Maltepe İsmet İnönü İlköğretim Okulu öğretmenlerinden Ş.B*'nin 24 Kasım Öğretmenler günü dolayısıyla verdiği ilk tepki bu.
Ş.B., Öğretmenler Gününün adına okulda herhangi bir etkinlik olup olmadığını da "formalite icabı olsa da içten olmayan, coşkusu olmayan bir gün" diye yanıtlıyor.
Meslektaşı A.H.* için de Öğretmenler Günü fazla bir şey ifade etmiyor, ancak farklı nedenlerle:
"Öğretmenlerin çok büyük sıkıntıları var. Ancak öğretmenlere gereken değer verilmiyor. Örneğin bugünkü Hürriyet Gazetesini açın. Öğretmenler Günü gazetenin iç sayfalarında ufacık bir yerlerde sıkışmış. Ön sayfada inanılmaz farklı haberler. En azından öğretmene verilecek bir değer olması gerektiğini düşünüyorum. Ben şahsen öğretmen olarak üzüldüm" diyor.
Açlık sınırında ücret
10 yıllık öğretmen olan Ş.B. öğretmen olarak sosyo - ekonomik koşullarını çok kısa ve net yanıtlıyor:
* Açlık sınırının altında ücret alıyoruz.
* Bunun yanında sosyal haklarımız son derece kısıtlı.
* Düşüncelerimizi veya eleştirel bir bakış açısını ifade etmek olanağımız son derece kısıtlı.
* Sosyal ve kültürel anlamda öğretmenler kendisini geliştirecek durumda değil.
* Öğretmenlerin büyük çoğunluğu maddi yetersizliklerden sinema ve tiyatroyu izleyemeyecek durumda.
* Düşünsel olarak kendisini geliştiremiyor.
* Eğitim koşulları yetersiz. Nitelik olarak kalitesiz.
Bir sınıf, kuru tahta, kağıt, kalem..
Ş.B., "Bu koşullarda nasıl eğiticilik yapabilir onu siz düşünün artık" diyor ve okuldaki eğitim koşullarını şöyle ifade ediyor:
"Okulumuzda kültürel faaliyetler yok denebilecek kadar az. Bizim öğrencilerimiz eğer yılda bir kez tiyatroya giderse iyi. Okulun bulunduğu yer kırsal kesimden gelen insanların yerleştiği bir bölgede olduğundan kültürel hizmet sunacak kurumlar da yok. Bu insanlar kente gelmişler ama, kentin hiçbir olanağından yararlanamıyorlar; ne sinema ne tiyatro ne de bir başka kültürel etkinlik.."
"Okuldaki eğitim, bir sınıf, kuru bir tahta, kalem, defter.. Onun dışında fazla teknik araç kullanamıyoruz; görsel araç gereç; bilgisayar donanımı yok. Sinema odası yok. Laboratuar ile yok" diye okulun imkansızlıklarını anlatan Ş.B., "Verdiğimiz eğitimin toplumsal sonuçlarını görmediğimiz için bir anlamda çok işlevsiz bir iş yaptığımızı düşünüyorum" diyor.
Ş.B. televizyonun eğitimden daha belirleyici ve olumsuz yönde daha etkili olduğunu düşünüyor ve "Eğitimin niteliğinin değişmesi için köklü bir reformun gerekli olduğuna inanıyorum. Programdan, öğretilenlerden eğitimi veren öğretmenlere kadar, eğitimin alt yapısı üst yapısı ile köklü bir reform gerekiyor" diyor.
Öğretmenler söz sahibi olmalı
Maltepe İsmet İnönü İlköğretim Okulu'nda görevli A.H. de eğitim sisteminde kökten bir değişiklik gerektiği kanısında.
A.H, "Eğitimde her okulun daha bağımsız, Müdürlerin de yetkili olması gerekiyor. Bir okulun ihtiyacını onun yöneticilerinden daha iyi bilecek yoktur. Ancak her Eğitim Bakanı değiştiğinde, bu eğitime de yansıyor. Ayrıca öğretmenler uygulanacak eğitim konusunda söz sahibi olmalı" diyor.
9 yıllık öğretmen olan A.H. aslında branş öğretmeni. Ancak sınıf öğretmeni olarak tayini yapıldığı için branş öğretmenliği yapamıyor. Meslektaşı Ş. B.'nin sıraladığı eksikliklere yenilerini ekliyor:
"Okulun spor salonu yok. Sınırlı, duvarlarla çevrilmiş bir bahçesi yok. Görsel eğitim olanakları olmadığı için, en fazla 15 dakika olan çocuk dikkatini canlı tutmak çok zor. Öğretmenlik yapıyoruz ama imkansızlıklar çok fazla."
Ev tutma olanağı yok
Öğretmenlerin için kişisel anlamda da imkansızlıklar içinde olduğunu anlatan 9 yıllık öğretmen A.H., "Ben boşanmış bir insanım, bir kızım var. Bugünkü koşullarda kızımla birlikte İstanbul'da bir ev tutup oturacak gelirim yok. 600 - 700 milyon lira maaşla bu mümkün değil. En az değer verilen kişiler öğretmenler diye düşünüyorum" diyor.
Maddi koşulların sosyal yaşamı da etkilediğini söyleyen A.H. "Sosyal yaşamım yok; çünkü sosyal yaşama ayıracak gelir yok" diyor ve ekliyor:
"Sinemaya gitmek için bile gidiş - geliş, bilet derken 30 - 40 milyon harcamak gerekiyor; buna ayıracak bütçemiz yok."
A.H. kendisinin öğrenci olduğu yıllarda eğitim sisteminin daha iyi olduğu düşüncesinde. "Ayrıca öğretmene saygı vardı. Öğretmeni görünce yol değiştirmek gibi bir korku iyi bir korku değildi ama, eğitim daha iyiydi."
Eğitim sisteminin eksiklikleri yanında yoksulluğun da çocuklar üzerinde olumsuz etkilerine dikkat çeken A.H. "Televizyonda her şey şiddet içeriyor. Çocuklarda da şiddet eğilimi var. Sadece birbirlerini dövüyorlar. Onlara sunulan sosyal bir aktivite de olmadığı için şu andaki eğitimin çok kötü olduğunu düşünüyorum" diyor.(YS/EÜ)
* Ş.B. ve A.H.'nin gerçek adları bianet'de saklıdır.