Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) anayasa değişikliği tasarısını değerlendiren avukat Hülya Gülbahar'a göre toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacak düzenleme yetersiz. Sorun, düzenlemelerin fiilen, sonuçları açısından kadın ve erkek arasında varolan eşitsizliği gidermeyecek olması.
İki dönem kadının siyasette temsilini artırmak için çalışan Kadın Adayları Destekleme Derneği'nin (KADER) başkanlığını yapan Gülbahar, demokratik bir seçim mekanizmasının da öngörülmediğini ekledi: Seçim barajı duruyor, siyasetin ve seçimlerin finansmanıyla ilgili etik ilkeler yok, katılımcı bir siyasal yaşamın önü açılmıyor.
Uzlaşmadan olmaz
"Yeni anayasanın, oldu-bittilere getirilmeden, tüm siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin, üniversitelerin ve yurttaşların sürece aktif katılımıyla yapılması gerekir" diyen Gülbahar tartışma ortamının yaratılması için Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) iç tüzüğünde düzenleme yapılabileceğini belirtti.
Diğer bir deyişle, anayasanın katılımcı bir biçimde hazılanabilmesi için tüm toplumsal kesimlerin temsil edildiği, herkesin özgürce konuşabildiği bir meclise ihtiyaç var. Gülbahar'a göre 1982 Anayasası'nda bugüne kadar 16 kez değişiklik yapılmasına rağmen sorunların devam etmesi, "halkın katılmadığı, tepeden inmeci şekilde yapılan değişikliklerin işe yaramadığını" gösterdi.
"Baraj, kadınların yer bulabildiği partileri meclis dışında bırakıyor"
Gülbahar'ın vurguladığı noktalar şöyle:
* İfade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller kalksın.
* Seçim barajı kalksın.
* Hazine yardımı partilere adil dağıtılsın.
Çünkü en yüksek oyu alan ve finansal olarak güçlü olan partilerin hazineden de büyük yardımlar alması haksız rekabet yaratıyor. Ayrıca kadınların daha fazla yer bulabildiği partilerin ulusal ve yerel yönetimlerden dışlanması sonucunu doğuruyor.
Koca ya da baba parası!
"Siyasetin finansmanı konusunda yapılacak düzenlemeler, farklı toplumsal kesimlerin Meclis'te temsil edilmesi ve özellikle de, kadınların siyasete eşit katılımını sağlamak açısından çok önemli" diyen Gülbahar, sözlerini şöyle sürdürüyor:
* Bugünkü siyasal parti ve seçim sistemi içinde dev bütçeler gerektiren seçim kampanyaları nedeniyle siyaset sadece parasal gücü olanın, bu gücü daha da artırmak üzere giriştiği bir "ekonomik faaliyet" halinde... Orta kademe partilerde, "bağış!" adı altında, 20-25 bin TL. karşılığı, kadın ya da gençlik kolları vb. başkanlığı "satın alabilmeniz" mümkün.
* Bu sistemde kadınların, işçilerin, köylülerin, memurların ve ekonomik olarak güçsüz olan hiçbir kesimin merkezi ve yerel yönetimlerde yer alması mümkün değil.
* Yürürlükteki düzenleme, kadınları siyasetin dışına itiyor, koca ya da baba parasıyla siyaset yapmaya mecbur bırakıyor.
* Bunun engellenmesi için partilerin ve adayların, seçim harcamalarının sınırları belirlenmeli, seçim gelir ve giderlerinin şeffaflığını denetleyecek bağımsız bir kurum oluşturulmalı. İhlallere karşı etkili yaptırımlar getirilmeli. (BB)