayatını kaybetti. 3 bin 896 kişi de yaralandı. Olayların 3 bin 172'sinde ateşli silahlar, 629'unda ise kesici aletler kullanıldı. |
Ahmet Emre Çavuş, İstanbul'un Sultangazi ilçesindeki Gazi Mahallesi'nde 2 Ağustos 2015 akşamı, arkadaşlarıyla yolda yürüdüğü sırada nereden geldiği belli olmayan bir kurşunla boynundan yaralandı. Omuriliğinin zedelendiği ve vücudunun yüzde 99'unun felç kalmasına neden olan olay gerçekleştiğinde 17 yaşındaydı. Vurulmasının ardından ilk yedi ayı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi yoğun bakım ünitesinde olmak üzere iki yıl tedavi gördü. 13 Ağustos 2017'de vefat etti.
Emre Çavuş'un babası ve Bireysel Silahlanmaya Hayır Platformu Başkanı Gazeteci Bülent Çavuş "50 kuruşluk kurşunla gencecik evladımız gitti," diyor.
28 Eylül Dünya Bireysel Silahsızlanma Günü vesilesiyle, Bülent Çavuş'tan oğlunun ve ailesinin hikâyesini ve ailecek verdikleri mücadeleyi konuştuk.
"Dört kişilik bir aileydik biz, 2015 yılında başımıza bu olay geldi. Emre vuruldu ve bizim de 2 yıl 11 günlük hastane sürecimiz başladı. Bu süreçte evimize gitmedik. Bir ufak çocuğumuz daha vardı, o şimdi büyüdü. Emre ise 2017 Ağustos'ta vefat etti.
"Emre'nin katilinin bulunması için nasıl bir mücadele yürütebilirim diye önce dedim oğlumun adına bir vakıf kurayım. Ama bu çok külfetliydi. Ki biz oğlumuz hastanedeyken, hastane masraflarını ödemek için her şeyimizi sattık. Sonra dernek kurayım dedim. Onun da bu dönemin şartlarında bir faydası olmayacağını düşündüm. Bireysel silahlanmaya karşı bir platform kurma fikrim böyle ortaya çıktı. Eşimin ve etrafımdaki insanların fikrini aldım. Herkes olumlu yaklaştı. Bunlarla ilgili çalışmalar yaptım. Bizim evladımız 17 yaşındayken silahla vuruldu, 19 yaşında da vefat etti. Başka Ahmet Emreler ölmesin. Başka anneler, babalar ağlamasın diye çalışmalara başladım.
Emre Çavuş ve Bülent Çavuş.
Pankartlar hazırladım
"İlk olarak Ahmet Emre'nin mezarına ufak pankartlar astım. Bu pankartlara 'Emre'nin başına niye bunlar geldi?', 'Emre neden öldü?' yazdım. Sonra belediyelerle irtibata geçtim. Kendi bütçemle bireysel silahlanmaya karşı pankartlar yapıp ilçe genellerine asmaya çalıştım. Herkes çok güzel işler yapıyorsun dedi, çalışmalarıma devam ettim. Covid sürecinde iki-üç iş insanına proje sundum. Dedim insanlar maskeyle geziyor, bu maskelerin üzerine de 'Silaha hayır' yazalım. Yaklaşık 50 bin maske dağıttım böyle. Çocuklarla ilgili çalışma yapayım dedim. Kurşun kalem bastırdım, yine üzerinde 'Silaha hayır' yazan. 'Çocuklar silahla değil, oyuncakla oynasın' yazan. Böyle çalışmalarla tabandaki vatandaş seni takdir ediyor ama bu sesi devletin duyması lazım. Biz bunun mücadelesini kendi çabamızla veriyoruz.
"Şu an Türkiye'deki silah yasası darbe döneminden kalan bir yasa. Darbe döneminde hazırlanan bir yasayla isteyen istediği gibi silah alabiliyor. Fiyatları da öyle pahalı değil. Bu fiyatlara kılıç alabiliyorsun, bıçak alabiliyorsun, havalı silah alabiliyorsun.
Şarkı sözleri, dizi ve filmler, asker uğurlamaları
"Ben bunun toplumdaki kodlarına bakan çalışmalar da yürütüyorum bir yandan. Mesela adam şarkı yazıyor 'Benim olmazsan seni vururum' gibi sözleri var. Bu şarkılar Kültür Bakanlığı'nın denetiminden geçiyor. Asker uğurlanıyor, adam patır patır silah sıkıyor. Balkonlarında oturan insanlar ölüyor. Karısı boşanmak istiyor, karısını vuruyor.
