Beyoğlu'nda iki hafta önce açılan "Hayata Sarıl Lokantası"nın fikri, "Hayata Sarıl Derneği"nin de kurucu üyesi olan Ayşe Tükrükçü'nün kendi evsiz dönemlerinde oluşmuş.
Yıllar önce, sokaklarda başlayan macera onu Türkiye'nin evsizlerin hem çalıştığı hem yemek yediği ilk lokantasını açmaya götüren yola çıkarmış.
Ayşe Tükrükçü ve Hayata Sarıl Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dilara Z. Moran, film gibi hikayelerini röportaj boyunca hem ağlayarak hem gülerek anlattılar...
"Yıkanmak için acil servislere giderdik"
Sizin hikayeniz de sokaklardan geçiyor. Anlatmak ister misiniz?
Ayşe Tükrükçü: 14 sene önce ben evsiz kaldım ve dört buçuk ay boyunca sokaklarda yaşadım. O dönem biraz daha farklıydı çünkü hastanelerin acil servislerinde kalma ihtimalin vardı. Ama şu anda Taksim civarında da fazla hastane kalmadı.
Belli mekanlar vardı orada insanlar oturup yemek yediğinde ben boş masalarda oturur, o dolu masanın boşalmasını beklerdim. Çünkü mutlaka artık bir şeyler kalıyordu. Onu yemeye çalışıyordum.
Banyo desen, hastanenin birisinde saçımı yıkamaya çalışıyordum ama ne kadar yıkayabiliyorsun. Beden banyosu zaten yoktu. 38 gün hiç banyo yapmamıştım.
Hastane kafeteryalarındaki fincanlarda kalanları içiyorduk. Ama içinde ne olduğunu bilmiyorsun. Bir arkadaşımız fenalaşıp gerçekten acile kaldırıldı hatta.
Şimdi bu "Ayşe yaptı, biz de yapabiliriz" motivasyonu da yaratıyor. Ama benim için önemli olan bu da değil. Benim için önemli olan, evsiz bir insanı, lokantaya giden sıradan bir insan gibi ağırlamak. Önlerine peçetelerini koyup, çatallarını yerleştirip onlara hizmet etmek.
Sokakta insanlara geçerken bir lira verme düzeni değil, onlara balık tutmayı öğretmen önemli benim için. Bir de pişirip karşılıklı yemek...
Biz şu suya vergi veriyorsak insan gibi yaşamak da hepimizin hakkı.
"Ne zaman boş bir dükkan görsem hayal ederdim..."
Ayşe Hanım sizin daha önce de evsizler için yemek projeleriniz vardı. Akşamları çorba yapıp dağıtıyordunuz parklarda. O günler bu restoranın ilk adımları mıydı?
Sokakta yaşayan insanlara aslında toplumda var olduklarını hissettirmek istiyordum. Bir buçuk sene her Perşembe günü çorba yapıp sokaktaki arkadaşlarla paylaştık.
O günlerde ben ne zaman boş bir bina görsem birlikte 'Hayatı Sarıl Derneği'ni kurduğumuz Dilara'ya dönüp "Bana bu binayı verseler ne yaparım..." diyordum.
Hep küçük bir lokanta hayali kuruyordum, kendimiz pişirip kendimiz sunalım ve içeride çalışanlar evsiz olsun istiyordum.
Yanına küçük bir çamaşırhane ve banyo yapabilmeleri için yanına minik bir daire düşünüyordum. Çünkü biliyorsunuz, evsizler ne zaman bir restorana gitse "Kokuyorlar, üstleri başları düzgün değil" diye içeri bile almıyorlar.
Bu lokantadan bir sonraki aşama zaten rehabilitasyon merkezi kurmak. Evsizlerin gelip barınacağı hatta gönüllü doktor arkadaşlarımızın onları muayene edeceği, onları kazanabileceğimiz bir çatı oluşturmayı hedefliyorum.
İlk etapta bizde çalışanların evleri olmadığı için sokakta yaşıyorlar. E ev için iş lazım, iş için kimlik lazım, kimlik için yaşam lazım. Bunların hiçbiri yoksa hiçbir şey olmuyor, park köşelerinde kalıyorsun...
Bu lokanta açılalı iki hafta oldu. İçeride sizinle çalışan evsiz arkadaşların hayatında ne değişti bu iki haftada?
Dilara Z. Moran: Öncelikle iş sahibi oldular, sigortaları oldu ve sokakta yaşamıyorlar. Sadece evsiz insanlar da yok burada. Ötekileştirilen, toplumdan dışlanan, bu nedenle de sokaklara mahkum insanlar var.
SSK'ları sigortaları var, mutfak eğitimleri aldılar. Psikolojik destek almaya başladılar. Şimdilik bunlarla başladık. Daha sonra başka desteklerimiz de olacak.
Ayşe Tükrükçü: Buranın tadilat sürecinden itibaren, benim eskiden evsiz olan arkadaşlarım yani bizler hep beraber kurduk. Şu anki görünümünde hepimizin dokunuşu var.
