*Fotoğraflar: Can Candan
Boğaziçi Üniversitesi'nin atanmış rektörü Melih Bulu'nun yardımcılığını Fizik Bölümü'nden iki öğrencisi tutukluyken kabul eden Prof. Dr. Naci İnci, 28 Mayıs'ta bir karara imza attı. İnci, bu kararında gelecek sene "yarı zamanlı ve emekli kişilere ders verdirilmemesini" istedi.
Bu kararın hemen ardından akademisyen ve öğretim üyesi Feyzi Erçin'in yaz okulundaki dersi, yine Naci İnci tarafından onaylanmadı.
Kararla beraber, emekli olduğu halde okulda ders vermeye devam eden akademisyenlerin dersleri de risk altına girdi.
Peki, atanmış yönetimin, akademisyenler hakkındaki bu kararlarının sonuçları ne olabilir?
Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü Emeritus hocası Prof. Dr. Oya Başak ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK) kararıyla emekli edilen Endüstri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaman Barlas anlatıyor.
Tepede bir rektör
Söz şimdi "Bir hocanın ders vermesinin gerekliliğine ve yeterliliğine önce bölüm kurulu, arkasından hocanın bağlı olduğu fakülte veya enstitü kurulu karar verir. Bunlar özenle inceleyip karar verir ve Rektörlüğe yazar ve rektörlük otomatik olarak bunu onaylar. Evrensel bir üniversitede bir dersin gerekliliğine ve hocanın yeterliliğine dair süreç böyle işler" diyen Yaman Barlas'ın.
"Dersin yararına böyle kurullar karar verebilir, tepede bir Rektör de Yardımcısı da karar veremez, YÖK de karar veremez. Bu kadar basit. Çünkü onlar bu işlerin ayrıntılarını bilemezler. Karışırlarsa, bilmedikleri konuda tepeden emir vermeye kalkmış olurlar.
"Benim durumda ne oldu? Bölüm kurulu oy birliğiyle 'emekliliğimin ertelenmesini ve tam zamanlı ders vermeye ve araştırmalarıma devam etmemi' talep etti. Bu talep yeni bir yasaya dayanıyor. Kurul, "bu hocamız bölüme çok lazım, dersleri ve araştırmaları, laboratuvarı kritik, danışmanlığını yaptığı tezler kritik. Devam etmesini istiyoruz" demiş oldu. Bunu ayrıntılı gerekçelerle anlattı.
YÖK gerekçesiz reddetti
"Ardından Fakülte Kurulu da bu talebe oy birliği ile katılmış, desteklemiş. Üniversite Yönetim Kurulu (ÜYK) ise, oy çokluğuyla evet diyebilmiş. Oraya yeni yönetimce atanmış iki üç kişi olduğundan oybirliği olmaması şaşırtıcı değil. Ama sonuç olarak o da evet demiş.
"Sonra Rektör, üç kuruldan da olumlu geçtiği için bunu YÖK'e yolluyor. Ama 'bekleneni', yani rektörün yapamadığını, YÖK yapıyor, gerekçe vermeden talebimizi reddediyor.
"Bu neden ciddi bir özerklik ve özgürlük sorunu? Ne yapmış oluyor YÖK? Özellikle Bölüm ve Fakülte kurullarından oybirliği ile onaylanmış bir başvuruyu incelediğine dair hiçbir işaret yok. Yolladığımız özgeçmişe, hocanın farklı yıllarda almış olduğu beş ayrı en iyi öğretim üyesi ödülüne, başka uluslararası ödüllere, öğrencilerinin aldığı 8-10 ayrı uluslararası ödüle aldırmıyor. Ve tabii hiçbir gerekçe yazmıyor, 'Kötü ders veriyor' da diyemiyor 'Kötü araştırma yürütüyor' da.
"YÖK sadece 'uygun değildir' diyor. Bunun sonucunda öğrencilerin ciddi zarar göreceğini düşünemeyen bir kurum, özerk ve çağdaş üniversiteden bihaber demek. Dahası, 'kamusal yarar' ve 'kamusal zarar' kavramlarından da habersiz demek. YÖK'ün bu rutin gibi görünen kararı, üniversite özerkliğini de kamu yararını da ihlal ediyor. Benim yaşadığım kişisel olarak önemsiz, şahsen ben önemli değilim. Ama ciddi bir akademik özerklik sorununa örnek teşkil ettiği için önemli.
Öğrenciler nasıl etkilenir?
"Ondan sonra atanmış rektörlük kalkıp 'İlk 100'e gireceğiz' diyor, ilk 100'e değil tam tersine son 100'e girer bu mantıkla. Bu üniversiteye kendini vermiş, eğitim, araştırma ve sanatta en iyisini yapmaya çalışan, ödüller alan hocaları 'atanmış yönetime ve dışarıdan müdahaleye karşılar' diye üniversiteden uzaklaştırırsanız bunun sonu nereye varır? Bazı ilk işaretler olsa da, umarız yönetim ve YÖK emektar hocaları ve genç muhalif hocaları farklı yöntemlerle üniversiteden uzaklaştırmak gibi bir hayal peşinde değildir.
