Cumartesi Anneleri/İnsanları bugün 12 Eylül darbe rejimi sürecinde gözaltında kaybedilenleri anmak ve hesap sormak için 442. Kez Galatasaray Meydanı’nda buluştu.
33 yıl önce Bingöl'de kaybedilen Hüseyin Morsümbül'ün ailesi ve yine 12 Eylül kayıplarından Nurettin Yedigöl ailesi adına Muzaffer Yedigöl de buluşmaya katılmalarına rağmen konuşmanın fayda sağlamadığını belirterek protesto amaçlı ağızlarına siyah bant bağladılar.
"33 senenin adı var kendi yok"
Darbe döneminde yakınlarını kaybedenler söz aldı.
Hayrettin Eren’in annesi Elmas Eren: Gazetecinin biri, ‘Başbakan'a oğlum dedi’ dedi. Ben o'na ‘oğlum’ demedim, ‘oğlumun kemiğini istiyorum’ dedim. Türkiye'nin Başbakanı'na niye 'oğlum' diyeyim? 33 senenin adı var, kendi yok. Yalvarıyorum bunun bir çaresini bulsunlar. Gece uykusu bile yok bize.
Süleyman Cihan’ın ailesi adına söz alan Ahmet Cihan: O dönem otopsi raporları düzenleyen Adli Tıp Kurumu da Kenan Evren'in onay mercii gibi davranmıştı. Biz, o belgelerde yeni bir mütalaa hazırlanması için başvuru yaptık. Nisan 2012'de hazırlanan rapor, Süleyman Cihan'ın işkenceyle nasıl öldürüldüğünü ve öldürüldükten sonra yüksek bir yerden atıldığını belgeledi. Şimdi bu raporla beraber 12 Eylül davasına müdahiliz. Ve bu raporla beraber İstanbul'da bir soruşturma açıldı. Ancak bu soruşturma hâlâ siyasal iktidarın baskısı altında yürütülüyor.
"Devletin yalan söylediğini meclis tescil etti"
Cemil Kırbayır'ın ağabeyi Mikail Kırbayır: 12 Eylül'cülerin bu ülkeye en kayda değer zararı yalan kültürü oldu. Devlet Cemil Kırbayır'ın firar ettiğini söyledi. 2010'da Ankara'ya parlamentoya gittik. Daha sonra TBMM çatısı altında kurulan İnsan Hakları Komisyonu, bizim iddialarımız üzerine Cemil Kırbayır dosyasını inceledi ve dedi ki: "Bu Cumartesi Anneleri doğru söylüyor. Kırbayır 8 Ekim'de sorgulama esnasında işkence sonucu yaşamını yitirmiş ve cesedi ortadan kaldırılmıştır." İlgililer hakkında Kars Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunuldu ve Türkiye'de ilk defa Meclis kararıyla, devleti yönetenlerin 31 yıl boyunca yalan söylediği resmen TBMM tarafından tescil edilmiş oldu."
Tüzel de eylemdeydi
Eyleme gelen bağımsız İstanbul Milletvekili Levent Tüzel de şöyle konuştu:
“33 yıl sonra aynı zihniyet devam ediyor. Ahmet Atakan üç gün önce yine polis şiddetiyle öldürüldü. Kadıköy'de bir genç gaz bombası sonucu kalp krizi geçirerek öldü. Halkların Demokratik Kongresi olarak kayıp ailelerimizin yanındayız. Bu ülke özgür olana dek, bu mücadelede hep beraber olacağız.”
“12 Eylül davası inandırıcı değil”
İnsan Hakları Derneği Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına basın açıklamasını okuyan Nur Sürer, 12 Eylül düzeninin hâlâ devam ettiği ve hükümetin bu zihniyeti terk etmesi gerektiğini belirtti:
“Dünyada darbeciler ‘yaşayan ölü’ sayılıp emekli maaşı alamaz, sağlık hizmetinden yararlanamazken bizde her türlü konforları vergilerimizden karşılanarak, Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde ağırlanarak, üst düzey protokol koşulları sağlanarak yaşıyorlar. Seçimlerde, referandumda 12 Eylül’ü yargılama taahhüdünde bulunan hükümet, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın ifadelerine başvurmakla sınırlı bir yargılamayla karşımıza çıkıyor.
"Bu yargılamanın bizim açımızdan inandırıcı olması için, sadece iki general değil, 12 Eylül’ün hazırlayıcıları, uygulayıcıları, destekçileri ve koruyucularının tamamı insanlık suçları nedeniyle tutuklu yargılanmalı. Evlatlarımızı işkencehanelerde öldürenler, kaybedenler bunun hesabını vermeli." (BK/NV)