"Türkiye'de bir kadın cinayeti olduktan sonra Twitter'da herkes o kadının fotoğrafını paylaşıp rahmet diliyor. Bunu yanlış buluyorum. O kadının ölmemesi için yeterli önlem alabildik mi? Hayır. Ben tam da bu nedenle insanlar öldüğünde hiçbir yerde paylaşım yapmıyorum. Ölmeden o insanın yaşama hakkı için mücadele etmek gerekiyor.
Oğlumun katilleri hâlâ bulunmadı
"Bireysel silahlanmanın, silahların ne kadar kötü olduğunu çocuklara ta okullarda anlatmak gerekiyor. Milli Eğitim Bakanlığı bunu yapabilir. Kültür Bakanlığı şarkı sözlerine, televizyonda yayınlanan dizi ve filmlerin içeriklerine dikkat edebilir. Dizilerde de silah sahibi olmak havalı bir şey gibi sunulmuyor mu?
"Yani böyle bir mücadelenin içindeyiz. Bir yandan da girmişiz 2022 yılına, oğlumun katilleri hâlâ bulunamadı. Bunun için İçişleri Bakanına yazdım, Adalet Bakanına yazdım, Cumhurbaşkanına yazdım. Hiç kimseden dönüş olmadı. Bu durum bizi çok üzüyor ve yıpratıyor. Biz adalete güvenmek istiyoruz. Emre'nin annesinin bir sözü var 'Ben ilâhi adalete güveniyorum,' diyor. Ben oğlumun katili kimse ilâhi adaletten önce bu adalette de cezasını çekmesini istiyorum. Oğlumuz için adalet istiyoruz. Bir an önce adaletin tecelli etmesini istiyoruz."
"Silahla ölüm ortalaması Türkiye'de 3000 civarında"
Bireysel silahlanma ve silahlara erişimin bu denli olmasının toplumdaki karşılığına dair görüşüne başvurduğumuz Avukat Gökmen Yeşil, tam da Karaköy-Eminönü hattında silah satan esnafın cümlesini destekleyecek biçimde şunları söylüyor:
"Bireysel silahlanmanın ağır sonuçları ABD'deki toplu katliamlar nedeniyle toplumun dikkatini çekiyor. Ancak ve maalesef konu bu kadar basit değil. Birincisi meselenin piyasayla ilgisi var; devasa bir silah endüstrisi söz konusu ve bu endüstri çarkının dönmesi için bir tüketim malzemesi sadeliğiyle sokaklarda silah satılmasını teşvik ediyor. İkinci bir konu ise Türkiye gibi ekonomik sıkıntıların her daim belirleyici olduğu ve hukukun işlemediği bir ülkede insanların 'kendi sorununu kendince çözme' eğilimi... Bu durum delici, kesici aletler ve ateşli silahlara bağlı suç oranlarının ciddi şekilde artması sonucunu doğuruyor.
"Bir yılda silahla ölüm dünya ortalaması 750 iken bu oran Türkiye'de 3000 civarında. Japonya'da 2021 yılı içerisinde silahlı ölüm vakasının sadece 1 ölüm olduğunu ve bireysel silahlanmanın çok ağır denetime tabi tutulduğunu belirtmemiz gerekiyor. Ve nihayetinde asıl önemli olan konu ise bireysel silahlanmanın pek de bireysel bir mesele olmayışı. Türkiye'de büyük mafya gruplarından, sokak sokak örgütlenmiş çetelere kadar geniş bir kesim 'Bireysel nedenlerle değil, grupsal amaçlarla' silahlanıyor ve her gün sokaklarda bireysel nedenlere dayanmayan çete çatışmalarına tanık oluyoruz. Mafya gruplarının veya yerel çetelerin devlet tarafından veya devlet içinde organize olmuş güç odakları tarafından desteklendiğini, teşvik edildiğini veya en azından büyümelerine ve silahlanmalarına göz yumulduğunu da gözden kaçırmamamız gerekiyor. 2021 yılında yapılan yönetmelik değişikliğiyle bireysel silahlanmanın kapsamı oldukça genişletildi. Devletin milis örgütlenmelerini ise hiç konuşmuyoruz. Velhasıl, bireysel silahlanma dediğimiz oldukça organize ve örgütlü bir sorun."
(TY)