"Böyle bir yolun sonu bir felaket olur. Boğaziçi için, ülke gençliği ve aileler için, ülke için. Ama tabii izin vermeyeceğiz, ülkeye borcumuz, sorumluluğumuz var. Mücadeleye devam edeceğiz. Muhakkak kazanacağız, özellikle vurguluyorum. Çünkü bizim sırtımızda yumurta küfesi var. Kazanmak zorundayız.
"Mücadelemiz ciddi"
2021-06-18 Yaman Barlas - Eğitim Sen Plaket from Can Candan on Vimeo. *Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Sen İşyeri Temsilciliği, akademisyenlerinin 18 Haziran'daki nöbetinde üniversiteye yaptığı katkılar için Yaman Barlas'a bir teşekkür plaketi verdi. | |
"Mücadeleye devam" vurgusu
"Üniversiteye siyasi iktidarın müdahalesi, hem öğretim üyesi hem lisansüstü öğrenci alımında liyakat sistemini bozar. Bir yandan üniversitenin kalitesi düşer ve burası bir kamu üniversitesi olduğundan, bu özellikle dar gelirli ailelerin çocukları için önemli bir kayıptır.
"Diğer yanda da liyakat sistemi bozulan üniversiteye belli siyasi görüşe yakın olmayan dar gelirli gençlerin girmesi iyice zorlaşır. Bu nedenlerle, Boğaziçi'ne dışarıdan müdahale, son tahlilde en büyük zararı, bileğinin hakkıyla kaliteli öğrenim almaya çalışan dar gelirli gençlere verir.
"Bu dediğim, sırf belli bir siyasi iktidarın müdahalesi için geçerli değildir ve her türlü siyasi iktidar müdahalesi için geçerlidir. Sırf siyasi iktidarla da sınırlı değildir, holding gibi büyük şirketlerin müdahalesi için de geçerlidir. Nitekim Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri, geçmişte holding türü güçlerin dışarıdan müdahalesiyle de mücadele edip reddetmiştir.
"Boğaziçi Üniversitesi, Türkiye'nin en kaliteli üniversitelerinden birisi olarak kamusal hizmetine devam edecek. Halkın öncelikle bunu bilmesi lazım ve biliyor ki bize destek veriyor zaten. Kabul etmeyeceğiz, vazgeçmeyeceğiz ve mutlaka kazanacağız."
Emeritusluk ne anlama geliyor?Emeritus Profesör Oya Başak ise yarı zamanlı ders veren hocaların ve emekli akademisyenlerin, Boğaziçi Üniversitesi "değerleri" için ne anlama geldini şöyle anlatıyor: "Emeritusluk, uzun yıllar hizmet veren ve hocalığından memnun olunan kişilerin üniversiteden kaçırılmaması için yarı zamanlı devam ettirilmesi aslında. Parası da pek fazla değildir zaten. "Emeritus, İngiltere'de de Amerika'da da bir unvan. Bu unvan; saygın, sevilen, uzaklaştırılması istenmeyen akademisyenlere üniversite geleneklerini ve değerlerini korumak için veriliyor. "Ayrıca üniversitenin senatosu tarafından herkesçe incelendikten sonra verilebilir bir unvandır. Ciddi olarak bir şeref emeritus olmak. Öğrenciler için de ciddi bir kazanç. "Bizim üniversite bütün insan yetiştirir; bilgisiyle, birikimiyle, donanımıyla bütün bir insan hazırlar. "Niyetimiz, iyi insan yetiştirmek""Öğrencilerin kendi konusu dışında aldığı seçmeli dersler, içinde bulunduğu ortam, okul hayatına yaptığı katkılar da değerlendirilir. Niyetimiz, değerli ve iyi insan yetiştirmek. "Zira değersiz insan, değerliyi ya beğenmiyor, ya sevmiyor ya da kıskanıyor. Bu kadar basit. "Bunun sonunda sığ ve sıradan insan yetişir. Tam tersi, kendi kişiliğini geliştirmiş insana ihtiyacımız var. Elitlik konuşuluyor ama elitlik kötü bir şey değil ki. Elit, zekasını en iyi şekilde geliştirip kendini tanıyan demek. "Diğerlerinin konularına saygılı ve her konuda bilgili hocalarımız var. Saygılı bir ortamdır bizimki, herkes birbirinin yeteneklerine saygılı olduğu için dostuzdur. Açığız biz birbirimize ve seveceniz ve saygılıyız. Bunlar çok önemli." | |
TIKLAYIN - "Bu saldırganlıkla bir üniversite yönetilemez"
TIKLAYIN - "Kimsenin haberi olmadan" kurulan fakülteler "kimin"?
(DŞ)