"Görüp görmemezlikten gelinenlere dokunuyoruz"
Peki dernekleşme süreciniz nasıl oldu? Yollarınız nerede kesişti?
Dilara Z. Moran: 2014 sonu Ayşe abla sokaklarda çorba yapıp dağıtırken tanıştık biz onunla. Gönüllü olarak ona yardım etmeye başladık.
Biz de onun sayesinde görüp görmemezlikten geldiğimiz şeyleri gördük. Daha önceleri belki görüyorduk ama ne yapacağımızı, nasıl katlı sunabileceğimizi bilmiyorduk. Doğruya doğru...
Kasım 2016'da bir konferansa katılırken ismini koyduk bu projenin. "Hayata Sarıl Projesi" dedik. Grundig bize sponsor olmak istedi bu hayali gerçekleştirmek için. Bize maddi bağış yaptılar. Kurumsal tek maddi bağışımızdır kendileri.
Biz toprağa koymuştuk o tohumu ama bir türlü can suyunu koyamıyorduk. Onlar can suyunu döktüler ve Şubat 2017'de derneği kurduk.
Sonra da kişisel bağışlar sayesinde Nisan'da lokantanın yerini tutabildik. Farklı markalar gelip ürün hibeleri yaptılar. Boyamızdan tutun, oturduğumuz sandalyeye kadar hepsi bize verilen destek sayesindedir.
Hayata Sarıl Derneği Kurucu Üyesi Ayşe Tükrükçü (orta), Dernek Başkanı Dilara Z. Noyan (solda) ve üyeleri.
"Bana birileri el uzattı, ben de başkalarına uzatıyorum"
Ayşe Hanım, hikayeyi anlatırken çok duygulandığınızı görüyorum... Bu lokanta, bu proje 5-10 yıl önce hayal edebileceğiniz bir şey miydi? Şimdi geriye bakınca çok çok uzun bir yol olmalı...
İstek hep vardı. "Keşke şans tanınsa" diyordum. Süresi uzun oldu ama oldu mu evet oldu. Hayali gerçekleştirmek mümkün.
Şöyle bir örnek vereyim. Karşıda mutfak eğitimi sertifikamız var. Onu aldığımda ben şöyle dedim: Geçmişe şöyle geri dönüp baktığımda geri adım atacak hiçbir şeyim yokmuş.
Bize yaşama sansı verildiğinde ben o sertifikayı alabiliyor muymuşum, alabiliyormuşum...
Bunu bizler yine insanlara yapacağız. Bana başkaları yaptı, bizler de başkalarına yapacağız.
Yemediğim yemeği kimseye yedirmedim, içmediğim çorbayı kimseye içirmedim. Bana yapılmasını istemediğim hiçbir şeyi başkasına yapmam. İyi ki tanımışım hepsini iyi ki de tanıştığım herkes hayatım dokunmuş.
Benim ailem benim hayatımı kötü yaptı ama İstanbul'daki ailem, Hayata Sarıl'da tanıdığım herkes bana hayat verdi. Ailem onlarmış dedim. Bir özürlü abim var, bir tek o ailem bir de İstanbul'daki ailem.
Dilara Z. Moran: Ayşe abla bize her konuda yol gösterdi. Biz ona bizde yarattığı farkındalık için her gün teşekkür ediyoruz.
İlk kez bu lokantada sigortalı oldular
19:30'dan sonra satış duruyor
Bu lokantada bir gün sabahtan akşama kadar nasıl geçiyor? Sokakta yaşayanlar ne zaman yemek yiyebiliyor?
Ayşe Tükrükçü: Sabah saat 10'da açıyoruz lokantamızı. Şu an menümüz biraz kısıtlı. Personelimizin servisi öğrenmesi için karışık olmasın dedik.
Akşamları saat 19:30'a kadar herkese ücretli yemek veriyoruz. O saatten sonra evsizlere veriyoruz. Ama tabii ki gün içinde de evsiz bir arkadaş geldiğinde geri çevirmiyoruz.
Satışımız 19:30'da bitiyor. Gündüz yemek yiyenler bir de 'Askıda Yemek' parası vererek evsiz arkadaşlara yardım etmiş oluyor.
Sokakta insanlara 1 lira vermek kolay ama onları hantal yapacağına, maaş, sigorta sahibi yapmak daha önemli. Ben de 27 sene sonra ilk defa burada sigortalı oldum burada...
Ünlü şefler de destek için kolları sıvıyor
Dilara Z. Moran: Bu aralar güzel gelişmeler de oluyor. İlk kez 30 kişilik bir grup yemeği aldık. Umarız devamı gelir.
Ünlü şefler de bize destek için haftada bir gün mutfağımıza girecek. Hem menümüze katkı yapacak hem de bize yeni tarifler öğretecek. Önümüzdeki hafta ilk kez Mehmet Gürs konuğumuz oluyor. (EK)