Beşerin hiçbir olgusu ve olayı, dramatik estetiğin dışında kalmaz. Sahne, gerçek varlığımızın bütüncül ve büyülü sanatı... "En sahih ayna"dır o: İnsana ilişkin hiçbir şeye "yabancı" ve "yalancı" değildir. Hem de, bize sıkışıp kalmaz, ötelerimize uzanır. Çünkü düşlerimizin ve düşüncelerimizin de gücüdür, kendi kültürümüzün ve başka kültürlerin özü. "Yerel" ile "evrensel", belki hiçbir sanat türünde böylesine sarmaş dolaş değildir.
Tiyatro, yaşamın canlı öyküsüdür de, yalın bir öykünmesi olmakla yetinmez. Gerçekliği aktarıp yaşatırken, varlığımızı hayallere ve ütopyaya yöneltir.
Türkiye ve dünya, uzak düşmemeli sahnenin büyüsünden. Ne yazık ki tiyatro, hemen her yerde cılızlaşıyor, gözden ırak kalmaya yüz tutuyor şimdilerde. Sinemanın trükleri yaya bırakıyor onu. TV'deki pembe diziler, sahnenin üstüne kara perdeler indirdi. Bilgisayar bağımlıları, evdeki ekranlarının başından kalkıp tiyatro koltuklarına oturmaya üşeniyor. Trafik, izleyicileri ürküten bir canavar.
Seyirci azaldıkça oyun yazarları daha az üretken oluyor. Oysa onlar da - yönetmen ve oyuncu kadar - dramın ve güldürünün yaratıcısıdır. Belki dünya tiyatrosunun yeni güçlü bir hamle yapmasında yazarlar başı çekecek.
Tiyatro, sahne ve salonlarıyla, metin ve mekânlarıyla, sanatçıları ve teknik elemanlarıyla, izlek ve izleyicileriyle, örgütlenme gerektiren bir kolektif tür. Şiir, beste, resim kadar "yalnız bir yaratı" değil.
Ülkemizde ve başka yerlerde, tiyatronun şimdiki bunalımdan kurtulması, dinamik, azimli, enerjik düzenlemelerle gerçekleşebilir. Dünya çapında bir "sahne seferberliği", yaşamsal bir zorunluluktur artık. Örneğin, en yaygın tiyatro kültürüne sahip olan Birleşik Amerika'da işsiz ve rolsüz oyuncuların sayısı, alarm verici.
Yeryüzünde dramatik diriliş için tiyatro erlerini harekete geçirmeliyiz. Dünya Tiyatro Günü, hem ulusal silkinişlerin, hem de verimli bir uluslararası işbirliğinin perdesini açabilir. Ülke-içi turlarla, okullarda amatör ve profesyonel prodüksiyonlarla, emeklilere, yoksullara, kırsal nüfuslara hizmetler götürülerek, uluslararası turnelerle, klasiklerin canlandırılmasıyla, oyun yazarlığı için teşvikler konularak, değerli piyeslerin TV'ye taşınmasıyla bir "Rönesans" başlatılabilir.
Sanat duyarlığına sahip olanlar, önderlerine sormalı: "Bu yıl tiyatro için ne yaptınız, bundan sonra neler yapacaksınız?" Ve kendilerine de sormalılar: "Biz kendimiz dün ve bugün ne yaptık tiyatro için? Yarın ne yapacağız?"
Başka sanatlar gibi, tiyatro da bir barış havarisi, bir toplum ve eğitim hizmetkârıdır. Ulusal uyum uğruna, dünya barışı için, her yerde tiyatroyu güçlendirmek, hepimizin görevi. Bu uğurda birleşmek, dargınsak barışmak, elbirliğiyle, gönül birliğiyle büyük uğraşılara yönelmek. Tiyatroyu geliştirmek, hiç de zor ve masraflı değildir. Verimli, zevkli, yüceltici bir çabadır. Elimizde kaynaklar ve mekânlar var, kadrolar ve yetenekler var. Bunları seferber edebiliriz etkin ve yetkin çalışmalarla.
Konferanslar, sempozyumlar, mesajlar, bildirgeler çok hoş elbette. Ama, bizleri bekleyen asıl görev, bir "tiyatro devrimi yaratmak"tır.
1962'den beri her yıl, "Dünya Tiyatro Günü" için bir uluslararası şahsiyet, bir bildiri yazıyor. 1978'de Türkiye'nin önerisi kabul edilerek, her ülkede bir kişinin o ülkenin tiyatrosuna ilişkin bir "ulusal bildiri" yazması geleneği başlatıldı. Gönül ister ki, bugün, Türkiye'miz "Dünya Tiyatro Günü'nde and içerek bir "tiyatro devrimi" planı ve stratejisi hazırlamaya koyulsun... ve bu, tasarıda, sonra da uygulamada öyle başarı kazansın ki başka ülkelerce örnek alınsın. Türkiye Cumhuriyeti, böyle bir öncülüğe yeteneklidir, model olmaya lâyıktır.
Dünya Tiyatro Günü'nde Türk tiyatrosuna alkışlar... Şimdi, "Yeni Türk Tiyatrosu"nun yaratılması için candan dilekler...
Talât Halman kimdir:
Talat Halman, kendi tanımıyla, "aktörlükte solda sıfır ama, candan bir izleyici." Yetmiş yıl önce Naşid'e güldüğünden beri tiyatro tutkunu. Düzinelerle ülkede yüzlerce oyun izledi. Shakespeare çevirmeni.
"Kahramanlar ve Soytarılar" başlığıyla yayımlanan tek kişilik oyununu, yirmi yıl önce, Müşfik Kenter sunmuştu. Halman, son yıllarda, "Türk Shakespeare"i Yıldız Kenter'le, arasıra kızı Defne Halman'la, bazen de kendi başına sunuyor.
ABD'de, otuz yıl önce, dört Türk piyesinden oluşan bir İngilizce antoloji yayımladı; gelecek yıl 14 piyeslik, iki ciltlik bir antoloji çıkaracak. Türkçe'ye "Sevgili Soytarı" çevirisi iki ödül kazandı. Güngör Dilmen'in "Ben, Anadolu"sunu İngilizce'ye çevirdi. Eurupides, Eugene O'Neill, Cahit Atay, Neil Simon, Dinçer Sümer'den de çevirileri var.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Kültür Bakanı ve ilk Kültür Büyükelçisi olan Halman, şimdi Bilkent Üniversitesi İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Dekanı.(www.tiyatrodergisi.com.tr) (TH/AD)