Bu dönemde imalat sanayiinin büyüme hızı yüzde 11.3 olurken, daha çarpıcı biçimde toptan ve perakende ticarette büyüme hızı yüzde 17.3'e ulaşmıştır. Yılın ilk çeyreğinde, mevsimsel nedenlerle, ağırlığı düşük olan tarım kesimi ise yüzde 7.5 daralmıştır. Bu bilgiler Türkiye'de iktisadi yaşamın ciddi bir biçimde canlandığını göstermektedir.
Bu canlanmanın harcamalar açısından görünümü ise özel tüketim harcamalarında yüzde 10.6 artış olmasıdır. Ancak bu artış oranı özel tüketim harcamalarının GSYIH içindeki payını aşağı yukarı aynı bırakırken, özel yatırımlardaki hızlı artış (yüzde 52.6) bir önce ki yılın aynı dönemiyle önemli bir farklılığı ortaya koymaktadır.
Kamu kesiminin davranışı ise 2003'ün aynı dönemine göre farklılık göstermektedir. Kamu tüketim harcamaları, geçen yıl azalırken, bu yıl az da olsa (yüzde 2.4 oranında) artmıştır. Buna karşılık, geçen yıl aynı dönemde azalan kamu yatırımları bu yıl da azalmaya devam etmektedir.
İç talebin denetimi
Ekonominin canlanmasının memnuniyet verici olduğu kuşkusuz. Sonuçta ülkede yaratılan gelir artmış oluyor, bu gelir artışının insanlar arasında dengeli bir biçimde dağılmış olması durumunda ise toplumsal refahı artırıcı olacağını da düşünebiliriz.
Öte yandan bu gelir artışına yol açan gelişmeler, ekonomide ilgilendiğimiz başka değişkenleri de etkileyecekti. Dolayısıyla bu sonucu değerlendirirken, söz konusu etkileri de hesaba katmak gerekir. Bu bağlamda önemli bir değişken toplam iç talebin (tüketim+yatırım) nasıl hareket ettiğidir. 2004 yılının ilk çeyreğinde toplam iç talepteki artış yüzde 18.1 olmuş görünmektedir. Yani büyüme iç talepten kaynaklanmıştır.
Ancak iç talebin bu kadar büyük oranda artması da üzerinde durulması gereken bir konudur. Türkiye ekonomisinde ödemeler dengesinin cari açığını etkileyen etmenleri iki ana başlık altında toplayabiliriz. Bunlardan ilki (net) faiz ödemeleridir. Bu kalem daha önce alınan (verilen) dış borçların faizlerini göstermekte olduğu için, cari iktisadi faaliyetlerle ilgili değildir. Geri kalan büyüklük ise "faiz dışı cari denge" olarak adlandırılır. Türkiye ekonomisi üzerinde yapılan çalışmalarda, toplam iç talepteki artışın, faiz dışı cari dengeyi bozduğu görülmektedir. Başka bir deyişle Türkiye ekonomisi, mevcut yapısal koşullar altında iç talebi artırarak büyüme yoluna giderse, bu dış ödemeler cari dengesi üzerinde bozucu etki yaratacaktır.
İthalat canlandı, açık büyüdü
2004'ün ilk çeyreğinde olan da budur. Ekonomi iç talepteki artışın etkisiyle hızlanmıştır. Bu hızlanma ithalatın canlanmasına yol açmıştır. Bunun sonunda da şu sıralarda ilgi odağı haline gelen cari açık büyümüştür.
Dikkat edilirse, bu dönemde toplam iç talebin kamu bileşeni artmak şöyle dursun yüzde 0.6 oranında düşmüştür. İç talepteki artış özel kesimden kaynaklanmaktadır. Özel toplam iç talepteki artış hızı yüzde 19.3'dür. Artış miktarı ise 1987 fiyatlarıyla yaklaşık 4.3 katrilyon TL. dir. Bu rakam kamu kesiminin toplam iç talebe katkısından (1987 fiyatlarıyla 2.6 katrilyon TL) çok daha fazladır. Yani, hükümet kamu kesimi harcamalarını sıfıra indirse bile özel toplam iç talep artışını karşılayamayacaktı.
İşte bu noktada, bazı iktisatçıların uzun süredir söyleyegeldikleri "iç talebin denetimi" sorununun önemi ortaya çıkmaktadır. İnanmak istediğimizin tersine, iç talebin denetimini sadece kamu harcamalarıyla yapmak olanaksızdır. Yapılması gereken özel harcamaların artış hızını denetim altında tutmaktır. Üstelik bunların bu gibi ortamlarda hızlı artan kısmının yatırım harcamaları olduğunu da gözden kaçırmadan...(HE/YS)